- 694 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SELMA, NUR,AHMET,ZEYNEP ORTAK ÖYKÜ 12. BÖLÜM YAZARI : HANDAN AKBAŞ
Oldukça uzun ve yorucu geçen bir yolculuğun ardından Edremit’e vardılar.Kadir önceden gelip kalacakları evi ayarlamıştı.İçinden çıkanlar oldukça temiz bırakmışlardı, çıktıkları daireyi .Nurcan’a yalnız süpürüp silip, eşinin de yardımıyla eşyalarını yerleştirmek kalıyordu.Badana boya ilkbahara kalacaktı artık.Taşınmak için,ikisi de ancak bir hafta izin alabilmişlerdi.
Mesut yol yorgunluğu,arka koltukta uyuyordu.Bir ara, yolda kenara çekip,oğlunun üzerini battaniyeyle sıkıca örtmüştü Nurcan
-Canım benim,akıllı oğlum,öyle tatlı uyuyor ki ,dedi ,hareket etmek için kendisini bekleyen eşine.
-Haydi canım,hemen atla yanıma ,kamyonu gözden kaybetmeyelim.Ellerinde adres var ama beraber girelim şehir merkezine,koca kamyonla adres aramaya uğraşmasınlar.
Bir süre sonra Edremit’in sahildeki ana caddesinden kendi evlerinin bulunduğu mahalleye saptılar.
-İlkbahar gelince oğlumuzla sahilde yürüyüşler yaparız,değil mi aşkım dedi,kocasına.
İyi ki tayinimiz, oksijen deposu Kaz dağlarının olduğu bu güzel şehre çıktı.
Evet canım, hem deniz kenarı,hem de temiz hava,oğlumuz sağlıklı bir ortamda büyüyecek.
Kadir ev ararken,Edremit’in merkezine onbeş yirmi dakika uzaklıkta,müstakil bahçe içinde,alt katı ev sahibi yaşlı karı kocanın kullandığı,ikinci kat daireyi bulmuştu.Kendisinin polis,eşinin de hemşire olduğunu öğrenen ev sahibi Makbule teyze çok sevinmiş:
-Oğlumuz yurt dışında,kızımız da eşinin mecburi hizmeti için başka bir şehirdeler,ne iyi sizin gibi genç,candan kiracımız olacak.Biz kirada da kolaylık olsun diye,fiyatı biraz indiririz.Siz işteyken okuldan gelince de oğlunuza göz kulak oluruz.Torunlarımıza hasretiz,onunla avunuruz,demişti.Evin etrafında çok büyük olmasa da,bir çocuğun toprakla haşır neşir olabileceği kadar,içinde üç beş meyve ağacı olan, bahçesi vardı.
Nurcan eşine,
-En çok da Makbule teyzeler gibi ev sahiplerimiz olacağı için seviniyorum.Ben gelene kadar aklım Mesut’ta kalmayacak.
Sonunda evlerinin olduğu sokağa girdiler.Etrafındaki üç dört katlı binalara nispet yapar gibi,meyve ağaçlarının içinde şirin mi şirin bu müstakil ev Nurcan’ın görür görmez hoşuna gitti.
Ev sahibinin, çift kanatlı kapıyla geniş verandaya açılıp,oradan da iki üç basamakla bahçeye inen salonunda ışık vardı. Kamyon sesini duyunca Makbule hanım ve eşi ,onları karşılamaya çıktılar.
-Hoş geldiniz çocuklar,çok şükür kazasız belasız vardınız.
-Sen hemşire Nurcan kızımız olmalısın,Kadir bey oğlumuzla tanışmıştık.
-Evet teyzeciğim,ben Nurcan,siz neden erkenden zahmet edip kalktınız?Daha çok erken.
-Olsun kızım,biz Cemal amcanla erken yatar,erken kalkarız.
-Küçük yavrunuz,uyanmasın,getir oğlum sen onu,içeri divana yatır.
-Gel güzel kızım,biz de seninle sofrayı hazırlayalım.Ben dün, sizin için büyük bir tepsi börek açmıştım,sabah onu pişirdim.Gençler eşyaları indirirken,biz de çayı demleyip sofrayı hazırlayalım.
Eşyaların taşınması henüz bitmişti ki,Makbule teyzelerin sıcacık salonundan,mis gibi demlenmiş çayın taze kokusu iştahları kabartarak geliyordu..
Ellerini yüzünü yıkayan Kadir ,kamyoncuyu ve taşımaya yardım eden iki genci,kahvaltıya davet etti.
-Makbule teyzem ellerine sağlık,gelir gelmez bize ne güzel bir annelik yaptın,ellerine sağlık.
-Siz sağ olun,Kadir bey oğlum,siz bize kiracı değil can yoldaşı geldiniz,dedi.
Nurcan hemşire elinde çay bardağı,verandadan bahçeye inerken,mis gibi soğuk ama temiz havayı içine çekerken:
-Ey Allah’ım ne büyüksün!Yabancı bir şehre tayinimiz çıkınca ne kadar korkmuştum.Karşımıza bu tonton insanları çıkardın.Sana şükürler olsun ,diye düşünürken,güne soğuk ama parlak bir günün müjdecisi olarak, ışıklarını Edremit semalarına yayıyordu
handan akbaş - 12 Mart 2010 Cuma