- 517 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karalama
Çıtır çıtır seslerin arasından baktığımda tek görebildiğim gecenin karanlığıydı. Uzaklardan bir yerlerden belli berisiz sesler geliyordu ama dikkatimi dağıtan zihnimin içinde yer etmiş şu gökyüzünün ha bire dalgalanmasıydı. Biraz ilerlediğimde kollarımın ve ellerimin sıcak, çamurumsu bir sıvıya bulandığını fark ettim. Ürkütücü bir halde kapıldığım bu korku rüzgârıyla olduğum yerden fırlayıp delicesine koşmaya başladım ve korkumu yeneceğim umuduyla arkama bakmaya çalıştığım sırada rüzgârın yön değiştirdiği hissine kapılıyordum ki gözlerim kapandı. Açıldığında gökyüzünün içinde yeryüzünün görülmediği kadar mavi ve esintilerin bile görünebildiği bir şeffaflıkta olan bu yerin neresi olduğunu anlamaya çalışırken kendimi göremedim. Aklıma ilk gelen ölmüş olabileceğimdi ya da bu bir rüyaydı. Doğru ya rüyalarda insanlar kendilerini belli belirsiz görürler. Ne zaman uyanabileceğim konusunda bir fikrim yoktu…
-“Tüm hatırladığın bunlar mı?” “ evet” kanepeden doğrulurken başını çevirerek çaktırmadan saate baktı. Yüzüne takındığı bu hatırlamaya çalışan ifadeyle birlikte “ çok uzun sürecek mi geri dönmem”
“ sizin durumunuz bir Travmatik amnezi yani genelde baş yaralanmaları sonucu görülüyor fakat şu cümleleri söylediğim anda yaptığınız harekete bakılırsa ve bunun üçüncü seansımız olduğu da hesaba katınca siz hala başınızda duran sargıyı her seferinde yeniden keşfediyorsunuz. Bir uzman olarak bu durumu açıklamak ve bir teşhis koyabilmek zor çünkü iki travma arasında sıkışmış bir haldesiniz bir yanınız hatırlamak isterken diğer yanınız karşı koyuyor. Şimdi eve gidin ve kendinizi yormadan dinlenin. Umarım haftaya ilerleme kaydederiz.”
Boş gözlerle doktora bakarak ayağa kalktı odanın köşesinde duran aynaya doğru dönüp kendini tanımak istercesine baktı fakat başında bir sargı yoktu. Ürperdi ani bir adımla doktora doğru dönerek ne söyleyeceğini bilemeden baktı. Doktor nazik ama aynı zamanda sıradan bir sahtelik içeren bir gülümsemeyle.
“ bir şey mi? söyleyeceksiniz” “ evet yani hayır sadece başımda bir sargı olmadığı gördüm aynaya bakınca” “ evet başınızda bir sargı yok. Olduğunu nerden çıkardınız ki” “demin öyle dememiş miydiniz ama” “geldiğinizden beri hiç konuşmadık ki, hem siz geleli daha beş dakika oldu. Hiç bir şey demeden odama girip kanepeme uzandınız. İyi misiniz? ”
Terlemeye başladığının rahatsız hissiyle beraber “neredeyim ben…” diyerek sendelememek için çalışma masasının kenarına tutuna tutuna seri ama sersem hareketlerle kendini kapının ötesine attı ve hızlı adımlarla yürüyerek bir çıkış bulmaya ve aynı zamanda garip garip bakmakta olan insanlardan uzaklaşarak sakin bir yer aramaya doğru ilerledi. Arkasına bakmadan çıktığı bu yerden neden kaçarcasına uzaklaştığını anlamadan ama korkmuş adımlarla hemen karşısında duran denizin dalga kıranlarına attı kendini. Alelacele cüzdanını çıkarıp kimliğine baktı “ Fırat Baras kimsin sen” dediği sırada arkasında bıraktığı yerde büyük bir patlama meydana geldi. Üzerine doğru uçuşan çam kırıkları ve alevlerin sıcaklığıyla kendini yere kapaklanmış bir vaziyette buldu. Zar zor toparlanarak yerden doğruldu ve patlamanın olduğu yöne doğru giderek neler olduğunu kavramaya çalıştı. Elinde silahla olay yerine doğru koşan bir adam “iyi misin” dedi. Adamı görür görmez ürperdi geriye doğru bir adım atarak konuşmadan kaçmaya başladı. Arkasından durması için bağırıyorlardı fakat o sırada ikinci bir patlama meydana geldi. Patlamanın şiddetiyle birlikte yere doğru savruldu. Bir süre yerde kaldıktan sonra doğrularak arkasına baktı yerde kanlar içinde yatan onca insanı görünce midesi bulandı olduğu yere kusarak anlamsızca üstüne doğru küfrederek koşan polis memuruna baktı. Her saniye yaklaşan polis tam üzerine hamle yapacakken bir adımı öne doğru atarak adamı geri püskürttü. Polisin havada savrulurkenki görüntüsünü sanki yavaşlatılmış bir video izlercesine izledi ve çevresine bakınarak kaçacak bir yol arandı. Hızlı hareketlerle ve tereddüt etmeden doğruca deniz kıyısından ayrılarak şehrin iç kısımlarına doğru koşmaya başladı. Arkasından iki el ateş sesi geldi ve çalmaya başlayan siren sesleri duyuldu. Köşeyi döner dönmez ceketinin ceplerini yoklayıp üzerinden çıkardı ve hemen yanında geçmekte olduğu bahçeye fırlattı. Ara sokaktan çıkarak caddeye doğru ilerledi. Hemen ilerisinde duran taksinin şoförünün arabasından indiğini gördü. Hızlı bir şekilde ilerleyerek adamın yanından geçecekken göz ucuyla anahtarların arabanın üzerinde olduğunu görüp adamı yola doğru savurarak trafiğin alt üst olmasını sağladı. Arabaya binip kontağı çevirerek gaza bastı ve peşinden koşanların yanından hızlıca geçerken bir el ateş sesi daha geldi. Yan camı parçalayarak hemen yanından geçtiğini hissettiği kurşun arabanın göğsüne saplandı. Keskin bir şekilde cadde köşesini dönüp hızlıca ilerledi ve iki üç sokak geçtikten sonra gördüğü ilk sokağa saparak arabayı park edip. Arabadan indi. Çıktığı caddenin karşısına geçerek devam etmekte olan ara sokağa yöneldi. Bulduğu ilk mağazaya yönelerek içeri girdi ve çar çabuk kolay giyilebilecek kıyafetleri seçip kabinde üstünü değiştirdi. Sıyrılmış ve kanamakta olan kolundan akan kanı sildi. Kıyafetlerin parasını ödeyip. Dışarı çıktı. Hızlı ama sakin adımlarla ilerledi ters yönden gelmekte olan bir taksi çevirdi. Taksiye binip “hemen patlamanın olduğu mevkie gide bilir miyiz?” “peki efendim.” Taksi şoförünün garip bakışlarına aldırmadan patlamanın olduğu
Hemen arka tarafta bulunan taksi durağına geçip sıradaki taksiye bindi ve “ hemen patlamanın olduğu yere gidelim lütfen” dedi. Şoför un garip bakışlarına aldırmadan yolu seyretmeye başladı. Yanlarından geçmekte olan polis arabalarını ürkek ama sıradan bakışla izledi. Patlamanın olduğu ve kaçtığı yerin tam ters istikametinde parayı ödeyip araçtan indi. Hemen sahil kenarına inen köşede kanamakta olan kolunun bulunduğu yeri yırttı ve yere yatarak köşeye doğru sürünmeye başladı. Üsttü üstü başı iyice yıprandıktan sonra o kargaşanın olduğu tarafa doğru yönelerek sahil kıyısında bulunan ağaçların dibine uzandı. Yaklaşık bir on dakika yatıp durumu düşünmeye çalıştı. “ kimim ben, lanet olsun hiç bir şey hatırlayamıyorum ” dedi kendi kendine. Bir süre daha boş ve anlamsız vaziyette gökyüzüne bakarak durdu. Birisi aniden “ iyi misiniz” deyince irkildi ve doğrulmaya çalışırken sağlık görevlisi olduğunu fark ettiği kişi onu tuttu ve “ sakin olun öylece uzanın” dedi. Sağlık görevlisinin anonsuyla hemen getirilen sedyeye oradan ambulansa taşındı. Koluna pansuman yapılıp herhangi bir iç kanamaya maruz kalıp kalmadığı kontrol edilirken sağlık görevlisin sorduğu abuk sabuk sorulara alelade cevaplar verirken olay yerindeki bu akıl almaz vahşete sebep olabileceği ihtimali midesinin bulanmasına ve gördüklerinin tarifsiz acısını bastırmaya çalışıyordu. Yürüyebilecek durumda olduğunu ve ailesinin merak etmiş olabileceğini söyleyerek. Olay yerinden uzaklaştı. Sahil kenarından ilerleyerek derin derin nefes aldı. Gördüğü ilk kafeteryaya oturarak. Sakinleşmeye ve bu olaylar döngüsünden kurtulduğu için rahatça düşünmeye çalıştı. Cüzdanını çıkardı içindekileri masa boca etti kimlik kartını eline alarak uzun uzun kendini tanımaya çalıştı. Kartı tam önüne özenle yerleştirerek cüzdanından çıkan diğer eşyaları incelemeye başladığı sırada hala cüzdanının köşesinden dışarı doğru çıkmış bir kâğıda ilişti gözü. İkiye katlanmış not kâğıdını eline alıp açtı “ ev adresin” yazısını görür görmez her şeyi hatırladı. Leyla’yı işten almaya gelmişti almaya gelmişti. Cep telefonunu arandı bulamadı. Düşürmüş olmalıydı. Ne yapacağını bilemez halde oturduğu yerden kalktı. Cüzdanını ve eşyalarını toparlayıp, olay yerine doğru yürümeye başladı. Aniden durdu peki ya Leyla’yı almaya gittiysem neden onun yanında değildim diye düşünerek durdu. Olay yerinde karşılaşabileceği kötü durumdan korkarak yola doğru yöneldi ve geçen ilk taksiyi durdurup bindi. Elindeki adresi uzatıp gitmek istediğini söyledi. Yaklaşık yirmi dakika sonra hatırlayamadığı bir evin önünde duran araçtan inerek apartmana girdi merdivenlerden çıkarak tarifi yazan kapı numarasını bulup çaldı. Kapıyı açan kadının korku dolu bakışlarına aldırış etmeden gözlerinden süzülen yaşlarla birlikte “ Leyla sorma başıma neler geldi” dedi. Mehtap yüzündeki acı dolu ifadeyle birlikte “ gel içerde anlatırsın hayatım dedi…”
Kim olduğunuzu bilmiyorsanız herkes olabilirsiniz...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.