ÖMRÜMÜZÜN TÜKENDİĞİ ANLAR
ÖMRÜMÜZÜN TÜKENDİĞİ ANLAR
Bugün yatağımdan kalktım ve dışarıya İstanbul’da pek rastlayamadığım beyazlığa içimdeki sevinçle baktım.Aslında soğuk havaya oldukça karşıyım. Yağmur yada kar yağdığı zamanlar ilk aklıma gelen dışarıda sıcak bir yuvaları olmayan hatta başını sokacak bir sacağı olmayan insanlar gelir aklıma...
O yüzden yağan karın güzelliğini doya doya yaşamadan karın ıslak, çamurlu haliyle boğuşmaya başlardım. Bu gün ilk defa ağaçlar üzerindeki güzelliği görmek istedim. Beyazların altından çıkan yeşillikleri rüzgar okşadıkça yere serpinişlerini izledim. Kısa ama sanki çok uzun zamandır izlediğim penceremden...
Sevgilerimi düşündüm bana mutluluk veren, içimi ısıtan beni ayakta tutan, yaşama sevincimin kışını bahara, yaza çeviren sevgilerimi...
Seneler önce sevmekten vazgeçtiğimi hatırladım. Sevmeyi unutmak istediğim bir anda karşıma çıkan sevgi dolu insanları tanımadan önce...
Sevginin umutsuz bir vaka olduğunu hele ki aşk denen duygunun koca bir yalan olduğu düşüncesi beni sarıp kavururken, aşkın geçici bir heves sevginin ise baki olduğunu düşünürken sevgi ve aşkla karşılaştım. Tüm karşı durmalarıma rağmen... Aslında bir yanım yavaş yavaş aşka inansada diğer yanım sevginin arkasında direniyor hala..
Şimdi kızdığım senelerce sevgiyle küs kaldığım zamanlara...
Sevmeyi öğrenmeme, onunla olgunlaşmama vesile olan insanlara ne kadar teşekkür etsem azdır.
Hani insanların hayatlarında bazı önemli devreler vardır. Bu devrelerle birlikte yaşamlarında daha da olgunlaştıklarını savunurlar. Gerçekten de bu bir savunma değil, gerçeğin kendisidir. Evlenirsiniz olaylara bakış açınız değişir. Koca bir hayatı paylaşmaya başlarsınız, sevdiğinizin öncelikleri ön plana çıkar. (Bu belki herkes için geçerli değil ama ben yaptım.) Yaşantınızı kendi yaşantınızı bir kenara atar onu mutlu etmek için uğraşırsınız. Hayat artık evlendikten sonra onun tekelinde dir.Taa ki çocuk olana kadar, olduktan sonra sevgi bölünür. Bütün benliğinizle çocuğunuzun olursunuz. Beyniniz bir video kaydı gibi çalışmaya başlar ve sizde kayda... İlkler anne demesi, yürümesi, mezuniyeti v.b devam eder. Taa ki evliliğe kadar sonra yavaş yavaş istemese de kopar sizden yaşam şartları hayat içindeki koşuşturmalar araya girer.
Ve sevmeyi unutur yerine bir annenin koruma içgüdüsü devreye girer, farkında olmadan... Artık hayatımızda heycanlanacak, size ihtiyaç duyacak, sizi önemseyecek dahası sizin önemli olduğunuzu hissetirecek hiç bir şey kalmamıştır artık hayatınızda çünkü siz herkesin hayatını düzene sokmuşsunuzdur. Kelimenin tam anlamıyla herşey tıkırında gidiyordur. Sizin dışınıda...
İşte o zaman hayatınızda geriye dönüp bakmaya başlıyorsunuz, geçen yıllarınızın ardından hayflanarak ve görüyorsunuz ki kaybettiklerinizin kazandıklarınızdan çok daha fazla olduğunu...
İşte o an hiç bir beklentisi olmadan seven küçük bir çocuğun sevgisiyle hayatı sevmek istiyorsunuz, daha önceleri farketmediğiniz güzelliklere kucak açmak istiyorsunuz. Hele bir de ölümün acısını tatmışsanız daha bir farklı oluyor karlı bir İstanbul da yaşanan sabahlar....
YORUMLAR
Merhaba, yazınızı paylaşmaktan mutlu oldum...özellikle de sevgiyi tanımanızdan dolayı...Sevgi her derde ilaçtır...Tadanlar ve paylaşanlar bilir...O paylaştıkça çoğalan...dağıttıkça mutlu eden sihirli bir değnektir...Üstelik de ücretsiz, meşakkatsiz temin edilir...Sevgi en çok ona kucak açanların...alçakgönüllülerin,mütevazzı olanların... ve özellikle de kıymetini bilenlerin yüreklerinde bol miktarda bulunur...Kıskanan, dağıtmayan...kendisine saklayan yürekleri hızla terk eder..."ben" duygusundan hoşlanmaz...."Bizleri", "onları" sever...
Tebrik ve teşekkürlerle...saygılar değerli kalem...