- 990 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İzmir'in Ölü Aşıkları...
Hava bozuktu,bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor,rüzgar derinden derinden işliyordu içine.Islanmıştı,iliklerini mahsur alan soğuk üşütmüştü..
Bir saat önce sevdiğiyle Cumhuriyet Meydanında gezerken gördüğü güllerin yanına varabilmişti.Çenesinde biriken yağmur damlalarına aldırış etmiyordu.Tek istediği ufak bir gülümseme idi…
O gülümsemenin sevdiğinde yaratacağı mutluluğu paylaşmak istiyordu. Bir damla gülümseme okyanus kadar büyük bir mutluluk veriyordu kendisine.Çünkü seviyordu…
Neden bir gül için bu kadar yolu yağmura,rüzgara rağmen yürümüştü.
Meydandaki çiçeklere baktı,rüzgardan bütün çiçeklerin yaprakları dökülmüş,kırılmıştı.Onca çiçeğin arasından bir tek Gül sağlam kalmıştı,’Gül’e baktı’, yağmura ve rüzgara rağmen dimdik ayakta duran tek çiçekti kıpkırmızı yapraklarıyla.Eğildi ve yaprakları dökülmüş,ortalarından kırılmış çiçeklerin arasından,sağlam kalan gül’ü kopardı.Bu kadar yolu sırılsıklam bir aşk’la sırf bu gül için gelmişti.Çünkü kendi sevgisine benzetti.
Onca yağmura,fırtınaya rağmen ayakta kalmıştı,direnmişti her zorluğa biz gibi…
Bu mutluluk uzun sürmemişti,talihsiz bir kaza geçirmişti sevdiği.Hafızasını yitirmiş,gözleri görmez olmuştu.Haftalarca başında beklemiş görmeyen gözlerine bakmış,onu tanımayan bedeni,yüzü okşamıştı.Gözlerinin önünde eriyordu dünyalara değişmediği,tek bir saç teline ömrünü vereceği sevdiği.Bitkisel hayata girmişti,dünyada artık sadece nefesleri kalmıştı.Sadece nefes alıp veriyordu.Nefeslerde yaşamanın ne olduğunu bilmiyordu ondan başkası..Bir gün o nefeslerde kesildi,kaçtı herkes den,hayatın en dip köşelerine sakladı kendini…
…
Onu görmediği her gün yıllar geçmiş gibi özlüyor,üzülüyordu.Avuntu hayallere dalıyor eli telefona defalarca gitse de arayamıyor,ondan gelen mesajları tekrar tekrar okuyor içi kıpır kıpır oluyordu.Arasa da konuşamazdı zaten,Kimle konuşacaktı ki?Ama onun sesini duyduğunda dili kuruyor,heycandan ağzından kelimeler çıkmıyordu..
O bambaşka şeyleri yaşadığı insan,o tarif edilemez An’ları ve heycan verici mutlulukları paylaştığı,her adımını beraber attığı insan yoktu artık.Ne kadar istese de onun sessizliğinden kaçamıyor,hayaliyle konuşuyor,kokusunu özlüyordu…
…
Kendinden söz etmiyor,başkalarını dinler gibi yapsa da aklı hep ondaydı.Zaman zaman ortamdaki muhabbetlere katılsa da içindeki fırtınaları kimse bilmiyor kimse anlamıyordu.
Kendi yanlızlığında sessiz kalıyor konuşamıyordu.Israrla sorulan soruları yanıtlamıyor yorgun olduğunu söyleyip geçiştiriyordu.Yanlızlığını paylaşmak istemedi,biliyordu ki yalnızlık paylaştıkça çoğalacak ıssız bir adam gibi kalacaktı…
İçindeki deniz kabardıkça fırtınasını yüreğinin kayalarına bir sert bir yumuşak vurdukça,acı çekiyor ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Az önce çıktığı mekandan onu hüzünlendiren şarkı çalmaya devam ediyordu.
Kendisini kordon’un kalabalık sessizliğine bıraktı ve baktı…baktı…
Aklına sonsuz hayaller geliyor,gözleri o hayallere dalıyordu.
Zor bela durduğu ayakta denize bakıp çaresizce yardım istiyordu.Daha fazla dayanamadı dizlerinin üzerine çöktü ve öylece kaldı.İzmir’in yumuşak yağan yağmuru altında yakardı,sesi kısılana kadar bağırdı.Dayanamadı…,
Yüreğine vuran dalgaları bıraktı gözlerinden…
Yaşadıklarının izleri onu bir gölge gibi takip ediyor,bırakmıyordu peşini.Yağmur mu ona ağlıyor yoksa o mu yağmura ağlıyor bilmiyordu.İster gözden aksın yaşlar isterse gökyüzünden hepsi bir neden için düşüyordu denizin yüreğine..
Deniz bile dayanamıyor dalgalarını kıyıya sert sert vuruyordu..
Ama deniz ne kadar hırçın olursa olsun,dalgalarını acımasızca savursa da onu ve yağmuru seviyordu.Düşen her damlayı vahşi bir iştahla yudum yudum yutuyordu.Biliyordu ki o damlalarda anlatılamayacak kadar büyük,bir daha yaşanamaz hayatlar vardı..
Kafasını kaldırdı biraz kendine gelmeye çalıştı.Herşey üstüne üstüne geliyordu.Güçlükle ayağa kalkıp arkasına bakmadan kaçtı ordan…
…
Yine her zaman gittiği yerde bulmuştu kendini yapayanlız.Burası onu rahatlatıyordu.Dinlendi biraz,müziklere eşlik etmeye çalışıyor edemiyordu.Çalan her müzik sanki onu anlatıyordu.Geçip giden mutlu günlerin hayaliyle avunuyor,kendini acı bir teselliye bırakıp,her tesellide bir yudum daha alıyordu kadehinden.
Kadehinden yudumlarken her seferindre o içmezdi diye geçiriyordu içinden…
…
Masaya bir Gül bırakıldığını fark etti ve istemsiz bir şekilde onu bırakan kadına bakıyor ve gülümsüyordu.Gülü eline alıp ‘En sevdiği çiçekti’ diyordu kendi kendine..
Aklında,gözlerinde oluşan hayallerin önüne geçemiyordu..Elindeki Gülü kokladı,derin bir nefes aldı ve gözleri daldı geçmişine…
“Çok güzel bir gündü,onun için günler öncesinden plan yapmış doğum gününde en sevdiği çiçek olan güllerin yapraklarıyla bezenmiş yüreğinin tepsisinde en özel kelimelerin yazdığı kısa bir not veriyordu…
‘Not:……………………………….”
Notu okuyan sevdiği,içinde kayboldukları derin gözleriyle bakmıştı.O birbirine dayanamayan bakışlar kendini sırılsıklam aşkın kollarına bıraktı ve sımsıkı sarıldılar…Tarifsiz mutluluklar gözlerini ayırmadan saatler boyu sürmüştü.O dans etmeyi bilmeyen insan bile bulutların üstünde göz göze dans edebiliyordu…
Bakmaya bile kıyamadığı bebeksi,dokunsan dağılacak kadar narin olan yüzünün hayalinin bitmemesini isterken,o anların heycanını tekrar yaşarken,hayaldi sonuçta bitecekti…
“Gülü alacak mısın?” sorusunun ikinci kez tekrarlanmasından irkilerek,gülü satan kadına bakıp gülümsedi…
“Sen gülün hikayesini bilir misin” dedi Gülcü kadına.Derin bir nefes alarak anlatmaya başladı..
“Üzerine en fazla şiirlerin,şarkıların yazıldığı çiçektir.Bazen mutlulukların,kara sevdaların bazen de hasretin,ayrılığın
simgesidir o…Aşk tanrıçası Afrodit’in güzelliğini almış,tüm şarapların kokularını bürünmüş çiçeklerin kraliçesidir.Tanrılar tarafından en zor yaratılan çiçektir o…”
…
Satıcı kadının şaşırmış hali devam ediyor bir şey diyemiyordu.Şimdi “Bu gülü sana alıyorum” dememle birlikte,kadının şaşkınlığı göz ifadeleriyle ikiye katlanıyor,ilk defa böyle bir şeyle karşılaştığı için adeta dilini yutmuş,yutkunmasının rahatlıkla duyulabileceği sessizlikte konuşmalarımı dinliyor,tarifsiz bir heycan ve şaşkınlık yaşıyordu.Daha önce sattığı gülü kimse onun için almamıştı.Gülcü Kadın masaya koyduğu gülü aldı,güzelce sarıp kolundaki çantasının içine kırılmayacak şekilde özenle yerleştirdi…
Oysaki biraz önce o gülde diğerleri gibi sıradan ve sadece para kazanmak için satılacak bir güldü.
’Peki neden şimdi gülcü kadın için özel olmuş,ayrı tutulmuştu…’
(O an Gülcü Kadının Yerinde olsan gülü sana versem ne düşünürdün..?)
Gülcü kadın gözlerinden okunan mutlulukla teşekkür etmiş gitmişti..
…
Mekanı dolduran çiftlerin şarkılara eşlik edişlerini izliyor,yalnızlığın kendisini içten içe fethedişinin önüne geçemiyordu.Aldığı son yudum boğazında düğümleniyor,titremekten yutamıyordu..İçinde oluşan acı çiftleri gördükçe dayanılmaz bir biçimde artıyor,nefesleri sıklaşıyordu.Mekandan kaçarcasına çıkmış,amansızca koşmaya başlamıştı.Kafeler tıklım tıklım,kordon boyu mahşer günü gibiydi, koşmakta zorlanıyor önüne çıkan herkese çarpıyordu.
Kahkahalar,konuşmalar cinnet geçirtecek kadar üstüne üstüne geliyordu.
Koştu…koştu…
Nereye gittiğini bilmeden koşuyor nefes almakta zorlanıyordu.Alsancak sahilinin en dip köşesine kadar koştu,kimsenin olmadığı bir yerde çimlerin üzerinde yığılıp kaldı.Havaya bakıyor daha da sıklaşan nefesleriyle gecenin karanlığını izliyordu.Zor aldığı nefeslerinin son gücüyle NedeN? diye bağırıyor NedeN? diye ağlıyordu…
Koşmaktan terlemiş,gözlerinden akan yaşları yutarak içine akıtıyordu.
Titriyordu,yardım edecek bir tek kişi dahi yoktu.
Son gücüyle bağırarak zor bela ayağa kalktı.Denize doğru yürüyor aklından binlerce şey geçiyordu.Hangisini düşüneceğini ne yapacağını nasıl kurtulacağını bilmiyordu.Yavaş yavaş yürüdü dalgaların vurduğu kaldırıma kadar,ölüme direnen yaralı gibi zorlukla çıkmayı başarmıştı kaldırıma.Sessizce neden diye söyleniyordu içinden.Ayakta duracak dermanı yoktu.Denizin hırçın dalgaları üstünü ıslatmış,öylece duruyor gecenin siyaha boyadığı denizi izliyordu.Peşini bırakmayan acı dolu hayalleri tekrar aklına gelmiş,içini yiyip kemiren sıkıntıya daha fazla dayanamadı.
“Sen bari sev beni ” dedi ve gecenin karanlığına bürünmüş İzmir’in soğuk sularına bıraktı kendini…
Bir iki dakika içinde kapkara suların içinde kaybolmuştu.Elinde sıktığı not denizin üzerinde yüzüyor her şeyi anlatıyordu…
“Not:…………………………………”
...
Ve şimdi yeni bir gün onsuz aydınlanıyor,güneş onun için doğmuyordu bugün…
|Onur KALKAN|
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.