DOĞUŞUM
1
Dünyaya geldiğim gün bahar mevsimi olmasına rağmen çok soğukmuş.
O günden beri de hiç bir zaman gereğince, ya da yeterince ısınamadım.
Nice volkanlar lâv doldurdu içime, nice güneşler bende odaklandı, nice alevler yaladı dört bir yanımı.
Hep ateş yedim açlığımca, hep ateşle oynadım çocukluğumca, hep ateş aradım eksikliğimce ve de hep yandım; ısınamadım..
Ne olurdu sen ısıtsaydın beni yakmadan, kavurmadan, kalan günlerimizce!
2
Doğduğumda unutulmuşum bir kenarda anayı kurtarmak uğruna..
O günden beri de hiç bir zaman gereğince, ya da yeterince hatırlanmadım.
Hep adımı kazımak istedim taşlara, kayalara, kâlplere, beyinlere.. Nice imzalar attım nice gönüllere. Unutmadım uçan bir tek kuşu bile; çiçekleri unutmadım bahçemde açan ve solan. Her anıyı tekrar tekrar anlattım kendi kendime, ve de, hep unutuldum bir kıyıda, bir köşede..
Ne olurdu sen olsun unutmasaydın beni, birbirimize anlatsaydık birbirimizi, kalan günlerimizce!
3
Doğduğumda aç kalmışım, emzirememiş annem beni..
İşte o günden beri hep açım ve de hiç bir zaman gereğince ve yeterince, ya da gönlümce doyamadım.
Nice aşlar konuldu tabağıma, tuzsuz; nice tatlılar getirildi soframa, tatsız; nice masalardan dâvetler geldi, ruhsuz..
Nice açlar gördüm, benden tok; nice fukara ki karınları aç, gönülleri tok..
Sen de, ne olurdu benim gönlüme dolsaydın, doyuraydık birbirimizi kalan günlerimizce!
4
Doğduğum gece çok karanlıkmış, ne bir yıldız ne de ay.. Sadece simsiyah bulutlar, büsbütün karartan dünyayı.
O günden beri de hep karanlıklar içinde yaşadım, hiç bir zaman gereğince, yeterince, ya da gönlümce aydınlanamadım.
Nice şimşekler çaktı ufkumda, nice güneşler doğdu, battı; nice parlak yıldızlar kaydı gecelerimde; nice mehtaplar, öndört günlük, yorganıma uzandı penceremden..
Hep aydınlık aradım gene de, karanlıklar içinde.. Ateş böceklerinden medet umdum, sulardaki yakamozlarda bir ışık aradım dünyama, kedi gözlerinde nurlanmaya hasretim dile geldi..
Ne olurdu, sen olsun kesmeseydin tuttuğun ışığı tüm varlığıma; kalan günlerimizce tüm aydınlıkları senden alıp sana verseydim ne olurdu!
5
Su bulamamışlar beni yıkamaya doğduğum gün.
İşte o günden beri de susuzluktan kavruk kalmışım.. Ne soğuk kış günlerinde sıcak bir çorba, ne sıcak yaz günlerinde soğuk bir şerbet! Gereğince, ya da gönlümce suya hep hasret yaşadım.
Nice pınarlarda dudaklarımı ıslattım, nice kaynaklarda şifâ aradım, nice şelâlelerin altına girdim uryan, nice derelerde çimdim, nice denizler önüme dalgalarını serdi..
Yine de geçmedi çatlaklığı dudaklarımın, yine de bulamadım aradığım o bir “damla”yı*. (*Bak: Garibin Ölümü)
Ne olurdu bir gelincik yaprağında düşlediğim o şebnem danesini sen verseydin dudaklarından! Ateşler içindeki bağrımda serinleseydin, alev alev kucağında serinleseydim kalan günlerimizce!
6
Doğduğum o olmayacası günde çok ağlamışım soğuktan, açlıktan.
O günden beri de hiç bir gün gülemedim yeterince, ya da gönlümce..
Hıçkırıklar düğümlendi boğazıma bakla bakla, gözyaşlarım dışa akamadı, hep içime doldu..
Her gülücüğün arkası hüzün oldu, her bayramda bir yas bürüdü çevremi, kuş sesleri daha bir deşer oldu mutsuzluğumu..
Nice âlemlerde şeref misâfiri oldum, nice güzellemeler düzüldü adıma, nice güzeller sıra sıra yanıma dizildi, nice yüzlerde baharlar açtı bir sözümle.. Herkese dağıttım, ama ben bulamadım o neş’eyi gönlümce..
Ne olurdu, bir göçmen kuşun kanadında sen bana gelseydin hiç gitmemecesine ve bana öğretseydin içten gülmeyi! Gülücüklerin en güzelini birbirimize verseydik kalan günlerimizce!
7
Doğduğum gün beni kaybetmişler öteki bebekler arasında.
O günden beri de bir gün olsun bulamadım kendime giden yolu gönlümce,
yılların yollarında.
Nice yollardan geçtim çiçeklerle süslü, nicelerinin kenarında hurmalıklar, kimini akar sular bezemiş boylu boyunca, kimine atlas halılar döşeli, kimine lâleler, güller serpilmiş geçtiğimce..
Hep yolumu aradım yollar arasında, hep yolumu kaybettim yıllar arasında..
Karıncalara sordum, şöyle dedi; arılara sordum, böyle dedi..
Ne olurdu sen göstereydin bana cennetin yolunu, el ele yürüseydik mutlu-
lukla senin yolunda, kalan zamanımızca!
8
Doğduğum gün kendi kendimi dövmüşüm minik tokatlarla, ilk o gün elimi başıma vurmuşum.
İşte o günden beri her önüne gelen vurdu bu garip başa, her taş bu başa nişanlandı, her el bu başa sıkıldı yumruk yumruk; kimi vur dedi, kimi vurdu.
Hangi kapıyı çaldıysam yüzüme kapandı, şevkati kime sorduysam arkasını döndü, gönlümdeki sevgiyi târif ettim, alay edildi. Sonunda yalnızlığıma gömüldüm diri diri. Mezarıma bir buket sevgi getiren olmadı..
Ne olurdu sen, ey doğmamış ve hiç doğmayacak olan güzel ruh, ne olurdu sen gerçek olaydın ve beni gerçekten seveydin kalan günlerimizce, ve böylece, ikimiz de ölmeseydik dünya döndüğünce!
MG
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.