- 1030 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Kıskançlık
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hiç şeytanla tanıştınız mı? Ben tanıştım. Ona ismini sormadım ama dürtmesinden onu tanıdım. Yanı başımda duruyordu ve bana “Neden olmasın?” dememi öğütledi. Ben de onu dinledim.
“Neden olmasın?”
Böylece ertesi haftasonu için tiyatroya gitmeye karar verdik. Ne var ki bunda? Okuma kitabında Moliere’in Cimri’sine denk geldiğimden beri tiyatro hep hayatımda oldu. Hiç bir zaman sahne tozunu yutacak cesareti kendimde bulamadım ama yutanlar için metinler yazdım, dekorlar tasarladım, oyuncular seçtim. Bütün bunların hepsi hayallerimden öteye gidemedi ama dedim ya, tiyatro hep benimle oldu. Hatta kızarkadaşımı bile tiyatroyu bırakmış birisinden seçtim. Onunla düzenli olarak oyun seyretmeye gittik. Ama bu seferki durum biraz farklıydı.
Sözkonusu oyun yıllardır gösterimdeydi. Beraberliğimizden önceki yıllarda, Natali oyunu arkadaşlarıyla seyretmişti. Söylediğine bakılırsa eserin ikinci yarısında Ferhan Bey çekişle bir seyirci belirliyor, sonra da onunla bir sahne oynuyormuş. Tesadüf bu ya, o gece piyango Natali’ye vurmuş. Bizimki de o dönemlerde sahne çalışmaları yaptığından gayet güzel bir deneyim yaşamışlar. Buraya kadar şaşılacak bir yok. Ferhan Bey’in deyişiyle tesadüfün anüs deliği bu; herkese denk gelebilir. Ama sonradan öğrenildiğine göre tesadüf yalnızca görünürde imiş. Kapıdaki biletçiler yanlarında erkek bulunmayan kadın seyircilerden güzel olanlarını belirliyor, antrakta belirlediklerini Ferhan Bey’e gösterip onun bir tanesini seçmesini sağlıyorlarmış. Ferhan Beyin de gözü o akşam Natali’yi tutmuş.
Kadınlar güzel olduklarını görmek isterler; yolları sıkça aynaların önünden geçer. Kadınlar güzel olduklarını duymak isterler; size düzenli olarak bunu söyletirler. Kadınlar güzel olduklarını bilmek isterler; Ferhan Beyin piyangosuna giderler. Natali de bunu yeniden yaşamak, başkalarına ve bana güzelliğini kanıtlamak istiyordu. O oyuna tekrar gitmeyi önerdiğinde istediği yanıtı verdim:
“Neden olmasın?”
O akşam için özel olarak giyinmişti. Mini bir etek zaten uzun olan bacaklarını daha da gösterişli kılıyordu. Güzel kızdı Natali: Bir seksene yakın boyu, uzun, koyu renkli saçları, yeşil gözleriyle gayet dikkat çekiciydi. Evden çıkarken ona bakmaktan kendimi alamıyordum.
Tiyatroya geldiğimizde daha önceden anlaştığımız gibi farklı kapılardan salona girdik. Yer gösterici onu yanıma oturtu, numarasına bir daha baktı ve çok geçmeden de oyun başladı. Ferhan Bey sahnede tek başına oynuyor, arada sırada gönüllü bir seyirci çağırıp, ona sahnedeki dekorları taşıtıyordu.
“Çekiliş bu değil. İkinci yarıyı bekleyeceğiz.” diye kulağıma fısıldadı Natali.
Neden sonra perde kapandı, ara oldu. Yerimizden kalkmadık. Birbirimize ilgisiz durmaya çalışıyorduk. Biliyorduk ki Ferhan Bey adayları antrakta gözden geçirecekti; bu yüzden onu şüphelendirmemek lazımdı.
Sonra ikinci perde başladı. Oyuna o kadar dalmıştım ki piyango sahnesi gelince bir an aslında bunun için gelmiş olduğumuzu hatırlayamadım. Ferhan Beyin eli torbaya dalınca bende şafak attı. Numara elinde, lafı dolaştırdı, dolaştırdı, ama sonunda da ismi okudu: Natali!
“Ben zaten böyle olacağını biliyordum.” edasıyla Natali yerinden kalktı, acele etmeden sahneye yürüdü. O ilerlerken heyecandan bayılmak üzere olduğumu farkettim. Biraz sakinleşince etrafa “Bakın, o benim kızarkadaşım. Güzelliği tescil edildi işte” anlamında hareketler yapmak istedim ama göz göze gelecek kimseyi bulamadım.
Natali sahneye çıktı ve Ferhan Beyin kendisinden oynamasını istediği Bıldırcın Hanım oldu. Rolüne bürünmesi bir kaç saniyeden fazlasını almamıştı. Arada Ferhan Bey oyunu kesip seyirciye ya da Natali’ye yorumlar yapıyordu. Örneğin
“Bu noktada yatağa oturman gerekiyor. Bazı Bıldırcın Hanımlar kaçıp gittiler; bakalım sen ne yapacaksın?” diye sordu.
Natali ise gayet rahattı:
“Gerekirse uzanırım bile.”
“Hay hay, yat o zaman.”
Natali çekinmeden yatağa uzandı. Ferhan Bey de herkesin aklından geçeni söyledi:
“Sen uzanırsan ben de yanına yatarım” dedi ve Natali’nin yanına yerleşip battaniyeyi üzerilerine çekti. İkisi de gözümün önünde, yataktaydılar. Sonra Ferhan Bey doğruldu:
“Bu böyle olmayacak. İyisi mi, ışıkları kapatın!”
Bir anda sahnenin ışıkları söndü, herkes karanlıkta kaldı. Sessizlik... Biraz önce civardaki herkesi Natali’yle olan ilişkimden haberdar etmek isterken, şimdi koltuğuma gömülmüş, kimsenin bana bakmaması için dua ediyordum. Natali tüm ihtişamıyla yataktaydı, ben kızardığını neredeyse kulaklarımla duyduğum suratımla koltuğumdaydım ve herkes karanlıktaydı. Bu durum ne kadar sürdü, bilmiyorum. Sonra ışıkçı devreye girip gerçekleri bir daha bize hatırlattı, Natali yataktan çıktı, Ferhan Bey ayağa kalktı, Natali’ye teşekkür edip eline imzalı bir kitap tutuşturdu. Bunları hızlandırılmış bir sessiz film niyetine seyrettim ve film bittiğinde Natali de yanımda bitiverdi.
Tiyatrodan çıktıktan sonra konuşmadık. Evine vardığımızda kısa bir iyi akşamlar dileği, arabadan iniş, kapıyı sessizce kapatış, hepsi o kadar...
Siz hiç tiyatroya tövbe ettiniz mi? Ben ettim, şeytan sağolsun.
YORUMLAR
Ben Amerika’dayken; bir akşamüzeri bayan arkadaşımla tiyatroya gitmiştik. Sahnede "Angie Dickinson" (ne hatundu ama). Tıpkı buna benzer yataklı, döşekli doğaçlama bir rol teklif etti. Sırf yanımdaki bayan arkadaşıma ayıp olmasın diye kabul etmedim. Dermişiiim :-)
Yalan, yalan... Yabancı dilim yoktu ondan.
Hepsi şakaydı:-)
Tebrikler, selamlar, saygılar
İlhan Kemal
Natali'yi oyunculuğundan, İlhan bey'i de yazarlığından dolayı tebrik ediyorum:)) Bu gülme İhan Bey'e değil, Natali'ye, rolunu iyi oynamış.
Tebrikler İlhan Bey.
İlhan Kemal
Vay Natalı Yaman Natali... Nasıl girmiş yatağa.
Tatil sabahı çok güzel bir öykü okudum.
Kahramanımız bir daha tiyatroya gitmemekte haklı...
Güne gelen öyküyü ve yazarını tebrik ediyorum, sevgilerimle...
İlhan Kemal
Teşekkür ederim güzel yorumunuza. Sevgilerimle.
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Saygılarımla.
:) Şeytan bir tek kadınları baştan çıkarmıyormuş demek.Hem gerek yok kadınlar şeytanın ağa babası değiller mi ?
Yanibu iblis oyuncu olmayı iyi ce aklına koymuş anlaşılan.Ferhan bey de tiyatrocu olacağından olacak nasıl bir doğaçlamayla bağlıyor işi söndürtüyor ışıkları.
Bence koltuğa gömülmeye neden gereksinim duydu anlamadım.Ayıp olmasın natali utanmasın ya da herkes ona " işte bu adam götürdü elleriyle ferhan beye arkadaşını teslim etti" demesin diyemi...?
Ya burada esas oyncu bence natalinin erkek arkadaşı.
" Oynayamam diyor-beceremem sahne tozu- heyecan yaparım" falan.Külliyen yalan. Çıkıpta" noluyo len burda iki tokat ferhana çakıp nataliyi de çekip kolundan "amma da meraklıymışın kız her gel diyenle yatağa girip battaniye altında fingirdeşmeye " demesi lazımdı...Ben natalinin erkek arkadaşını kutluyorum. Mini etek giymiş beynini tabi.Şeytanın hiç bir suçu yok.Ben yanlarındaydım...
Tebriklerimle.Başarılar ebediyete kadar olsun dilerim sayın yazarım
İlhan Kemal
Peki sahneye çıkıp Ferhan Beye iki tokat çakıyor muyuz? O tokatları Ferhan Beyin mi, yoksa Natalinin mi hakettiğini düşünüyoruz? Eğer kahraman kalkıp kimseyi tokatlamıyorsa o tokatları asıl kendisinin hakettiğini bildiğindendir.
Teşekkür ederim bu renkli yorum için. Saygılarımla.
Güne gelen güzel öykünüzü tebrik ederim İlhan Bey. Saygı ve selamlarımı sunuyorum.
İlhan Kemal
Aysel AKSÜMER
Konu bir harika üstadım...Yazanda usta olunca ...bizde okuduk...üçü bir yerde oldu...Keyfimize diyecek yok...selam+hürmet ile
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Roza
İlhan Kemal
"Her şey sanat için" sözünü kaldırabilmek için yine aynı camiadan olmak gerekir diye düşünüyorum. Ne kadar modern düşünceli olursam olmayım şu dizilerdeki sahneleri eşleri (bayan veya erkek fark etmiyor) nasıl izliyor anlamış değilim. Buna yürek dayanmaz onların ki nasıl dayanıyor ki. Mutlaka gerekçeleri vardır "sanat için". Onun için de çoğu kendi mesleklerinde kişilerle evleniyorlar. Çok başarılı bir öyküydü. Kutlarım. Selamlar.
İlhan Kemal
Sahne sanatçılarının durumuna gelince. Üzerinizde spotlar, sahnede yüzlerce kişi varken aklınıza gelecek en son şeylerden biri karşı cinsten biriyle olan yakın mesafeniz. Yine de yorumunuz bana Çok Güzel Hareket Bunlar daki Aşk-ı Memnu skeçini hatırlattı. Youtube da var, tavsiye ederim.
Güzel yorumunuz için teşekkürler. En içten saygılarımla.
Aysel AKSÜMER
İlhan Kemal
Yani bu durumda bir adama ne denir bilemiyorum ama yazara diyebileceğim tek şey; ben hala fena halde bu kalemi KISKANMAKTAYIM....
Ayrıca belirtmek isterim, kadınların pek çoğunda refleks halini almış bir ayna takıntısı vardır- ki bu kadınlar ne kadar güzel olurlarsa olsunlar ayna görmeye tahammül edemezler.
Kutluyorum değerli yazarım.
Saygılar.
İlhan Kemal
Aynur Engindeniz
Tebrik ediyorum sizi bu vesileyle...
Saygılar.