- 592 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Teslimiyet Allah'a mı Putlara mı?
Bugün insanı Allah’a iman etmekten alıkoyan en önemli engel Allah’tan başka edindiği ilahlardır. Bu putlar başta Darwinizm, materyalizm ve ateizmdir. Günün putlarına teslim olmuş insanların iman edebilmesi için öncelikle söz konusu putların ortadan kaldırılması ve kırılması gereklidir. Bediüzzaman’ın deyimiyle "maddiyyun ve tabiiyyun taununun meydana getirdiği bu felsefi, deccali akımı yerle bir etmek esastır." Bu nasıl gerçekleşir?.. Kuşkusuz yapılacak bilimsel çalışmalarla. Bilime rağmen savunulan bu inkarcı felsefeler ile yapılacak mücadele de topla tüfekle değil, bilimle ve fikirle olacaktır.
Tarih boyunca insanları inkara sürükleyen görüşlerle mücadelede peygamberlerin yaptıkları ilk eylem putları kırmak olmuştur. Örneğin Hz. İbrahim (a.s.) insanlara dini tebliğ etmek için Allah nasıl sevilir, nasıl iyi bir kul olunur konularından önce -bir ilim üzere büyük put hariç olmak üzere- kavminin önlerinde bel büktükleri putlarını kırmıştır.
Aynı şeyi Hz. Musa (as) yapmış; yokluğunda yapılan buzağı heykelini ortadan kaldırmıştır. Peygamber Efendimiz (sav) de kavminin Kabe’deki putlarını kırmıştır.
Bundan sonra izlenecek olan yolu Allah işaret eder. Göklerde, yerde ve kendi nefislerimizdeki ayetleri incelememizi, araştırmamızı, bilimsel gelişmeleri öğrenmemizi ve bunlar üzerinde düşünerek O’nun sanatını görmemizi ister. Araştırma, derin düşünme kısaca bilim olmadığında iman taklidi olarak kalır. Evrendeki mucizevi dengeler, kusursuz canlılar, tek bir hücre, atomun içinde saklı olan evrendeki en büyük güç; tümü bir mesaj verir bize. İnsan bu mesajı okuyabildiğinde, Tek olan, Zatında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde, asla ortağı ve benzeri bulunmayan Yüce Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edebilir. İnsan evrendeki sayısız delile gözlerini kapadığında ise yargı yeteneği bozulur, kıyas yapamaz, aczini görüp Rabb’ine teslim olamaz.
Putları Nasıl Kırmalı?
Şirkten kurtulmayı çok zor, din ahlakını yaşamayı da imkansız gibi göstermeye çalışan şeytan, dinden uzaklaştırmak için insana çeşitli telkinler verir. İş hükme bağlanıp bittiğinde ise şeytan şöyle der:
"... Doğrusu, Allah, size gerçek olan va’di va’detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır." (İbrahim Suresi, 22)
İnsanı gömüldüğü şirk bataklığından kurtaracak ve hidayeti verecek olan ancak Allah’tır. İnsan samimiyetle şirkten kurtulup, Allah’ı birleyen hanif bir mümin olmak için Allah’a yönelerek dua etmeli ve O’nun da bu samimi çağrıya cevap vereceğini umut etmelidir. Allah’ın, kendisini doğru yola ileteceğinin, şeytanın vesveselerinden koruyacağının şuurunda olmalı ve bunun huzurunu yaşamalıdır. Allah’a sığınan samimi müminler üzerinde, “Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O’na (Allah’a) ortak koşanlar üzerindedir.” (Nahl Suresi, 100) hükmü gereği şeytanın zorlayıcı gücü de olmayacaktır.
Gerçek sıkıntı ve eziyet, “…Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.” (Hac Suresi, 31) ayetiyle bildirildiği gibi şirktedir. Sahte ilahlarını terk ederek Allah’a yönelen insan, boşlukta sürüklenmekten kurtulur, tek gerçek ilah olan Allah’a sığınarak huzur ve güven içinde yaşar. Şirkin karanlıklarından –Allah’ın dilemesiyle- nura çıkar.
Sahip olduğu malları, paraları, evleri kendisinin sanan, tüm bunları kendisine verenin ve gerçek sahibinin Allah olduğunu düşünmeyen ve bunlarla büyüklenen kişi büyük yanılgıdadır. Mülkün tek ve gerçek sahibi Allah’tır ve sahip olduğu her şeyi Allah kendisine imtihan amacıyla vermiştir. O halde insan, dünyevi değerlere karşı beslediği sahiplenme duygusundan acilen kurtulmalı, hepsini yalnızca Allah’ın hoşnutluğu için kullanmalıdır. İşte bunları yaptığında kalben putlarını kırmış olacaktır. Putlarını fiili olarak kırdığının kanıtı da malını, parasını gelecek korkusu taşımadan Allah yolunda harcamasıdır.
Peygamber kıssalarındaki, Hz. İbrahim(as), Hz. Muhammed(sav) ve Hz. Musa(as)’ın kavimlerinin putlarını ortadan kaldırmaları, sembolleştirilen şirklerin yok edilişidir. Toplumda da sembolleştirilmiş şirklere karşı aynı eylemler yapılabilir, ancak önemli olan şirkin mantığını yok etmektir. Bu da, niyet ve bakış açısı değiştirilerek gerçekleştirilebilir.
Yaşamımızdaki putları kırıp Allah’a halisane teslim olabilmek için Allah’ı hiç unutmamamız ve O’nun her şeyi sürekli/an an yarattığının bilincinde olmamız gerekir. Hiçbir şeyi insan kendisi yapamaz, Yüce Allah dilemedikçe hiçbir şeyi…
Fuat Türker