- 3930 Okunma
- 41 Yorum
- 0 Beğeni
SONBAHAR MONOLOGLARI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Siz…
Renginde solgun kaldıgım mevsim
Hayalinize uyuyup hakikatinize uyanmayı
Hicbir zaman bilemeyeceksiniz
Siz…
Huzurunda diz çöktüğüm
Dudaklarınızın seyrinde olmayı
Ve yaslandığım kalbinizde uyumanın
Anlamını asla çözemeyeceksiniz
Huzurunuzdaki acziyetimde yaşlanıp
Bereketli toprağınızda ölmeyi istediğimi
Ve yalnızca size gömülmeyi diledigimi
Tüm bunların ne sebeple istendigini
Bir türlü bilemeyeceksiniz
Lütfiye SEVİNÇ
Yaz bitmiş. Haberler öyle diyor. Aslında haberler haber vermese de, kalbimizdeki hüzün bize sonbaharın geldiğini haber vermiyor mu zaten?
Ne acıklı bir mevsim değil mi: Sonbahar…Adı sonla başlayan her şey gibi hüzünlü. Sanki “bir daha bahar gelmeyecek ey canlar, ona göre hazırlıklı olun” dercesine…
Çok değil, birkaç ay önce dallar yemyeşildi. Sonra bembeyaz çiçeklere büründü erik ağaçları. “Rabbim, hep böyle kalsın hayat” diye dua ettik. Ama vaktini tamamlayan çiçekler milyarlarca yıl olduğu gibi meyveye durdu. O haliyle de umut verdi tabiat. Üzülmedik çiçekler gitti diye. Yükünden eğilmiş dallar altında otururken, gök semaya sayısız hayal baloncuğu bıraktık.
Güneşli sıcak günlerde şişirdiğimiz hayal baloncukları, son baharın gözyaşlarıyla ıslanacak şimdi…Silinecekler, yerlerine gri bulutlar gelecek. Bir dahaki yaza kadar kendini kilitleyecek hayat…Hayal değil, hayat derdine düşeceğiz. Kışın pahalı olacak olan sebze ve meyveleri dondurucularımıza doldururken, kömürlüğümüz bizim için kıyılmış ağaçlarla dolacak…Sonra yağmurdan bir gecelik giymiş pencerelerimizin önünde, yazdan hazır ettiğimiz tatsız sebzelerimizi yiyecek, asla güneşin yerini alamayacak sobalarımızda ısınacağız. Yaşlanıyoruz.
Hayal yok, umut var…Kar penceremizin önünü kapatınca teselli edeceğiz kendimizi :
“ Hadi dayan. Hadi tutun. Hadi gülümseyerek bak göremediğin güneşe. Geçen yıl da böyle olmamış mıydı? Tam kelebeklerden ümidi kestiğimiz anda, bir tohum toprağı yarmamış mıydı? “Hayat bir tespih” diyordu ya şair, “bu tespihi bir çeken var”…Öyleyse devran dönecek…Hadi dayan…”
Sizin de yalnızca ilk baharda gerçekleşebilecek düşleriniz var mıydı? Sizinkiler de havada asılı kaldı mı? Siz de hayata yetişememekten korkuyor musunuz? Ya son treni de kaçırmaktan. Tadı olmayacağını bile bile, hayallerinizi donduruculara kaldırmaktan korkuyor musunuz?
Siz de yıkık duvarlarınızın arkasına gizlenip, bu bahar son olmasın diye dua ediyor musunuz?
Sonbahar…Ah son bahar! Eskiler güz demezler miydi? Bir bildikleri vardı elbet. Ya da bizim kadar cesur değillerdi. Biz ne de kolay deyiveriyoruz oysa: Sonbahar…
Hiç serçe görmedim bu yaz. Sanki ilahi bir emir almışçasına silinip gittiler bu coğrafyadan. Her yanı sarı arılar sarmış, siz de fark etmediniz mi? Karar verdim; bir serçe resmi bulup kızlarımın çeyiz sandığına saklayacağım. Ola ki; bir daha serçeler yeryüzüne konmazsa, cemallerini torunlarım da görsün diye…
Belki de ağaçları eski bir tabloda görecek torunlarım.
İyi gelmiyor bana bu havalar…Hep sıkılmış dişler görüyorum gözlerimi kapattığımda. Yağmur vakti, kabak yaprağının altına gizlenmiş bal arılarını, ayakkabılarına dolan suyu boşaltan yoksul sokak insanlarını, saçaklar altında bozuk bir tartı başında bekleyen küçük çocukları görüyorum…
Simitçiler, mendilciler, çiçekçiler açıkta kaldı. Herkes bir tarafa koşuyor yağmurda, onlar kent meydanında buzdan birer heykel gibi dikiliyorlar öylece. Bileklerine takılı çengelle tutunmuşlar hayatın gözüne. Bıraksalar düşecekler sanki…Dursalar, yağmura tutulmuş sulu boya resimler gibi renkleri birbirine karışacak ve akıp gidecekler bu kentin izbe logarlarına.
Belki de gittiler bile. Belki de geceleyin duyduğumuz iniltiler onların sesi.
Karanlığı dilimlere bölen bir çakmak ışığı gibi arada bir görünen güneş “Ağlamayın ulan, buradayım” diye haykırıyor…”Hiç gitmedim…İmtihandasınız…Dişlerinizi ne kadar kuvvetli sıkarsanız, o kadar çabuk geçecek fırtına…”
Sonrası var mı?
Yoksa bu kelimeler deli bir korkaklığın mahsulü mü? Her anneden ayrılış sonrası görülen umutsuz sanrılar mı penceremi saran? Ya da; aslında hiç mevsim yok da, ben mi uyduruyorum her şeyi…Yoksa serçeler hep dallardaydı da ben mi göremedim? Öyleyse neden tebessümüm eğri, gözlerim yeşilden uzak…Neden dolaptan hırkamı çıkarttım dün akşam? Aylardır açık duran penceremi neden kapattım?
Ne oluyor bana bahçemdeki ağaçlar rüzgarla eğrilip doğrulurken?
Sizin de içinizde bir telaş var mı? Okul telaşı değil, hayır…Odun kömür doğalgaz telaşı değil…Kışlık ayakkabı, hırka, ceket falan da değil. Şöyle ekşi, kalbinizi burkan, gözlerinizi nemlendiren…Bir daha, “bir daha” olmayacakmış gibi hissettiren hüzünlü bir telaş.
Siz de tarakta kalan saçlarınız için kederleniyor musunuz? Ya yerleri boş kalan dişleriniz için…Yoksa yalnızca gökyüzünün ya da ağaçların mı sanıyorsunuz sonbaharı? Her varlığın bir sonbaharı olduğunu mu düşünüyorsunuz yoksa…
Anneme mektuplar yazmak geliyor içimden rüzgarlı akşamlarda. Fırtına balkonumdaki çiçekleri eğip bükerken, bir mukavva kutunun altına gizlediğim yüreğimi en iyi o anlar diye…O çok sonbaharlar geçirdi diye…Bir iki teselli cümlesi eder diye…Sonra parmaklarım üşüyor, sonbaharda yazamıyorum işte…Ben de mantıksız monologlar ve içi boş gibi görünen, oysa dokuz aylık bir gebe gibi ağır yükleri olan konuşma baloncuklarını salıyorum rüzgara.
Sonbahar…Romantik yol fotoğrafları değil artık anımsattığı…Okul yolunda el ele tutuşmuş sevgililer değil…Güneye göç eden kuşlar değil…Sarı yapraklarla örtülü bir patika değil…Kıyıya bağlanmış bir sandal kartpostalı değil…Ne peki…Ne beni böyle ürküten?
Siz de rüzgarlı havalarda hüzünlü bir melodi duyuyor musunuz? Siz de pencere önlerinden kaldırılan sardunyaların eksikliğini hissediyor musunuz yüreğinizde. Ya da porselen saksılarda sakladığınız çilli begonyalarınızın donmasından tedirgin misiniz?
Siz de güneşten rengi kaçmış balkon şemsiyelerinizi rüzgar uçurmasın diye katlayıp saklarken hüzünleniyor musunuz?
Ya sokakta cıvıldayan çocukların sayısı azaldıkça, geride tek tük kalanlara annelerinin balkonlardan hırka fırlattığını gördükçe bir garip oluyor musunuz?
Buruşuk ve titrek elleriyle küçük bir fincanı dudaklarına götürmeye çalışan yaşlı bir kadın görüyorum karşı apartmanda…Arada bir hırkasıyla buğulu camlarını siliyor…O hep balkondaki sardunyalarının dibinde demlenirdi oysa…Onu da mı bir çilli begonya gibi içeri aldılar yoksa…
Anne…Kırık pencereni sımsıkı kapat! Bu yarım küreye hüzün mevsimi düştü artık…Beni de yeleğinin cebine sakla lütfen. Çünkü, itiraf etmesi zor olsa da, ben sardunyalardan, begonyalardan ve serçelerden bile çok üşürüm bu mevsimde…
...ENGİNDENİZ...
Fotoğraf/ M. ENGİNDENİZ
YORUMLAR
dayanamadım artık uzun yorum yazmak istedim.
bende sizin gibi hep saklamaya başlardım sonbaharın her başlangıcında önce gözüm gibi soğuktan sakladığım saksıdakı sardunyalarım sonra kıyamadığım begonyalarım bir bir içeri alırken gelmesini istemediğim bir mevsimden. Her seferinde sevdiklerimi sıralardım mevsimlere özgü saksılarımı sıraladığım gibi.
Sonbahar hep ayrıldığım arkadaşların ismiyle her defasında dolardı kuruyup sararan yapraklar gibi benden koparken onları sonbaharın sonlarına saklardım her anışımda. Sonrasında kış gelirdi ayrılığın verdiği ağırlıklar kar gibi doğaya düşerken özlemlerin ağırığıydı belkide buğulu camlara onların isimlerini yazışım. Hepsini kardan adam gibi yapardım hasretlerimi bitirmek için sonra erirlerdi nedensiz. Belli ki ilkbaharın bana verdiği ümitti dallarda açan badem çicekleri yada dağlarda açan kriz antenler kardelenler yüreğimin kaparıp patlaması gibi açarlardı. Hoş geldin bahar derken selamlar içinde gezerken gülmeyide eksik etmezdim bahar güneşinden sevdiklerimden. Bu kadar mutlu olmuzken kırağılardan çiçeklere düşeçek donlardan korkar gibi bu kadar mutluluktan korkardım. Korkularımın içinde terlerken adına yaz güneşi dedikleri güneşten kaçmaya başladım ararken her seferinde gölgeler. Bir ağacın gölgesiydi belki en serin yer sevdiklerimizin gölgesi gibi. Ağaçtan başıma düşen elmalar hepaklımı başıma getiren. Arşiment gibi yeni kanunlar bulamasamda herkesin bulduğu sonbaharı bulacağım korkusundan çok şimdiye kadar anlatmadığım kış hazırlığına hazırlanamayanlar,yağmurda şemsiyesiz gezerken üşümemek isteyenlerin boyunlarını içe çekişleri gibi bende iç çekmeye başlarken başıma düşen elmanın paylaşmak için düştüğünü keşfedemedim. Bir de mevsimler gibi bizimde içimizde dört mevsim olduğu ve bir sonbaharda bizimde yapraklar gibi solgunlaşıp toprağa düşeceğimizi öğrenmek sevdirdi içimdeki mevsimleri....
sizin gibi sihirli bir kalem için bende böyle bir yorum yazmak istedim güzel yazınıza...
yüreğinize sağlık.....
Aynur Engindeniz
Ne güzel cümleler kurmuşsunuz. Sizden bir deneme çalışması bekliyorum artık. Bu yazımı son drece sade ve o anki duygularla yazılmış küçük bir yazı olmasına rağmen beğenmenize sevindim.
Dediğim gibi deneme çalışmanızı bekliyor olacağım.
Saygılar.
DİLEK YILDIZI
sizin sevinçten bayılmanız gerekeçek o zaman ben okurken tüm yazılarınıza bayıldım. Yanlız sizin beni ayıltmanız için bayılmamanız daha yerinde olacak.....
bu arada hemen bir dönem ödevi verdiniz deneme vererek. :-)) Ne derece başarabilirim bilemem. Sizin için denemeyeceğim denemeyi :-) Sizin gibi yazamayacağımı biliyorsunuz ama umarım sizi mahcup etmeyecek kadar yazmayı başarabilirsem ne mutlu bana.....
İlk ödev denemesi, deneme olacak benim için. :-) umarım yüzünü kara çıkartmayacak kadar yazmayı başarabilirim. Sınav öncesi heyecan var şimdi içimde......
sardunyalarınız hiç eksik olmasın pencerenizden..
en içten saygılarımla
Anne…Kırık pencereni sımsıkı kapat! Bu yarım küreye hüzün mevsimi düştü artık…Beni de yeleğinin cebine sakla lütfen. Çünkü, itiraf etmesi zor olsa da, ben sardunyalardan, begonyalardan ve serçelerden bile çok üşürüm bu mevsimde…
Harika bir sonbahar mevsimiydi ve yazınızı çokça beğendim
Saygımdasınız
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Teşekkürler canım. Sevgiler.
O qué
gelir gider okurum artık.
sevgimlesin canım :)
mutlu kal
yine dingin hoş bir anlatım bitince offf dedittirdi sonra garip bir tebessüme bıraktı yerini..sonbaharı yaşamak bir nimet aslında mesela karadenizde mevsimleri belirgin yaşarsınız yaprakların sararıp solduğunu gazellerin o tatlı renk cümbüşünü izleyebilirsiniz çok çok güzeldir ama bazı yerlerde vardır ki yazı yaşarken bir bakarsınız kış oluvermiş sadece havaların soğuduğundan anlarsınız ve takvimlerden tabi ankara gibi.. (ruh yansımalarını söylemiyorum bile) :( neyse gevezeliğim tuttu ama çok özledim sonbaharı.. teşekkür ediyorum ruhumu dinlendiren yazarıma sevgimle saygımla..
Aynur Engindeniz
Ben de sonbaharı çok seven ve özleyenlerdenim:)) O yüzden söylediklerinizin tamamına katılıyorum.
Çok teşekkür ederim varlığınız için. Sevgilerimle.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim sevgili şair...
Sevgiler.
“Kimseye etmem şikâyet ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime”
Anladım sende seviyorsun hazan’ı. Boşuna dememişler “debbağ keçeyi döve döve sever” diye.
Ne yalan söyleyeyim bende seviyorum “Hazan” ı. Yaratılanı severim yaratandan ötürü sözü her daim düsturum olmuştur “ammâ u lâkin” (İbrâhîmî Feyzullah Yalçın’ın kulakları çınlasın 6) Allah affetsin, renklerden sarıya bir gıcığım bir gıcığım ki sorma gitsin. Yoo yo özel bir nedeni de yok (desem de inanma) Buna mukabil içinde sarının bin bir tonunu barındıran Hazan’a Allah vergisi bir muhabbetim var.
Öyle bir muhabbet ki Allah akıl fikir versin, sırf bu yüzden daha on sekizim de zatülcenap olmuştum, Gülhane parkında, yağmur altında yürümekten. Tamda bir garip Orhan Veli misali. “Karasevda” hastalığı tıp literatürüne girmemiş o zamanlar, (hoş hala girmedi ya).
Yaş kemale erdi “ammâ u lâkin” (İbrâhîmî Feyzullah Yalçın’ın kulakları çınlasın 7) benim Hazan sevdam bitmedi. Ne diyeyim Allahtan, Allahtan. Şimdilerde bir şemsiye alıyorum yanıma, ihtiyattan, neme lazım. Hekimler bir İkincisini kaldıramazsın demişlerdi, taa o zamanlar.
Tebrikler, saygılar, selamlr
Not:
“Kışın pahalı olacak olan sebze ve meyveleri dondurucularımıza doldururken, kömürlüğümüz bizim için kıyılmış ağaçlarla dolacak”
Bu satırı sırf nazarlık niyetine buraya aldım. Bir Sonbahar yazısı için fazla protez durmuş :-)
Aynur Engindeniz
Ohoo ne kadar nazarlık kaçırdın öbür öykülerimde :)) Bekledim beş gözle gel de öyküyü didikle diye ama, galiba çok meşgulsün bu ara:)) Biz de yırttık bu sayede:))
Katılıyorum sana, protez olmuş hakikaten.
Sarıya neden gıcık olduğunu biliyorum ben. Sakın bu antipatinin kaynağı bizim şanlı renklerimiz olmasın:)) SARI- LACİVERTT
Saygılar değerli abime...
Ağyar
Allah Allah bizimkiler öz be öz Trabzonlu ;-)
Bir gün sarı renge niçin gıcık olduğumu anlatırım. Selamlar :-)
Ağyar
Meşguliyetten ziyade bir rehavet bir rehavet sorma, malum Sonbahar :-)
Aynur Engindeniz
Sarı gıcıklığını bekleyeceğim:))
Saygılar.
Sizin de içinizde bir telaş var mı?
Elbette benim de içimde bir telaş var; sonbaharın, dalından kopardığı her yaprak gibi benimde ömrümden bir gün, yıl eksilmekte sürekli. Geriye dönüp baktığım da benim bıraktıklarım da ağaçların yaprakları gibi çürüyüp gidecek mi? yoksa dillerde ve gönüllerde sevgiyle anılacak mı diye bir telaşım var sevgili Aynur.
Güne düşen bu güzel denemeni kutlarım.
sevgimle.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim. Sevgiler.
sizi her okuduğumda dimağımda kekremsi bir hüzün
ama kalbimde her daim umut çoğalıyor..
kutluyorum, dupduru anlatımınızı..
sevgiyle, nicelerine..
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim. Sevgiler.
Hüzünle gelen sonbahar, yüreği üşüyen insanlar.
Sevgili Aynur duygularınız konuşmuş. Duygulanarak okudum. Ben de üşüyorum annemin cebine keşke girebilsem...
Tebrik ve sevgilerimi yolluyorum...
canandemirel tarafından 10/1/2011 4:33:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Sevgiler vefalı yüreğinize.
canandemirel
Tekrar tebriklerimle benim değerli kardeşim, selam ,sevgi ve dualarım seninle.
Aynur Engindeniz
"Güneşli sıcak günlerde şişirdiğimiz hayal baloncukları, son baharın gözyaşlarıyla ıslanacak şimdi…"
********Hüzün - tebbessüm iç içe geçmiş bu masum dupduru cümlede....
"Hiç serçe görmedim bu yaz. Sanki ilahi bir emir almışçasına silinip gittiler bu coğrafyadan."
********* Eskiden serçe cıvıltıları ile uyanırdık, öyle güzeldi ki sesleri.. şimdi ise şehirlerin malüm gürültüsü ve kirli havasıyla başlıyoruz yeni güne.. serçeler nerede diye soran bir tek ben değil mişim...
"Buruşuk ve titrek elleriyle küçük bir fincanı dudaklarına götürmeye çalışan yaşlı bir kadın görüyorum karşı apartmanda…Arada bir hırkasıyla buğulu camlarını siliyor…O hep balkondaki sardunyalarının dibinde demlenirdi oysa…Onu da mı bir çilli begonya gibi içeri aldılar yoksa…"
*************Burada kalakaldım öylece kıpırtısız.... Hayatın içinden bir anlatı demek yetersiz gelecek.
Bence buyazı HAYATIN TA KENDİSİ...
FARKını seviyorum ENDENİZ... Tebriklerimle
Aynur Engindeniz
Ne güzel bir katkı bu böyle. Anlam kattın sohbetime. Teşekkür ederim.
sevgiler.
Bence hem güne- hem ay'a - hem mevsime yakışır bir yazıydı.
Canım en içten tebriklerimi bırakıyorum.Başarılarının kat be kat artması ve Engindeniz'lere yol alması dileğimle :)
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim.
Var ol emi?
Annemi de toprağa verdik bir çiçek tohumu gibi üç yıl öncenin Eylül'ünde, kim bilir nerede şimdi üşüdüğümde üstüme örttüğü hırkası.
Kutlarım güne gelen bu güzel yazınızı değerli yazarım.
Selam ve sevgimle.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum eksilmeyen vefanız için.
Saygılar.
Aynur Engindeniz
Sevgiler.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim güzel kardeşim.
Sevgiler.
Aynur Engindeniz
Tekrar tebrikler... Güne yakışan yazarı ve onun sihirli yazısını:)
Aynur Engindeniz
Saygılar.
Sonbahar belki garip ama benim en favorim ve sevdiğim mevsimdir.Her şeyin "bolluk" zamanıdır ve dahası daha "kötü" günlerin de habercisidir.Uyarı görevi de cabası...
Ama en güzel "sonbahar" anlatımını yıllar önce,"Küçük Ağaç'ın Eğitimi" adlı kitapta gördüm.Nine,torununun merağını şu güzel sözlerle bitirmişti ve beni de çok etkilemişti:
-Sonbahar,hayatın hüznüdür!
Güzel değil mi ki bu anlatım,hem de çok!
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim teşrif için.
Saygılar.
merhaba canım....nasılsın sevgili Aynurum....
sevgi sözcükleri ile şefkatine bulandım cansesim...özlemişin seni kalemini Anneliğini...özlendim sevgili...
biraz hüzün,biraz burgun,biraz umutla yazını okudum nemli duran bir kaç bakışla..
içinden çıkamadığım çok son baharım oldu. ancak, zaman geçtikçe üzerime düşen en son son bahar-lar daha çok kendine çekti beni ve saçlarıma asılan kuş sesleri artık içimle söyleşmez oldu.
ne çok severdim çocukken kırmızı tacımı saçıma takıp serçe kuşlarını kovalamayı oysa. çocukluğumdaki umutla ne çok koşardım rüzgarla yarışa....gün olupta buna hasret kalacağımı hiiiç düşünmemiştim o günlerde işte.
kuşları bende göremedim bu yıl gittiğim hiç bir dağ bayırda.
ağaçlarda bir boynu büküklük ve toprakta bir ölüm orucu okuduğumdu. nehirleri geçtim ayaklarım hiç ıslanmadı. öylesi kuraktımki içimde, bir türlü erişemedim boyumu aşan o gür sulara...
dağlara düştüm yalın ayak sulu sepken bir telaş içinde. toprak tenimi hiiç yakmadı. ellerimi havaya uzattım güneş parmaklarımdan asla öpmedi.
rüzgar küskünce yüzümden savrulup ardına bakmadan parçalara bölündü yitti.
önüme düşense minicik bir toz parçasıydı.
her şeyin çer çöp olduğu bu dünya hayatında sırtındaki yükü artık taşıyamayan bu dünya konuşmalı artık sanırım.
ki cerahat bağlamış olan soluklarımız kalp gözeneklerimizden bir katre rahmet içsin.
çook öperim kalbinden ve öyle çok sevgimle can....
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 9/30/2011 10:00:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Hoş gelmişsin canım benim.
Kendi yazdıklarım değil de, senin paylaştığın cümleler hüzünlendirdi beni. Bir sürü şey getirdin aklıma:(( Ama her ne olursa olsun, yaşlanmak güzel Mehtabım...Sen daha çok gençsin. Gerçi gence yaşlıya bakmıyor kaderin ağları, fakat yaş ilerledikçe direnci ve azmi artıyor insanın. Küçük şeylerle mutlu olabilmeyi biliyorsun. Hem aklın tuzakları seçmekte zorlanmıyor.
Kötü olan, kenarlarında duran senden daha yaşlı ağaçların devrilişine şahit olmak. İşte o manzaralar ekiyor kalbimize korkuyu...
Hoş geldin, gerçekten hoş geldin...Hoş kardeşim, güzel kelamınla geldin. Gitme bir daha o kadar olur mu?
Seni seviyorum çok çok...
Mehtap Yıldız
evet,yeni döndüm sayılır candaşım. daha yorgunluğumu dahi atabilmiş değilim üzerimden henüz. çok yaşlandım demek çook Aynurum(: nede olsa mevsim yine son bahar...
özledim her şeyi..ıstanbulu özledim seni burayı dostları ve kelimelri.
özlemekte güzel tabi, özlendiğini bildiğin her yerde.
((: artıık buralardayım tabi... en azından bahara kadar...
canımsın benim....dua ile....
Aynur Engindeniz
Yaşlanman için daha elli yılın var...Bilmesem sendeki azmi ve gücü, bu kız tatilde Somaliye gitti de hayattan nefret etti diyeceğim.
Yazılarını şiirlerini de özledim. Bilgine.
Dularından öpsün melekler...
Allaha emanet canım..
MEVSİM ARTIK SONBAHAR
Çiçeklerim açmaz oldu, hep tomurcukta kaldılar
Açanlar da benden uzakta, bilinmeyen yerlere savruldular
Güllerim, karanfillerim başka bahara kaldılar
Sen ne dersen de, Mevsim Artık Sonbahar...
Ne yapsam boşuna, doğanın kanunlarına uymuyor
Bir çılgınlık düşünsem de, herşey hoyrata dönüyor
Bahçemde her şey sarıya döndü; ağaç, meyve vermiyor.
Sen ne dersen de, Mevsim Artık Sonbahar...
Her ne kadar hüzünlü şiirimle yazdıklarına ortak olsam da: sonbaharın da farklı bir güzelliği olduğunu unutmayalım bence.
Semaya doğru umutları taşıyan rengarenk uçurtmaların, insanın yüreğine serpiştiren hazzı hissetmemek mümkün mü?...
Aynur,yazılarının hepsini de okuyorum. Yorum atamıyorum ama kusura bakma. Malumya; Pazarlardan geç dönüyorum.Bir süre sonra da yorgunluktan sızıyorum,kedi gbi...
Sevgilerimle gardeşim benim.
Aynur Engindeniz
Senin aracılığınla tekrar söylemek istiyorum, kimse bana yorum yazmak zorunda değil. Ben herkesi az çok tanıyorum. Kimseye kırılmam. Beni sevdiğiniz için değil, ayıp olmasın diye de değil; eğer layıksalar öykülerimi sevdiğiniz için gelin. Daha ne isterim ben.
Sana çok kolaylıklar diliyorum. İnşallah birgün uzun uzun dinleneceğin, kimseyi düşünmeden sadece kendin için yaşayacağın günleri de görürsün. Çünkü çok yoruldun. Babamdan biliyorum. O da hala çalışıyor. Oysa dedim ya, ömür geçiyor...Allah herkese kolaylıklar versin geçim ve sağlık nasip etsin.
Sevgiler.
ayhansarıkaya
Yorumlar, bir nevi " yarım elma gönül alma " işine dönüşüyor.
Senin kalemin beni dinlendiriyor doğrusu.
Selamlar.
kardeşim sonbahar ne çabuk geldi diye yakınıyordu az önce .baharı görmeden yaz geldi geçti ,diye bir şarkı sözüyle karşılık verdim .güz geldi .İçimiz bahar olsun; güzler gelir geçer ,yıllar birbirine eklenir .Geçmiş bir olaydan söz ederken daha dün
gibi deriz . Bütün mevsimler yaşanacak .Diliyorum güzellikler içinde geçsin yıllar .İçimizdeki buruklukları da yaşayacağız
elbet .. Sizi güzel anlatımınızı gönülden kutluyorum . Selamve sevgilerimle .
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum katkınızdan dolayı.
Sevgiler.
Hayat işte gülüm .Bir anda geçmiyor zaman.Bir anda yitmiyor gidenler.Hep bekliyor. Görmemiz için uğraş veriyor.Ağaçlar gelinlik kız gibi sarıınırken baharda tam olarak gördüğümüz nedir?
Yazın sıcağından bunaldığımızda aradığımız gölge neresidir.
Sonbahar diyorsun...Son bir nefesini bize hissettiren hüzün şarkılarıyla buluştuğumuz rüzgar da bir vakit sonra bırakmayacakmı baharda adını Melteme...
Her mevsim her yaş gibi ayrı güzel.Belki saçlar saçlar kırılacak belki dişler eski diriliğini hissettirmeyen suni dişlere bırakacak yerini...
Zaman bizden alıp götürsede cancazım.Biz hep dimdik duracağız ayakta.Çam ağaçları gibi hiç dökmeden yapraklarımızı.
Sevgim-kalpten kalbedir...
Aynur Engindeniz
İyi ki varsın. Işığınla insan sevgi saçıyorsun her yana. Bence seni örnek almalı insanlar kendine, gülümsemeli ve hayata güzel taraftan da bakmayı öğrenmeli. Hepsinden önemlisi, insan sevmeyi öğrenmeli...Hepimiz...
İki bisküviye kandırdın beni ta İstanbullara sürükledin:)) Hem evi de bulamadım. Çaydan da oldum. Islandım da :))
Bir gazel düştü önüme irkildim...her gazel düştüğünde irkildiğim gibi...bu gazel kırkikindi yağmurlarından sonra düştü...farklı oldu,güz oldu ve gitti...Akıp gittim yazıda...hariksınız üstadem...selam+hürmet ile
Aynur Engindeniz
Güzel sözleriniz için teşekkür ederim.
Saygılar size.
Bir solukta okudum yazınızı sn. Aynur Engindeniz..
Ne çok benzer yan(lar)ımız olduğunu düşündüm ve her hazanda her birimizin ne çok eksildiğini..Elbet değil hiç birimizin derdi ne kışlık yakacak ne de giyecek.Bilmekteyiz takvimden eksilen her yaprağın geri gelmeyeceğini ve yine bilmekteyiz ki düşen her sarı yaprak gümüş bir tel olup eklenecek saçlarımıza...
Korkmamak gerekir sn. yazarım sizde bilirsiniz ki; her gecenin ardı sabah, her kışın sonu mutlaka yaz dır..Tutmak gerekir umudun Temmuz kokan ellerinden
Sevgiyle...
Aynur Engindeniz
Hakkınızda yanılmayacağıma eminim. Tekrar goş geldiniz aramıza.
Sevgiler.
Aynur Engindeniz
Hazan mevsimi diye boşuna söylenmemiş güz ayları için.Güneşi bir gün görmeyince, hepimiz hüzün çağırır olduk.
Merak etme canım, sana bu yaz görünmeyen bütün serçeler, bizim buraları mekan tutmuşlardı.
Doğal olarak havaların serinlemesiyle, o minik yüreklerin de sesleri kayboldu, görüntüleri de.
Selam ve sevgiler canım, bol güneşli yeni baharlara Rabbim kavuştursun hepimizi.
handan akbaş tarafından 9/30/2011 4:26:27 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Amin. İnşallah daha kaliteli bir yaşam için dolar boşalır ciğerlerimiz cümleten.
Eyvallah...Teşekkür ederim. Sevgiler.
handan akbaş
Nedir beni böyle ürküten ;
Onlar gittiler arkalarına bakmadan ,onlar bir daha gittiler hiç dönmemek üzere.O güzel kuşlar ,o güzel insanlar,o güzel sardunyalı bahçelerden çekip gittiler.
Güzdü ,hazandı adı, öyle kıvrılıyordu yapraklar zamansız bir rüzgarın kollarında, yaşlanıyorduk ve sonrası yağmur,yağmurdu sonrasındaki kirpiklerinden akanlar ,onlar gitmişti tüm hüzün elbiselerini giyip ,bizi de hüznün kucağına bırakarak..
Oysa güzeldi sonbahar eğer son bahar olmasaydı ,birlikte bağ bozumları şarkıları söyleyecektik, belkide halay çekecektik sallanan başakların olduğu yerlerde.
Onlar o güzel çocuklar sokak çocukları ve kaldırımlarda kışın habercisi gibi savrulan yapraklara bakıp iç geçiriyorlar 'biz yine üşüyeceğiz anne ,anneler..duydunuz mu ?
Ben de bir melodi duyuyorum sonbaharın kucağında ayrılmış sevgiler için ,sevgililer için ,aşkları ayrı düşenler için
'Sis bastırmış iyice, sular yükselmiş;
Yolu yok haber salmanın, mektup iletmenin.
Sadece ay, – bulutlar ötesinde, mavi gökte -
Parlıyor üzerlerinde uzak sevgililerin.
Bütün gün aklımda bu, neye baksam:
Yürek dayanamıyor.
Açılması güç bir kilit gibi çatık kaşlarım.
Her gece gölgesi gelir diye düşümde,
Yarısını ona ayırıyorum üstümdeki yorganın.'
Giden gitmiştir uzaklara ,tıpkı kıvrılıp düşen yapraklar gibi,umutsuz sanrılar gibi ,düşen aşklar gibi ,hala yorganımız yarım ayında beklediğimiz rüyalar gibi,kaybettiklerimizin eve dönebilme isteği gibi..
İyi gelmiyor bana bu havalar ustam ,
Bu havalar iyi gelmiyor bana da
-Hayal yok, umut var…Kar penceremizin önünü kapatınca teselli edeceğiz kendimizi :
-Edeceğiz elbette ,açıp yorganımızı bekleyeceğiz bir düş ile ...
Sevgiler / güzel monologlardı ,çok güzel
Aynur Engindeniz
Sevgiler.
çok severim sonbaharı ... aşk efil efil savrulursa eğer !
kışı da severim ... aşk titretirse yüreğini inceden !
hele ... ilkbaharı da çok severim ... cıvıl cıvıl, çiçek çiçek göverirse aşk !
hatta ben yazı bile severim ... sımsıcak yakarsa aşk cayır cayır !
hatta va hatta ben seni de severim bereketim biliyor musun ...yüreğinde, kaleminde, monoloğunda, diyaloğunda bir şekilde aşk çağlar çünkü !
her daim :)
çok severim sonbaharı ... aşk efil efil savrulursa eğer !
kışı da severim ... aşk titretirse yüreğini inceden !
hele ... ilkbaharı da çok severim ... cıvıl cıvıl, çi,çek çiçek göverirse aşk !
hatta ben yazı bile severim biliyor musun :) ... sımsıcak yakarsa aşk cayır cayır !
hatta va hatta ben seni de severim bereketim ...yüreğinde, kaleminde, monoloğunda, diyaloğunda bir şekilde aşk çağlar çünkü !
her daim :)
Aynur Engindeniz
Çok güzel cümleler. Ben de seni sonbahar perisi ilan ediyorum. Ben hem sonbaharı hem perileri çok severim çünkü:))
Güzelliklerle kal.
yazın bittiği her yerde söylenir
söylenmeyen şeyler kalır geriye
ve sonra hiçbir şey olmamış gibi
ağır, usul bir hazırlık başlar
uykuya başlar yeni bir mevsime
orda burda, ev içlerinde, kır kahvelerinde,
deniz kenarlarında
incelen yazın akşam esintilerinde
zaman usulca sıyrılır aramızdan
ta içimizde duyarız gelecek günlerin geçmişini
başka ne gelir elimizden
büyük bir uzaklığa gülümseyerek
geçiştiririz ıskaladığımız şeyleri
yatıştırır rüzgarlar
dışa vurur içimizdeki lodosu, poyrazı, günbatımlarını saklar bizi
gözlerimizdeki hüzne "dinginlik" adını verir
"seni iyi gördüm" diyenler
biz de iyi hissederiz kendimizi
elimizden başka ne gelir ki
köşe başları, akşamüstleri, kokular
tozar gider zamanın boşluğunda
karışır anların kuytu belleğine
belki sonraları bir gün
hatırlanır aynı kederle
yazın bittiği her yerde söylenir
söyleyenler inanır gerçekten birşeylerin bittiğine
yaz biter
eskir geceler, serin hüzünlü
yeni mevsime hazırlık ömrün teğel yerleri
bir yanı telaş, bir yanı ürperten yaz sonu ikindileri
çıkarır sizi dalgın derinliğinizden
yaşadığınızı duyarsanız teninizde
bir zamanlar okumuş olduğunuz kitapları özlersiniz
sıcak odaları, beyaz, temiz yastıkları
ahşap pancurları
yaz bitti
bitmeyen şeyler kaldı geride
...
Murathan Mungan
Bitmeyen birşeyler mutlaka vardır...
öyküsatıcısı/Davidoff
Aynur Engindeniz
Bitmeyen birşeyler elbette var. Yoksa nasıl yeşerirdik yeniden yeniden?
Var ol ustam...
Sevgiler.
Merhaba,aslında içimizi üşüten mevsimin kendisi değil...Bir şeylerin eksildiğini hissetmek...değerlerin...alışkanlıkların...zamanın geçtiğini görmek....Kendimizden ardımıza bıraktıklarımızın hüznü belki de...Bunu siz de satır aralarında vurgulamışsınız...Bazan de sorarak düşünmemizi istemişsiniz....Usul usul eskimemizin...tükenmemizin telaşı mı acaba...Çünki farkında olmadan ölüyoruz....
Bir de anne sevgisi...sığınma arzusu....ne kadar anlamlı..." ...Çünkü, itiraf etmesi zor olsa da, ben sardunyalardan, begonyalardan ve serçelerden bile çok üşürüm bu mevsimde…"Bu üşüme farklı ...çünki "annenin yeleğinin cebi", ısıtmaktan çok öte.....
İronik bir nostalji...tebrikler....
Aynur Engindeniz
Saygılar size...
Gerçekten Umut var mı?:) Biri sonbahar mı dedi yoksa Eylül-Ekim arası bir yağmur mu alıp başını giden?:) Bir sürü var ve yok, arasında kalmışım, boğuşuyorum zaten, dağlama yüreğimi:) Bir de anne var sahi...Of ki ne of... Bazen beklentinizden fazla şey hissettirebilir yazdıklarınız ya, biraz öyle oldu benim için. Öyle görünmeyen ve adı konmamış bir organıma saplandı fırlattığınmız ok. Kan yok ama acı çok:) Tebrikler, usta kaleminiz ve anlatımınız için teşekkürler ayrıca.
Aynur Engindeniz
Kan yok acı çok deyip gülücük ifadesi koymuşsunuz. Demek sizde benim gibi bir dakikadan fazla ağlayamayanlardansınız, güzel. Ne var hayatı kendimize dar edecek değil mi?
Teşekkür ederim.
Saygılar.
Simitçiler, mendilciler, çiçekçiler açıkta kaldı. Herkes bir tarafa koşuyor yağmurda, onlar kent meydanında buzdan birer heykel gibi dikiliyorlar öylece. Bileklerine takılı çengelle tutunmuşlar hayatın gözüne. Bıraksalar düşecekler sanki…Dursalar, yağmura tutulmuş sulu boya resimler gibi renkleri birbirine karışacak ve akıp gidecekler bu kentin izbe logarlarına.
Belki de gittiler bile. Belki de geceleyin duyduğumuz iniltiler onların sesi.
Burada hava parçalı bulutluydu. Sizi okudukça tam bulutlu oldu, içim üşüdü.
Güneş az daha dayansın da gelecek haftaki İstanbul gezimde boğazı bir defa daha pırıl pırıl görebilmek kısmet olsun bana diye dua ediyordum. Ama birden ümitsizliğe kapıldım:(
Sözün özü okurun hislerine sızmayı ve isterseniz satırlarınızın geçtiği her yeri sızlatmayı yine çok iyi başarmışsınız. Bu kadar sevilmenizdeki sır belki de budur. Ellerinize sağlık.
(Haddimi aşmış olmazsam takıntılı bir okur olarak yazılarınızda üst üste yakaladığım bazı metaforların ( burada hayal ve konuşma balonu, diğer bazı yazılarda cep, duvara asılı çivi gibi) dikkatimi çektiğini de belirteyim. Dediğim gibi takıntı da diyebiliriz benimkine.)
Selamlar
Aynur Engindeniz
Güzel sözleriniz için teşekkür ederim. Yazıda aldatıcı bir karamsarlık var aslında. Hedef fikrim, "hayatı kaçırmadan yaşayalım. Geri dönüşü yok." aslında.
Takıntısız edebiyatçı var mıdır:)) Ben de had safhada bu takıntılar. Elbette sık kullanmamaya dikkat etsem de, bir şekilde giriveriyorlar düşüncelerimin içine. "Banklar, yollar, pencere, anne, eski" takıntılarımdan sadece bir kaçı:)) O yüzden doğru bir tespitte bulunmuşsunuz. Dikkatli takip ettiğiniz çok belli. Bu benim için çok değerli.
Teşekkür ediyorum.
Sevgiler.
Bakıyorum da boşlukta asılı kalmış insanlar saçmalamaya başlayanları bile gördüm aralarında.
Onların bu hallerini gördükten sonra bir kere daha taktir ettim sizi sayın Engindeniz. Özgürlüğe çıkacak yollardan ödün vermeden sürüyor yolculuğunuz.
Aynur Engindeniz
Bir gibidir yapıyla dağ.
Etraf karanlık olsa da
Lambanı yakmadan yürü."
Dizelerini anımsattı bana sözleriniz. Desteğiniz için minnettarım.
"Boşlukta asılı kalmış insanlar." Sanırım bu sözün üzerine söyleyecek başka bir söz yok.
Umut verdiniz her zamanki gibi. Saygılar.
Zaman nasıl da yaprak döküyor Aynur'cuğum. Edebiyat Defterinde sizinle geçirdiiğim ikinci sonbahar oluyor. Daha pek çok ilkbahara beraber erişmek dileğiyle güzel yazını kutlarım. Sevgilerimle.
Aynur Engindeniz
Evet, nice sağlıklı ve yaşanası baharlara...
Teşekkür ediyorum. Sevgiler.
Sonbaharın kalemindeki zengin duruşu her zamanki gibi okunasıydı ...
Sonbahar aslında gözleri, yüreği, ruhu ıslak dualara sarılmış herkesindir senin de söylediğin gibi...
Tebrikler...
Aynur Engindeniz
Eski ve soft bir sohbetti. Beğenmene sevindim.
Teşekkürler.
Yorum yapmaya gerek yok.
İnsanı diğer canlılardan ayıranın böyle derin duygular taşıyor olmasını vurgulayan mükemmel bir çalışma.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
Aynur Engindeniz
Teşekkürler ve saygılar.