- 663 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
o ev
Gördüğüm en güzel rüyalar hep o evde geçiyordu, önceleri ayırdı na varamadım küçük bir tesadüf gibi göründü gözüme sonra sonra anladım geçirdiğim en güzel zamanlar hep o evdeydi. Çocuk olabildiğim, tebessümümün kaybolmadığı zamanlar o evdeydi. O zamanlar anlıma kondurulan küçücük bir buseyle mutlu olabiliyordum, yalnız değildim kendimle çarpışacak kadar. Kışın en güzel günleri orada geçerdi, karne alınır alınmaz hatta bazen karneyi bile almadan giderdim, o gitmeden önceki gece sabah hiç olmazdı hemen sabah olsun diye erkenden uyurdum hal bu ya hiç uyku tutmazdı. Şimdiki gibi çok araba yoktu köye gitmek için, hiç unutmadığım o tangur tungur her yerinden uğuldayan mercedes 303 külüstür otobüsler vardı. Babam maaş almaya gelirdi dönüşte beraber otobüsle dönerdik, ben uyuyabileyim diye 2 koltuk alırdı oysa insanlar çocuklarını kucağında taşırdı o günlerde. Ben zaten minnacık bir şeydim seriliverirdim bir yarım babamın kucağında ilçeye gelene kadar, hep midem bulanırdı nefret ederdim o yoldan bilseydim ki yıllar sonra hatırlarken bile mutlu olacağım tek yolculuk o otobüs yolculuğu olacak ... Öğleden sonra ilçeye varmış olurduk ama çile bitmez bu seferde köye gideceğimiz o dolmuşu beklemeye koyulurduk şimdi bile o dolmuşun içindeki koku midemi altüst etmeye yetiyor. Hele de kar yağmışsa yollar kapalıysa yandık soğuk iliklerini dondurur o küçücük bedenin uyuşur. Bir keresinde annemde bizimleydi kar yüzünden ilçeyle köy arasındaki yol kapanmıştı hala tipi olduğu için açılma ihtimalide yoktu, yürümeye başladık çok geçmeden benim ayaklarım su alan botlarımın da katkısıyla uyuştu, oracıkta attım kendimi karın üstüne ben burada uyuyayım sabah gelip alırsınız demiştim öylece uzanıp zavallı babacım olan yine ona olmuştu çantaları annemle kuzenime verip sırtına almıştı bizden bir önceki köye kadar böyle devam ettik, neyse ki komşu köye vardığımızda bir cenazeden dönen komşularımıza rastladık neydi o adamın adı hatırlamıyorum ama orada babamın sırtından alıp bizim köye kadar o sırtında taşımıştı beni. Sonra yıllarca esprisini yaptı o kadar sırtımda taşıdım seni evlenirken bana bir gömlek hediye edeceksin derdi ne alaka hala bilemiyorum. Zar zor ulaştığımız evimize gelince dünyanın resmi değişirdi bende. O tatilde kar yağışı günlerce durmamıştı elektrikler kesilmişti ve yollar açılmadığı içinde kimse gelip arızaya bakamıyordu ki bunu bir çok kış yaşadım ve en çok eğlendiğim günler bunlardı belki. Akşam yemeği erkenden yenirdi karanlık çökmeden çay faslı arada annem portakal soyardı keyfi varsa, gaz lambası yakılır babaannem bir köşede annem bir köşede uyuklar babam eğer arkadaşları kağıt oynamaya gelmediyse yada o onlara gitmediyse sedirin en dip köşesinde uzanırdı uyuklardı. İşin komik tarafı kimse uyukladığını kabul etmezdi. Öyle bir kış akşamında anneme gençliği ile ilgili sorula sormaya başladım mırın kırın ederek cevapladı babama nasıl aşık olduğunu sorduğumda köpürmüştü bir türlü anlatmadı ama bir sürü güzel anı anlattı şimdi düşünüyorumda ne kadar zor bir hayatı olmuş ama hiç yenilgi düşmemiş aklına hep bir şeylerin savaşını vermiş daha çokta başkalarının savaşında yük taşımış sorgulamadan canım benim. Sabah çok erken kalkarlardı ama soğuk diye ve hep başkalarının yanında kalıyorum orada rahat edeyim bari diye belki uyandırmazlardı beni, babaannem hep akşam oldu kalk sana diye söylenirdi. Sonra ya annem yada babam öperek sessizce hadi uyan açlıktan öleceksin diye uyandırırlardı. Şimdi öyle bir sabah için nelerden vazgeçmezdim ki...
Söylene söylene kalkardım ki o alışkanlığımı hala devam ediyor tek fark telefonun alarmına söyleniyorum şimdi. Su çok soğuk olduğu için annem sobada ısınan suyla musluk suyunu karıştırırdı yüzümü yıkayayım diye. Yaptığım en güzel kahvaltılarda o günlerdeydi sobanın üstünde yufka ekmeği nar gibi kızartır içine tereyağı sürer onun üzerine de peynir döşerdi annem ne güzeldi o dürümler tepesinden ısırır verirdi elime. Of Allahım ne büyük lezzetti o annem ısırdığı için mi sevgiyle hazırlandığı içinmi bilmem hala o lezzette kahvaltı yapmadım. Karnımda doyunca gözüm dışarıda oyun oynayan çocuklarda olurdu ne kadar soğukta olsa. Annem pek istemezdi gitmemi çünkü çok çabuk hastalanırdım hala değişen bir şey yok ya neyse sıkıca giydirir di öyleki üstümdeki elbise yığınından hareket edemezdim en çok ta çocuklarla tepeden aşağıya poşetle eski lastiklerle (ki çoğunun tahtadan kızağı vardı) kaymaktı. Eski sandalye ayaklarını da kaymak için kullanırlardı ama ben düşerim diye bana izin vermiyordu babamlar. Elim ayağım soğuktan uyuşmuş dönerdim eve vede sırılsıklam üstümle, hiç söylenmezdi annem kıyamam ne özverili bir anneymiş yıllar sonra anladım.... Hiç kızmazdı her şeyle oynaya bilirdim ne istesem yapardı içindeki özlemi bilemezdim o zamanlar bende altı üstü ondan uzakta yaşayan ve özleyen bir çocuk aklı vardım. Hıncım onlardan ayrı olmaktandı okumak için onlardan vazgeçmek anlamsız geliyordu hala da anlamlı gelmiyorda neyse.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.