6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1321
Okunma
Öncelikle toplumun huzur ve refahı, köklü aile ve huzurlu beraberlikler için "elbette ki sevmeye dayanan evlilikler ve aile hayatı" diyoruz. Böylelikle aşkın kontrolüne alabileceği duyguların yanlışları, mantıkla giderilebilecek, akılla duygular uzlaşarak, uzun süreli mutlu evlilikler sağlanacaktır.
Sevgide, duyguların engellenmeden, baskı altına alınmadan, özgürce hareket etmesi, onura edilerek doyuma ulaşması çok önemlidir.
Zaman zaman duyguların taşkınlığı da akılla, mantıkla uzlaştırılarak hayatımızı acılara boğabilecek hataların yapılması engellenmiş olacaktır. Sevgi ile kurulacak beraberliklerde; duygular ile akılın uzlaşması çok önemlidir ve mutlaka gereklidir.
Böylelikle eşler, duyguyu katarak; tutkuyu, ilgiyi, coşkuyu, nostaljiyi yaşayarak sevgilerini taze ve tatmin edici şekilde sürdürecekler, bunları uygularken toplumun normlarına, kurallarına, kendi inanç ve kültürlerine ters düşmeyeceklerdir. Bu iki husus uyum içerisinde, dengeli sürdürüldüğü sürece aile bağları çözülmez, aşklar zamanla monotonlaşmaz ve tükenmez.
Ancak bu hususlar; zamanında, yeterince ve doğru bilgi ile mümkündür. Yani bireylerin sevgi yolculuğuna çıkmadan ve evlenmeden önce; “sevgi”, “aşk”, “arkadaşlık”, “evlilik”, konularında eğitim almaları zaruri görünmektedir.
Bunu birkaç örnekle açıklayalım:Günümüzde her hangi bir meslek edinmek için en az on bir yıl eğitim gerekmektedir. Örneğin; müstahdem olabilmek için en az lise mezunu olmamız gerekmektedir. Bu durumda bir yıl anasınıfı, sekiz yıl ilköğretim, dört yıl lise öğrenimi olmak üzere, toplam on bir yıl okumamız gerekmektedir.
On bir yıl, en sıradan bir meslek için istenen öğrenim süresidir. Öğretmenlik için on beş yıldır bu süre. Bu öğrenimlerden sonra da, mesleğe girme sınavı, mesleğe atıldıktan sonra görevde hizmet içi kursları, konferanslar devam etmektedir. Mesleklerin hizmet süresi de ortalama yirmi beş yıldır. Sonra emekli olursunuz.
Peki her bir meslek dalı için, bu kadar uzun süre eğitim zorunluluğu varken, ömür boyu kurulacak bir beraberlik için ne kadar eğitim almaktayız?
Aşk, sevgi, evlilik, aile nedir, aile kurulmadan birlikteliğin toplumsak, kişisel, ruhsal bakımdan getirileri ve dezavantajları nelerdir? Aile kurmanın gerekliliği var mıdır, varsa kuralları, ilkeleri nasıldır? Mutluluk nedir, nasıl sağlanmaya çalışılır? Aşkta duyguların ve aklın işlevi nasıl olmalı? Hangi kırmızı çizgiler çiğnenmeye gelmez? Bunları ne kadar bilmekteyiz?
Doğru dürüst yüzme bilmeyen gençleri “sevme ve yuva kurma” hususunda, evlendirerek okyanusa atıyoruz. Çekirdek ailenin gereklerini göstermeden, kendi ayakları üzerinde durmayı öğretmeden, birlikte yaşayamadan, yanlarında bile olamadan "boğulmayın sakın" diyip çekip gidiyoruz.
Oysa işaret ettiğimiz gibi, bu kadar eğimden sonra her mesleğin bir de adaylık eğitimi(staj) süresi vardır. Devlet memurları iki yıl meslek içinde adaylık eğitimine tabi tutulmaktadır. Peki sevenlerin, yuva kuranların hani stajları, hani uygulamaları? Yok.
Doksan dakikalık bir futbol maçı için, oyuncular hayatlarını oyunun kurallarını ve taktiklerini öğrenmeye harcıyorlar. Bu sektöre harcanan paraları da hepimiz bilmekteyiz.
Bir yüz metre koşucusu ömrünü bu işe adayarak, gecesini gündüzünü harcıyor. Sadece birkaç saniye koşabilmek için.
Biz ortalama 60 yıllık bir aile hayatı için bir saat bile eğitim alamamaktayız. O zaman sevgi, arkadaşlık, evlilik v.b hususlarında pek bilgisi, deneyimi olmayan insanlardan, hata yapmamasını nasıl bekleyebiliriz?
Bazı evlilik seminerlerine 40 dakika gibi sembolik bir süre katılanların da kafası karışmaktadır. Çünkü çok kısa ve yetersiz olan bu sürede, kimi zaman uzman adına ders verenlerin bir çoğu, mutluluğu başaramamış kişilerdir. Böylelerinin başkalarına ilaç olması beklenemez elbette.
Görünen o ki; çiftler düşe kalka, kıra döke sevmeyi, arkadaşlığı ve evliliği öğrenmeye çalışmaktadırlar. Tabi bu sürecin sonunda “kalan sağlar bizimdir “ diyoruz.
Oysa öğrenme hususunda “sınama yanılma yolu ile öğrenme” en pahalı ve bazen telafisi imkansız deneyimlere neden olmaktadır.
Doğrusu bilinmeden tahminen sürdürülen ilişkilerde; hayata küsmeler, sevgiden nefret etmeler, dağılan aileler, perişan çocuklar, intiharlar vb. olaylar yaşanmaktadır. Bunların çoğunun geriye dönüşü ve telafisi yoktur.
Okullarımızdaki müfredat programlarında, ilgili konuları içeren ders yoktur. Başka derslerin içinde zaman zaman dokunulan konular yeterli değildir.
Sevgi, arkadaşlık, aile ve evlilik adına öncelikle gençlerimizin ve hepimizin yeterince eğitilmesi bir elzemdir artık.
Sevgiyi, aşkı, duyguyu, aklı, aile hayatını, evliliği, evlenmemenin sakıncalarını mukayeseli bilmeden, duygularla aklı uzlaştırmadan mutlu birliktelikler beklenemez.