EY İNSAN!
Yiğit Karan’a “Hadi kalk bakayım, okula geç kalacaksın.” diye seslendim.
“Hadi uyan bakalım.” dedim devamında. Gözü kapalı ve yarı gülümser bir halde yanıtladı beni: “Daha uyanmadım baba!” diye.
Bu toplum ne zaman uyanacak acaba? Merak ediyorum.
Ayakta uyutulmaya devam mı edecek daha?
Uyanmadık mı daha? Uyandık da uyanmadık hesabı içinde miyiz?
Cinayetler gayet normal bir hal almış memlekette. Vuran vurana… Hep mazlum sandalyesinde oturmak, hep tabut içerisinde olmak, hep hastane sedyesinde dolaşmak sahipsizlik değil de nedir? Zulme ayaklanmayan, teröre kabadayılanmayan, hüzne sahiplenmeyen, isyana direnemeyen toplumlar yok olsun!
Kadınlar kolayca sövülüp dövülüyor sokak ortasında. Hızını alamayanlar öldürüyor bazen. Çarşaf çarşaf gazetelerde haberleri yapılıyor, kanal kanal haberleri yapılıyor televizyonlarda. Bombalar patlıyor habire; ölen ölene…
Yan baktı diye çakıyor hemen biri diğerine.
Aynı takımı tutmadıkları için hiç tanımadıkları insanlarla sopalı palalı döner bıçaklı kavgalara giriyorlar.
Halı sahada top oynayan komiser ve onu seyreden eşi hunharca katlediliyor. İnsanlar eğleniyor ötede. Birileri ölürken onlar uğruna, onlar ne uğruna avlanıyor geceleri. Daha da semizleşenler var, ölürken Doğu’da askerler… Daha da göbekleşiyor birileri şehit yazılırken polisler… Tarih buna şahitlik yapacak; Hak elbet hesabını soracak!
Öğretmenler kaçırılıyor karanlık adına, kaos adına, cehalet adına… Can alıcı, kan emici tohumlarını daha ziyade serpebilmek adına… Halk itiraz etmiyor buna, can paramparça…Okullar yakılıyor ulu orta; öğretmen öğrenci kimin umurunda!
“Uyanmadım henüz” deyin siz.
Kapının arkasında durup çalan zile cevaben: “Ben evde yokum.” deyin bir zahmet.
Küfrün bini bir para, seviye dipte… Hani Necip Fazıl isnat edilen söz var ya: “Sana çukur diyemem, çukurun bile bir seviyesi var.” Öyle bir zamandayız işte!
Narkoz etkisindeyiz, uyuyan uyuyana… Kim verdi bu narkozu topluma, niye verdi? Ve biz uyurken -ayakta uyurken- neler yapıyor bunlar?
Yer altı mafyalar bitti yer üstü mafyalar revaçta.
Kızılderili atasözü:
“Son Ağaç Kesilince,
Son Balık Tutulunca,
Son Nehir Zehirlenince,
Beyaz Adam, paranın yenmeyeceğini anlayacak!”
Çayevinde oturuyorduk arkadaşlarla. Yanımıza Deli Ömer geldi oturdu. Sigara istedi, arkadaşlar sigara verdi. “Çay içer misin?” dedik “Evet.” dedi. Çay söyledik. Çayını içmeye başladı. Sonra kendisini kızdıran ve takılanları işaret ederek “Bunlar deli!” dedi. “Bunlar deli!” dedi tekrar tekrar. Ve gülüyordu durmadan.
Evet toplum delirmiş, aklını yitirmiş benliğini zayi etmiş. Anonslarda adı geçmeli, kayıp bültenlerinde ilanı verilmeli, gerekirse kovboy filmlerinde olduğu gibi sokak sokak direk direk fotosu asılmalı…
Bilgi çağı toplumun kendini kaybettiği çağ!
Tarihte ilk kez bir memlekete ayna gitmiş. Adamın biri aynayı görüp eline almış. Daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş karşısındakini.
Adam: “Ey gidi gardaşımm.. Seni bi daha görmek nasipte varmış!” Aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine. Karısı bakmış adam bi şeye sarılıp uyuyor. Aynaya bakmış bir kadın! “Allah belaağı vireee, bu garı da kim? Bi halta da benzese” diyerek feryat figan evden çıkmış, muhtara gitmiş.
Kadın: “Mığdar, benim herif beni bu çirkin garıyla aldatii.” Muhtar aynaya bakmış. Sonra düşünceli düşünceli:
“Yav bu garıdan çok gavata benziir!”
Bu ayna yalancı… Bu ayna başkasını gösteriyor. Bu aynadaki kim böyle? Bu ayna suratsız mı suratsız… Kırılınca bin parça oluyor yüzüm… Bin bir parça olunca mı anlayacak kendisi olduğunu… Bin bir parça bin bir yüz… Günümüz insanına ne kadar da uyuyor!
“Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok
Nice elbiseler gördüm içinde insan yok!” der Mevlana Hazretleri. Bir hırka bir lokma… Bugün bin lokma bin hırka dahi az… O kadar giyinik bir haldeyiz ki esasen çıplağız. Giyim kuşam adam etmeye yetmiyor ne yazık ki!
Caddeden okula doğru yürüyen öğretmen iki tane ilköğretim okulu öğrencisini yolun
ortasında yürürken görmüş ve ikaz etmiş: “Çocuklar kaldırımda yürüyün!” diye. Çocuklar kaldırıma doğru yönelmişler. Bizim öğretmen dönüp yoluna koyulmuş. Ama kulağı çocuklarda… Biri kaldırma çıkmış diğeri yolda hâlâ. Konuşmalardan öyle anlaşılıyor. Biri diğerine sesleniyor: “Kaldırıma çık lütfen bak adam kızıyor.” diye. Diğeri ona yanıt veriyor. “O adam değil öğretmen!” diye.
Adam olmak o kadar zor bir hale gelmiş ki memlekette. Ara ki bulasın! Sözüne sadık olan Akif gibi… Yavuz gibi kitaba düşkün, Fatih gibi hocasına saygılı, Mevlana gibi gönül sultanı, Yunus gibi sevgi üstadı… Yok gibi…
Nuri PAKDİL dizeleriyle bitiriyorum yazımı:
“Ey insan!
Seni savunuyorum, sana karşı!”
YORUMLAR
çok çok güzel ve bir o kadarda anlamlıydı yazınız.
emek ve yürek ürünü bir çalışma.
bazen derim kendi kendime düşünürken ve bu oayalrı izlerken.
bir delinin dahi o deliliğinde bir akıl vardır aslında...örneğin hiç bir deli yemek yerken elini veya kaşığını kulağına götürmez. ağzının yolunu ve oradan beslendiğini bilir ve bunu ölene dek unutmaz.
biz bazı insanların bir deli kadar olsun aklı yok ne yazık...
evet,ey insan....
çok saygımla,10 puan ile ayrılıyorum sayfanızdan
dua üzre...
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 10/6/2011 10:07:49 PM zamanında düzenlenmiştir.