- 538 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Visnesiz Pasta
korkularimiz..
ne kadar varlar..
ne kadar icimizdeler..
ve ne kadar da yoklar aslinda !
...
hangi cift gozle bakiyorsun bana bilmiyorum;
benekleri nasil gözlerinin
ya da dudaklarinin kivrimi hangi yöne kivrilir genelde,
gercekten tahmin bile edemiyorum..
fakat o kiralik bedeninde, ömür öldüren ruhunla
bir tanismisligimiz var benzerligimizden;
iste onu cok iyi biliyorum; inan..
...
dünya döndükçe atesleri bir yanar bir söner;
su gibi akip gecen ömrümüzün topraktan bedenlerinin..
öyle ki ne kül olur söner gideriz,
ne de eskimeye mahkum hallerimizden birine döneriz..
iste tamda bu tekerrürden dolayi kuskulara gebe kalir,
endiseler dogurup büyütürüz hayatimiza dair..
sorumluluk duymak söyle dursun,
bakmaya bile cekinir onlara;
birakiriz, ardinda kimin ya da neyin oldugunu bilmedigimiz
gelecek kapisinin önüne ya da yanina yamacina...
hani buruktur icimiz..
hani bir kopukluk da hissederiz ama
sirtimizi kapiya cevirdigimiz o andan itibaren, tum o endiselerden
kurtulduk duygusuyla devam ederiz yola..
e ama insan bu ya;
ruhun ölümsüzlügüne hayran yillandikca bedeni,
tekrar tekrar gebe kalir:
belki farkli yasanmisliklardan, ayni endise ve kuskuya..
ve sonra yine ayni -di li gecmis zaman kipleriyle dayanir
gelecegin hüzün tutmus kapisina..
..
iste o gidip-gelmeler sirasinda yasananlar,
yol yorgunluklari,
tekrar yasayacagini bile bile geriye dönüsü goze alamayan dusunceler,
bambaska bir duyguda can bulur cikar karsimiza;
ki biz buna KORKU ismini koymusuzdur..
olmayan bir seydir aslinda..
belki de kiskancligidir bedenin ruha duydugu;
korkuyla kiskacina alip can verememesiyle cezalandiriyordur ruhu..
bilemiyorum gercek sebebini..
ama bildigim bir sey var ki bir daha yanyana getirmez bes harfini korku isminin..
cunku korku;
keder pastamizin en tepesine visne misali oturan bir süsten ibarettir yalnizca..
evet.. vardir bu duygu.. ama hüzün verici degildir esasinda..
bizlerse bu varolan duyguya oyle kiyafetler giydiririz ki
en sonunda olusan goruntu hayatimizi devirmeye kararli zelzelelerdenden farksiz olur..
...
esas mesele, gözümüzde büyüttügümüz ’gelecek’ kavrami..
ki zaten korku gecmise dair olmaz;
önce, gelecek kapisi var diyerek gittigimiz o yerin önüne
kücük kederhaneler kurariz..
sonra gözyaslari yagdirip korku simsekleri caktirir,
kalpgürültüleri kopaririz..
ardindan, siginacak yer arar bulamaz, geldigimiz yolu tekrar aliriz..
sonra bu olayin skligna bagli olarak umudetmekten vazgecer,
gelecegi dusunmez, bunun da adina ’zamana birakmak’ deriz..
ne deli sacmasi bir olay ..!
halbi ki o gelecek kapisinin önüne geldigimiz zaman,
söyle bir durup:
"-açilacak mi acaba bu kapi?"
-açilmayacaksa sayet, ben tüm bu büyüttügüm endiseleri
kimin sorumluluguna birakiyorum?
-tabii ki kimsenin!
-açilsa bile; kim alir ki bir baskasinin endisesini kederini..
-tabii ki kimse !
-o halde neden bunlari buraciga birakip, bas edilemez
korkular olup beni bulmasini bekleyim ki?
-alip gideyim; nasilsa ben dogurdum, benim kurallarimda büyüdüler;
demek ki bana saygilari var; hükmedebilirim !
-evet, kacmamaliyim !
desek ve yürüsek uzerine tum o kuskularin da olusturmasak korkularimizi...
kaçmasak... o zaman daha keyifle dönmez mi dünya ?
birakin keder pastanizin süsü eksik olsun,
onu visnesiz (!) yiyip bitirin..
ki kokusup bozmasin, muhtac oldugunuz nefesin atmosferini..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.