- 942 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YÖNETİMDE SAYGI MI KORKU MU ?
Diğer canlılardan farklı bir yapı ve özellikte yaratılan insanın yaşamının tamamında yönetim söz konusudur.Şöyle diyenler olabilir:Günlük yaşamda bir yönetilen, birde yöneten vardır.Yaşam bunlar arasındaki dengeyle sağlanır.Bu fikre kısmen katılıyorum.Fakat, bir çocuğu bile yakından izlersek bir başkasını yönetme eğilimindedir. Zaman zaman çocuklar oyun oynarken şahit olmuşsunuzdur. Oyun oynarken içlerinden bir tanesi diğer çocuklara yön vermeye çalışır.Onlara direktifler verir.Bu direktifler oynadıkları oyunların daha eğlenceli geçmesi içindir.İçlerinden birisi, verdiği direktiflere uymazsa otoritesiyle, karizmasıyla o çocuğu susturur.Kimisi de diğer arkadaşları tarafından çok sevildiği için o ne söylerse kabul eder.Misafirliğe gittiğinizde çocuk, ben misafirlikteyim ayıp olur mu olmaz mı demez o ev sahibinin çocuğunun oyuncaklarını döktürüp istediği, oyunu oynamak ister burada çocuk farkına varmasa da diğer çocuğu yönetmiş olur.
Aslına bakarsanız yönetim, sadece birilerini yönetmek değildir.Oto kontrol sistemiyle insanın kendi davranışlarını yargılayıp; öz eleştiri yaptıktan sonra beğenmediğini davranışlarını değiştirmek suretiyle, kendini denetlediği gibi kendini de yönetmişte olur.Liderlik, o kadar cazip ki yıllarca bir yastığa baş koymuş insanlar bile bir birlerinden üstün gelme yarışı içerisine girerler.Bunu yaparken kimi sevgi saygıyla alttan alarak diğerini yönetmeye çalışır diğeri bağırarak, çağırarak aile içerisine otorite sağlamaya çalışır.İş yerlerinde bu biraz daha kendini gösterir aynı statüde olsun veya bir ast olsun her durumda diğer mesai arkadaşından üstün olmak istediği gibi onu yönlendirmeye çalışır.Bu bahsettiğimiz durumlar doğal liderlik için geçerli birde bizzat yöneticilik yapan kişiler vardır.Bu kişiler yöneticilikle görevlendirilmişlerdir.Hangi liderliği baz alırsak alalım temel, alacağımız nokta yönetimde korkudan ziyade saygı unsurunu yerleştirmektir.Korkunun hakim olduğu yönetim biçiminde sadece o günkü koşullar içerinde çark döner o kadar.İnsan faktörü yoktur birbirine saygıyı göremezsiniz.Hep bir korku vardır.Çalışan kişi şunu yaparsam yönetici ne der şunu yapmasam yönetici ne der gibisinde çekingenlerle bir adım atamaz.Korkunun hakim olduğu yönetim biçiminde, üretkenlikten,verimlilikten,motivasyondan bahsedemezsiniz.İnsanoğlu bu sisteminin içerisinde yer alıyorsa bir şekilde üretim safhasında veya diğer safhaların birinde yer almak zorundadır Aksi takdirde başkasına el açacak, kanı üç kuruş etmez insanlara muhtaç olacaktır.Nasıl ki yaşamımızın devamı için bu sistem içerisinde çalışmamız şart ise çalışırken,şevkle zevkle, keyifle çalışmamızda hayattan zevk almamızı sağladığı gibi mutlu bireyler oluruz.Çalışan kişinin hayatımın anlamını yakalaması, çoğu zaman kendisinin elinde olsa da çalıştığı iş yerinde yöneticide kendisini olumlu veya olumsuz bir şekilde etkiler.Bu yüzden yönetici olan kişi, çalıştırdığı kişinin psikolojisini iyi bilmeli; çalıştırdığı kişinin hayatına neler olup bitiyor, onu neler motive ediyor bunları bilirse yöneticinin işi daha kolay olacağı gibi yönettiği insanları onure etmiş olur.İnsanı diğer cansız varlıklardan ayırtan temel özelliklerin başında sahip olduğu duygusal özelliklerdir.Robot gibi sadece istenilen işi yapan bir özellikte olmuş olsaydı ne göz yaşı döken olurdu ne çocuğunu kucağına alan olurdu ne de iş yerinde bir aksaklığı dile getirip ne gibi önlemler alınabilir diye görüş belirtirdi.Yöneten kişi, bir personelini değerlendirirken bu duygusal yönünü unutmamalıdır.Bir de yönetimde karşılıklı saygı olursa nasıl olur onun değerlendirmesi yapalım.Yönetimde daima belli bir saygı olmalıdır.Bu dünyada benim ülkemde var diyen toplumlar, değişimin ne kadar kaçınılmaz olduğunu kabul ettiği gibi yönetimde saygı unsurunun vazgeçilmez olduğunu bilir.Çünkü, böyle bir toplumda çalışan kişi üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirirken diğer taraftan yöneticisine gereken saygıyı gösterip çalışmalarına devam eder.Bırakın bir iş yerindeki yönetim biçimini gözlerimizi açıp dünya ülkelerinin yönetim biçimine bakalım. Baskı ve tek otoritenin hakim olduğu yönetim biçiminde teknolojiden, değişimden, insana değer katan değerlerden hoşgörüden bahsetmek mümkün değildir.Diğer taraftan demokrasiyle yönetilen ülkelerde teknoloji başını alıp gidiyor.Bu ülkelerde yönetim biçimi esnek olduğu için icatlar rağbet gördüğünden gittikçe toplumun yaşamını kolaylaştıran unsurlar çoğalmaktadır.Buda o ülkelerde insanlar arasında saygıyı, hoşgörüyü farklı kimlik ve görüşte olanları kolaylıkla hazmetmeyi getiriyor.Böyle bir toplumda da insanlar birbirleriyle uğraşmadığından stresten uzak bir hayat yaşadıkları için hem toplumla barışık hem de kendisiyle barışık olur buda daha sağlıklı ve uzun ömürlü olmasına vesile olur. Hatta tarihte unutulmuş yok olmuş devletlerin neden yok olduğunu araştırma zahmetine katlanırsak göreceğimiz acı gerçek zorbalıkların,baskıların yasakların o devleti yok ettiğini perişan ettiğini bir milletin kökünü kuruttuğunu göreceksiniz.
Toplum içerisinde bize biçilen rol ne olursa olsun sözümüzün geçtiği, etkilediğimiz insanları insan olarak değerlendirip bir saygı çerçevesi içerisinde hareket etmeliyiz.Ülkemizi diğer ülkeler karşısında yüceltmek istiyorsak… İç huzuru ve güvenliğin maksimum seviyesinde olmasını istiyorsak …Teknolojide ve bilim alanda diğer ülkeleri geride bırakmak istiyorsak Yönetimde saygı unsurunu hiçbir zaman göz ardı etmememiz gerekir.
YORUMLAR
Yazınızı dikkatlice okudum.
Diyeceğim H.David Thoreau'nun bir sözüdür ki sizi de destekler mahiyettedir:
-En iyi yönetim,en az yönetendir.