- 1556 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
fotoğrafçı
Günümü yine verem ettim. Sonunda öksürdükçe kanamaya başladı. Bugün baş rollerde senin olduğun bir fotoğrafta, deklanşöre hızla bastım. Kırağan soğuğu bir film karesi canlandırdım aklımda. Uzun bir sabahın ardından zal masal kuşu misali, dilsiz replikler geveledim aklımın ucunda. Yirmiiki numaralı tren koltuğundan kani flaşlar patladı. Marifet bu ya, dahil olamadığmız bir hayatın provasız yaşayışı gibiydi tüm bu hengame.
Aslında beklemek de bir ibadettir aşk’a.. dedi. Çünkü herkesin bir kimsesizliği var / üzerine devrilen. Bu yüzden kimse yalnızlığı göze alamaz çoğu zaman. Gelmeyeceğini bile bile bekler bazen birileri, kimilerini...
-söyleyeceklerim çoktu, darlanıp susmasaydım...
-biliyorum
-nerden anladın
-hissettim sadece..
-sen her şeyi hisseder misin?
-hissetmem gerekenleri yalnızca
-bilmece gibisin hala / yanıtlarını saklayan..
Aslında şöyle başladı her şey... Bir kalem tutuşturdular elime, tüm gördüklerimi anlatmamı istediler. Yazmam! dedim.. Ben yazarken kendimi kaybediyorum. Hayat anlamak için değil, yaşamak için var olmalı; neden ölmeyi seçtik. Katran gibi, silinmiş bir anı gibi geçti gözlerimden kaygılar. Böyle olmak istemedim, belki istedim bilmeden, bilmiyorum. Nereye kadar sürer böyle, nereye kadar dikensiz kalabilirim. Derimden içeri kök salmaya başladı dikenler. Hoyrat olmak belki en kolayıydı. Ama istemedim. Tercihlerimiz bizi biz yapan yaşanılacaklardan başka bir şey değildi. Nazlı bir ay gülümsedi tepeden. Siyah beyazdan ibaretti. Tutuldum! Dilerseniz fotoğraf çekebilirim dedim... En flu’sundan...
- Anlat.. dedi sorgucu.. Sen eskiden anlatıcı değil miydin?
Sustum.. Devam ettim zorlukla;
-Sadece bir kısmını anlatabilirim.. Fotoğrafını çekebildiğim bir kaçını...
...
Bir aşkın sevincini daha ıskalamıştı genç kız. Kalbi için ’aşk şehidi’ denilebilirdi. Üstelik ne de şık duruyordu üzerine bile bile intihar süsü verdiği ölüm. Ağzında bal varken konuşmaktı en büyük kabahati. Acıya hevesli sözlerin, arı gibi diline dadanıp soktuğunda anladı kalbinin zehirlendiğini. İçine sığmayanları dışarı taşırdığında nereden bilebilirdi her yanı hüzzamlı bir ızdırabın kaplayacağını. Bunları hesap edememişti sevdiğini haykırırken. Ümitsizliği beklentisiz sevgisi için yeter sanmıştı. Her şeye ’rağmen’ sevmekti onunkisi. Yani sevgilerin en yücesi...
Adam kendi ağırlığınca (u)mutlu günler geçiriyordu. İçsel denizlerinde yüzmekten başka bir alışkanlığı yoktu. Bağımlılık derecesinde geçmiş pişmanlıklarının yükünü taşımanın cezasına çarptırmıştı hafızasını. Kalbini dikenli tel örgülere bağlamıştı. Kimse sınırlarının öteki yanına geçsin istemiyordu. Zihninde arınma provaları yapıyordu sürekli. En büyük korkularıyla her yeni günde yüz yüze geliyor ve acı çekmeyi gizliden bir haz haline dönüştürüyordu. Bu halinden mutlu değildi. Ama yaşadıklarına ve yaşattıklarına bir bedel biçmesi gerekseydi, bu en gaddar şekliyle öldürmek olurdu kendisini. Ama ölmeyi bile hak etmiyordu. Bu en kolay kurtuluş olurdu onun için. Daha fazla bedel ödemeliydi ve acıtmalıydı içsel derinliğindeki tezlerini. Tabularını yıkmalıydı, damarlarını kanatmalıydı tırnaklarını geçirerek ve nabzını hiçe sayıp, soluk soluğa kendine koşmalıydı, en şiddetli günahlardan arındırmak için günahsız yanlarını.
...
-Peki ne oldu sonra?
-İkisi de öldü, herkes gibi..
Her şeyi uzaktan izledim. Evet bu kötülükse bile bunu yaptım. Her şeyi gördüm, şahit oldum. Aşk’ın insanları bulutlara yağmur / rüzgarlara toz eylediğini gördüm. ’Kara sevda bu’ dedi birisi. ’Hayır!’ dedim. Mevzu aşk’sa en kirli yüzlerimiz bile a(ş)klaşıyor. Kendi olmaktan çıkıyor insan, sevilene dönüşüyor. Ama bunun kıyısından bile geçemeyenler de tanıdım.
Aşk’ın halleri olmalıydı. Maddenin katı-sıvı-gaz olduğu gibi, aşk’ın da ben, sen ve o halleri vardı kanımca. ’Ben’cilce sadece kendi ruhunu tatmin için sevenler, seni olduğun gibi yalnızca ’sen’ olduğun için sevenler ve o’nun ’o’ olduğunu unutup başkalaştırmaya yeltenenler.. Oysa aşk sen veya ben olmaktan sıyrılıp ’biz’ olmayı başardığında aşk olmaz mı?
Kafam hayli karışıktı. İnsanları anlama çabamsa yersiz ve biraz da tutarsız bir uğraştı. Aşk madem böylesine güzel bir şeydi de, neden aşık olduğunu söyleyen herkes bunca ızdıraba maruz kalıyordu. Aşk’a inanmadığını ileri süren insanlar çok mu canı yandığı için bu kadar katı hislere bürünmüştü veya sadece kendisini mi kandırıyordu. Teselli edebilmek için kendisini saçma sapan bir iknaya mı sürüklüyordu. Delicesine isterken aşk’ı, gardını almayı ihmal etmiyordu belki de. Bu bir savunma mekanizmasıydı.
-Tamam.. dedi sorgucu.. Artık dilediğin kadar susabilirsin, senin bir şey bildiğin yok!
-Tek bildiğim; bir filmde işittiğim o sözden ibaret..
-Nedir?
-’Mutlu olabilmek için birlikte yaşamalı ve mutsuz olmalıyız’ (y.d.e.s.)
-Mutluluk ve mutsuzluk eşittir diyorsun yani?
-Aşk sadece birilerine yüklediğimiz anlamlar için kullandığımız zavallı bir araç. Mutluluk ve mutsuzluk ikiz kardeş gibidir. Ama mutlu olmamak ikisine de benzemiyor. Arafta kalmış bir his; bu ikisinin üvey kardeşi..
-Peki sen, tüm bildiklerine ve gördüklerine ’rağmen’ mutlu musun?
-Ben üvey kardeşim...Aşk için cenk meydanında şehit olan nicelerinin yanında olsa olsa soğukkanlılıkla cesetlerin fotoğrafını çeken bir gezginim...
-Neden dönmüyorsun, orada işin ne?
-Beni çağırmalarını bekliyorum; ölmek için..
-İzlediklerin yaşamayı çekilmez kılacak kadar acınası değil mi?
-Bir gecede avuç avuç saçlarım döküldü. Ben kendime hala gidemedim..
-Boşluklarını doldurmak için düştüğün çukurdan, soluğunu özlediğin sesinin sabrını azad et..
-O fotoğrafı çekmeliyim!
-Kendi ölümünü mü?
-Hayır! Mutlu olmayı başaran Adem ve Havva’yı..
-Az ve öz bir inançla yaşayanları yani..
-Belki de bunca yıl yanlış bir kareden baktım hayata..
-O fotoğrafı hiçbir zaman çekemeyeceksin..
-Biliyorum, çünkü hiçbir şey göründüğü gibi değildir..
-Öyleyse; sustuklarında onları duyamadıklarını, bağırmaları gerektiğini söyle!
-Ölüler konuşamaz ..
-Ya konuşurlarsa?
-Bunu fotoğrafla ispatlayamam, ondan korkuyorum..
fulya/eylül-ekim2011
YORUMLAR
Ben de o fotoğrafı sayende okurken çekmiş gibi oldum ablacım....
İnsan uzun zamandır tanıyıp gördüğü her şeyin bir anda yalan olduğunu öğrenmesi sonrası nasıl bir hisse kapılırsa; aşk da öyle yaralar insanı...
Acıklı hikayelerin tekrarlanması gibi...
Belki de hiç büyük konuşmamak lazım gerektiği gibi....
Yazacak ve kusacak çok şey var da, senin sayfanı kirletmiş oluruz...Yazının güzelliği bozulmasın....
Ah mine-l aşk!
O uyuduğum bank bana öyle şeyler anlattı ki bugün; bu yazı da cuk diye oturdu üstüne...
Kalemin hep değerli olsun ablacım....Yazın her türlü deklanşörere sahipti..
Hürmetle...
sizi okumak birazda korku salıyor
çekinerek yorum yazdıklarımdansınız
kutluyorum
ablacım çok güzeldi
Fulya CODAL
neden böyle bir hisse kapıldın değerli şair, estğfrllh..
hepimiz kendi çapımızda bir şeyler karalıyoruz işte..
her daim başım gözüm üzerine, gelişin onurdur..
saygılarımla..
~ Ş i m o ~
Fulya CODAL
lütfen böyle söyleme değerli şair, utancımdan yerin dibine geçiyorum..
senin katettiğin yol benden çok daha engin.. müzetavılık değil inan..
İnsanları anlamaya çalışırken kaybettiğimiz zaman bizden hesabını soracak !
en az şiirlerin kadar güzel nesir çalışmalarında...
sevgimle...
Fulya CODAL
teşekkür ediyorum sevgili Mehtap..
sevgiyle...
Sevgili Fulya, bu çalışman diğerlerine göre daha olay ağırlıklı olmuş. Daha yalın ve akıcı bir anlatım seçmişsin. Belki de ben bu tarzı daha çok sevdiğim içindir, "Fotoğrafçı'"yı ayrı bir yere koyuyorum. (Tabiki mektuplardaki başarını unutmayaraktan. Konu açılmışken söylemeden geçemeyeceğim; okuduğum ilk mektup çalışmanı Cibran'a o kadar benzetmiştim ki, bir an kopya mı acaba diye de düşümüştüm. Fakat öyle olmadığını anlamam geç olmadı. Sonraki başarılı çalışmalarınla beni utandırdın inan. Cibran'a benzetilmek bile büyük birşeydir bana göre. Bu işin peşini bırakma derim.)
Çok beğendim.
Kutluyorum.
Sevgiler sana...
Fulya CODAL
O benzetmenizi hatırlıyorum. Halil Cibran çok iyi yazıyor, onu geç farkedenlerdenim. Hatta biraz da siz vesile oldunuz desem yalan olmaz. Aşina olduğum yazarlar var, bilemiyorum insan insana, kalem kaleme benziyor demek ki.. Bu elbette ki bir onurdur. Mektup yazmayı seviyorum ama her zaman da mektup yazmak olmuyor. Belki bir dahaki sefere, kim bilir..
çok teşekkür ediyorum, nezaketiniz ve desteğiniz için..
sevgi ve saygılarımla..
Aynur Engindeniz
BENCE GÜZEL BİR IŞIĞIN VAR. Bir okur olarak düşüncem bu.
Gönlünce olsun herşey.
Sevgiler.
Fulya CODAL
bu harika bir fikir..
umarım gerçekleştirebildiklerimden olur..
tekrar teşekkürler Aynur hanımcığım..
sevgiler..
Aşk’ın halleri olmalıydı. Maddenin katı-sıvı-gaz olduğu gibi, aşk’ın da ben, sen ve o halleri vardı kanımca. ’Ben’cilce sadece kendi ruhunu tatmin için sevenler, seni olduğun gibi yalnızca ’sen’ olduğun için sevenler ve o’nun ’o’ olduğunu unutup başkalaştırmaya yeltenenler.. Oysa aşk sen veya ben olmaktan sıyrılıp ’biz’ olmayı başardığında aşk olmaz mı?
Aşk ben diye başlar sen diye devam eder biz diye sonuçlanır istenmeyen hal ise o olmaktır.Sen halinde seni sen diye sevebilmek en önemlidir o nun olmaması için
Fulya CODAL
anlatmak istediğim bu idi zaten..
teşekkür ediyorum, saygımla..
Hayranım sana! demişmiydim daha önce ?
hani
sendeki sana...
gölgende dinlenmeyi seviyorum
içimin acısını yeniden yeniden keşfetmeyi seviyorum...
sevgiler fulyacığımmm
can şairem...
Fulya CODAL
içimizi acıtmayı keşke bu kadar sevmesek can şairem, 'fena' acıyor çünkü..
varolasın, sevgimle her daim..
(( hüzün ))
mesaj kutunu açmanı bekleyemedim şairem burdan yazadım o yüzden
onlar kim mi benim arkadaşlarım yani altın kızlar :))
ve benim sayemde seni seven ve takip eden arkadaşlarım dostlarım...
mesaj kutun açılsın daha detaylı anlatırım can şairem..
ben sana kıyarmıyım kız ne dalgası :((
Şimdi desem ki değerli Fulyaa, seni okumak ayrı bir keyif... güleceksin hatta avazın çıktığı kadar bağırarak belki:)))O yüzden bu fasılı es geçiyorum. Beni yüz yüze bırkatığın her şey için, adalet ve yalan arasındaki çözümleme için, sevgiyi gazete kuponları gibi biriktiren bir adama çok şey verdiğin için... Teşekkür mü etmeliyim yani?:))) Otuz kupon tamam, nerde fotoğrafım? Eyvallah:)
Fulya CODAL
değerli yazar, her zaman yüzümde tebessüm bırakıp gidiyorsun
samimiyetin için teşekkür ediyorum..
eyvallah olsun...
Fulyaaaaa...
,
Rica ediyorum kendini yazmaktan alı koyma...
Ya müthiş bir zevkle okudum ve eminim bu eşsiz yazı kurdela, böcük ne varsa talan edecek, alacak...
Öyle satırlar vardı ki, öyle ifadeler, çoook ünlü bir yazarın, satış rekorları kıran kitabının önsözünde hissettim kendimi...
Maşaallah, kalbine, yazan ellerine fulyaa'cım...
Sevgimle kal e mi ve hoşça... :)
(( Seçil Nimet ))
Bak, hatta şarkısı bilem var...
Ellerine sağlık,
hadi durma kutla bu zafer senin,
yüreğine sağlııııııkkk.... der gider YALIN... :)
Fulya CODAL
ama bir gecede avuç avuç saçlarımın döküldüğü kısmı gerçek :((
sevgimle..