- 1039 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kitap Bitti
Saatin sıfırları çoğaldı…
O günü hatırladıkça yüzümde istemeden oluşan o tenhalık. Hatırladıkça istemediğim konuşmalar, istemediğim ne varsa gelip bir bir sıralanınca boğazıma, yumru gibi –ki o yumru her biri bir dağ gibi keskin kaya- gözlerime sinen bulutları yaralıyor önce. Kaç bıçak darbesi değerse değsin. Tutuyor kendini bulut yaralarına, öfkesine, kızgınlığına rağmen tut ki sindiği göğü delmesin diye dua ediyorum önce. Karşımda hiç beklemediğim sözcükleri sıralayan adam. Hâlâ sıralıyor durmadan kirli sözlerini. Oysa o adam bir zamanlar s e v d i ğ i m d i. Ömründen kaç ömür verdiysem bir o kadarını kirli sözleriyle aldı şimdi…
Saatin sıfırlarından yarısı yok artık…
Geceyarısını henüz geçmişti. Gece… Zifir karanlığını, tozunu dumanını, göz gözü görmeyecek bir rüzgâr çığlığına gebeliğini çağlıyordu. Şehrin çehresinde ışıl ışıl yakamozlar gibi evlerden göz kırpan ışık, sokaklardan evine dönen el ele tutuşmuş sevgililer, mevsime ihanet etmeyen kediler her şey yerli yerinde. Bir ben nerede olduğumu bilemez haldeyim.
Benim asıl yerim neresi olmalı diye içimden sayfa sayfa kelimeler geçiyordu. Takip edemediğim onlarca bölümü özet istemem gerekecek sanırım hayattan. Sayfanın neresindeydi yanlış, ya da nerede hangi sayfayı yanlış okumuştum. Geceyarısını çoktan geçmişti. Ömrüm bir hayli yol almıştı. Geriye dönüp baksam kaç harfle kurtulurdu. Kurtulur muydu? K a l a k a l d ı m. Karşımda susmak bilmeyen bir yazar sürekli yazıyordu ben okuyamıyordum…
Saatin sıfırları bitti…
Sabaha yaklaşıyorduk. Öyle anlatıldığı kadar kolay değildi. -Zaman koca bir ömrü paylaşır gibi evin içinde dolanırken perdelere mahremini bıraktı, koltukların içine gömüldü bir çift beden, halıların üzerinden tozunu kaldırdı ayak parmaklarıyla, parkelerin arasına anılarını kaçırdı, kapılara dolandı elleri, yattığı yatağın çarşaflarını kirletti… Zaman şimdi salonun ortasında kadına ve adama ihanet etti.- Kalp ağrısı, kalp sancısı neydi öğrendim. Adam elinde içkisini yudumlayıp pencere kenarında bir yandan her gece yaptığı gibi kitaplarına gömülmüştü çoktan. Ben nerede olmalıydım! Zihnim bunu idrak edememekle direniyordu. Midem bulanıyordu, içimde koca bir boşluk ne söylesem önce bedenimde çınlıyordu, durduramadım.
Dil insana hayatta kaç yalan söyletir. Kaç yalanla aldanır... Bu gece her şeyi öğrendim!
Sayfa sayfa okunmaya devam edecekti hayat. Ben böyle alıştığım sözcüklere, betimlemelere, bozulmuş imla hatalarına, noktalama işaretlerine takıntılarımla devam edecektim. Böyle sürecek diye günleri gecelere, geceleri sabahlara, aylara yıllara mevsimlerin dalgalanmasına aldırmadan geçip gider sanmıştım. Vedaların ağrıdığı sözcükleri hiç bilmiyordum. Vedalar ağlıyormuş anne ö ğ r e n d i m! Kaç yaşıma geldim gecenin sabaha asıldığı günleri, saatin ilerlemediği ve dünyanın durduğu zamanlardan bihaber yaşamışım yıllarca.
Oturduğum yerden kalktım. Önce odama geçip çantamı aldım. Sonra adamın yanına gidip usulca kapattım kitabını.
Zaman hızla yol almaya başladı. Apartman kapısından çıktığımda içime işleyen serinliği sevdim önce, Sonra bahçe kapısındaki yavru kedileri. Sonra kaldırıma çıkıp el kaldırdım.
Taksiiii :)))))
banukalyoncu
YORUMLAR
Duygu yüklü yazıları genelde severim.
Bu yazıyı da bu anlamda birkaç kez okudum ve okudukça da hayallere daldım.Tabi ki kitaplara da...
En çok da,"Bu gece her şeyi öğrendim!" ironisini sevdim.
Kutlarım ve bol yazılı günler/yıllar derim.