- 1538 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
Aşkımı İstiyorum
Pınar:
_ Üşüyorum!
Oktay:
-Burası gerçekten soğuk.Şömineyi yakmamı ister misin?
Pınar:
_ Hı hı! Çok iyi olur! Nehre ne zaman gideceğiz?
Oktay:
-Neden sürekli huzursuzsun?... Burada olduğumuz için değildir umarım... Issız bir yer ama, sen zaten korkmazsın böyle şeylerden…
Pınar:
-Şey..Burada sessiz bir öykünün ürküten dalgaları var sanki...
Pınar:
- Sence?
Oktay:
- Bayılıyorum senin bu garip benzetmelerine... Ben son derece rahatım..
Pınar:
- Şömineye biraz daha fazla odun atar mısın? Ateşi seyretmek istiyorum biraz!
Oktay:
-Ateş ne sihirli değil mi? İçimizi ısıtıyor, görüntüsüyle heyecanlandırıyor, ama her şeyi tüketiyor..
Pınar:
_Tükenmek mi?...Her şeyi mi? Nasıl yani?
Oktay:
Düşünsene… Biraz sonra bu kuvvetli odunlar kül yığını haline gelecek... Ama biz tüm bunlar olurken zevkle oturacağız...
Pınar:
-(Gülümser) Haklısın! Zevkle oturacağız! Sen ve ben! Sence bu planlanmış bir mutluluk mu olacak?
Oktay:
-Mutlu olalım diye gelmedik mi kulübeye?
Pınar:
_Ya olamazsak?
Oktay:
İstersek oluruz.. Sen ürküten dalgalarından kurtulursan tabi.. (gülümser)
Pınar:
- Ah o dalgalar denizimden bir uzaklaşsa! Sende yüreğimi rahatlatan garip birşeyler var; ama hala onun ne oldugunu çözemedim Oktay!
Oktay:
-Sanırım birbirimizi iyi tanımamızdan kaynaklanıyor... Huzur duyuyorum ben de seninleyken..
Pınar:
_ (Konudan uzaklaşmaya calışır) Karnım acıktııı!!
Oktay:
-O zaman yemelisin..(Hınzırca gülümser)
Pınar:
_ Biraz bencillik kokusu geliyor bu cümleden! ( Sitemkar) Yoksa arkadaşına yemek hazırlamayacak mısın?
Oktay:
-Sen kaprisli bir kadınsın Pınar! Üstelik ukalasın da.. Ama seni böyle sevdiğimi biliyorsun.(Gülerek oturduğu yerden kalkar)
Pınar:
_ Neyse ki tatilldeyiz ve ben mutlu olmaya çalışıyorum. Yoksa kapris ve ukala kelimesini inan kolay hazmedemezdim aç karnıma!! (Yerinden kalkar, küs gibi sırtını döner)
Oktay:
-Prenses hazretleri her zaman olduğu gibi lazanya mı isterler acaba?
Pınar:
_ (Birden yumuşar ama yine biraz sitemkar bir tonla!) Evet!.. Kaprisli ve ukala Prenses hazretleri lazanya ister bayım!
Oktay:
-Yanında da bütün kuralları çiğneyip bira içer değil mi?
Pınar:
_Hımmmmm!!! Bir prensesi nasıl mutlu edeceğinizi az çok öğrenmişsiniz Prensim
Oktay:
-Ooooo prens olmaya hak kazandım demek ?(Gülümser)
Pınar:
_ Daha değil! Biliyorsun bizimki kuşaktan kuşağa değil duygudan duyguya geçen bir unvan!(Gülümser)
Oktay:
-Ben senin bütün duygularını seninle beraber yaşadım ama değil mi? (Pınar’a bakmadan konuşur)
Pınar:
- (Pencereye yönelir sakın bır tavırla) Sence bu yeterli mi Oktay?
Oktay:
-Seni tanıyorum. Ne zaman ağlayacağını, ne zaman bağıracağını ve ne zaman şımaracağını biliyorum... Yeterli.. Avucumun içindesin prenses!
Pınar:
_ Ne zaman nasıl davranacagımı bilmen beni düşündürüyor Oktay. Sanki bilindik bir romanın onceden yazılmıs cümleleri gibi hissediyorum bunu düşündükçe!!
Oktay:
-Bilindik romanlar iyidir..Ne zaman korkmaman gerektiğini bilirsin, ne zaman sakinleşmen gerektiğini ve kaç sayfa sonra mutluluğa kavuşacağını da... Sabırla okuman gerekir..
Pınar:
_(Gülümser) Her huzursuzluğuma ille de bir çözüm bulursun!.. (Birden düşünceli) Pekii...Ya birgün okumaktan sıkılırsam?...
Oktay:
-Emin olduğun ve huzur duyduğun hiçbirşeyden sıkılmazsın...
Pınar:
_ Yazgını önceden bilmek ister miydin?
Oktay:
-Yazgımı seçimlerimle ben yaratıyorum...
Pınar:
_Bilmiyorum… Doğru olan ne bilmiyorum… Senin her zaman her şey için bir doğru yarattın Oktay! Ama benim hala elde avuçta birkaç doğrum bile yok!
Oktay:
-Senin de doğruların var farkında değilsin.(Pınar’ın saçlarını okşar)... Bak, en büyük doğru karşında... Kaç zamandır benimlesin? (gülümser)
Pınar:
_ Şey..(Saçlarının okşanmasından ürkerek ani bir hareketle yanından uzaklaşır) E Hani Lazanya? Karnım zil değil çan çalıyor!!
Oktay:
-Saçlarını toplarsan yiyebiliriz bayan Rapunzel (gülümser).. Lazanyamın içinde saç istemiyorum.
Pınar:
_ (Oktay’ın fazla seçiciliğinden rahatsız olmus ama belli etmemeye çalısarak) Peki toplarım! Sen Lazanyayı hazırlarken ben de sofrayı hazırlayayım ne dersin?
Oktay:
-İyi olur.. 3 sene oldu değil mi seninle arkadaş olalı? Bu kadar uzun zamanı beraber geçirdiğimiz halde, bana bazen yabancıymışım gibi davranmanı anlamıyorum...Yanlış mı hissediyorum dersin?
Pınar:
_ (Dolapta önceden var olan mutfak gereçlerini çıkartıp sofraya dizerken)
Senin hissettiklerinle benim hissetiklerim aynı olmak zorunda mı?
Oktay:
- Değil tabi... Bak yine aynı tavırdasın.. Ben Oktay’ım. Yabancı değil! Bana en çok ne zaman kızdın bunca zaman içinde?
Pınar:
-Şey.. Özür diliyorum... Haklısın... Fazlaca gerginim. Belki de beni bekleyen mutluluktan ürküyorum. Bilemiyorum. Sen ..Sen bana ıstedıgımden daha fazla iyi davranıyorsun Oktay…
Oktay:
-Burada senin istediklerin önemli değil ki. Ben sana istediğim gibi davranıyorum. Seni seviyorum ve layık olduğunu düşündüğüm şekiilde davranıyorum..
Pınar:
_ İşte senin bu her konudaki akılcı yoprumların sanki beni daha güçsüz kılıyor.. Bunun önüne geçemiyorum! Şey.. Neden saçlarımı okşamak ıstedın bıraz once?
Oktay:
-Seviyorum saçlarını… Ne kadar çok oynarım saçlarınla bilmiyor musun? Sonra biliyorsun bu kadar uzun saçlara da zaafım var! (Lazanyanın servisini yapar) Haydi oturalım, senin şu çanlar sussun artık.. Aslında zillinin tekisin ama bir de başımıza çanlar çıktı demek ki! (Güler)
Pınar:
_ (Yapmacık bir edayla gülümser, sofraya oturur) Size birsoru bayım! Bu masum kulübede daha fazla mutlu olmamızı saglayacak iki sey eksik! Hadi bunu da bilin bay dogru!
Oktay:
-Çok basit! (Aniden Pınar’ın saç tokasını çıkarır)... Aşk eksik.. Herşey tamam, bir tek o yok.. Oldu mu?(Lazanyayı yemeye devam eder)
Pınar:
_ (Oktay’ın bu ani davranışı karşısında bir an yüzü kızarır sonra boşa çıkan duygusunu dizginlemeye çalısarak) Yaklaştınız ama bilemediniz bayım! Mum ve Müzik!! Mumu da Teybi de arabada unuttuk!
Oktay:
-Bu soğukta bir prenses asla dışarı çıkmamalı... (Pınar’ın yüzüne bakar, gülümser ve koşarak dışarı çıkar)
Pınar:
- (Kendi kendine) Her şey neden bu kadar karışık olmak sorunda sanki. Tanrım ne yapıyorum ben? Onu kaybetmeyi bile goze alarak duygularımı saklıyorum. Sanırım o da bunun farkında.
Oktay:
-(Titreyerek içeri girer) Bunu senin dışında kimse için yapmazdım. Biliyorsun değil mi küçük hanım! Son sevgili adayım bile kabalığım yüzünden beni terketmişti hatırlarsan!
Pınar:
_ (Tedirgin) Hatırlamak istemezsem kusuruma bakma! (Gülümser) Centilmenliğinizle prens olamadınız ama elbiselerıni gıydınız!
Oktay:
-Lütfettiniz! (Gülümser) Ne dinlemek istiyorsun? Sakın tahmin ettiğim şeyi söyleme....
Pınar:
_ Evet !Yanılmadınız! Kendimi dinlerken bir kuşun kanatları arasında hissetiğim sarkıyı çalarsanız pek memnun olurum!
Oktay:
-My way....Dinleyiniz ve uçunuz... Neden hatırlamak istemiyormuşsun bakalım?... Ooo lazanyam soğumuş...
Pınar:
_ Hımm!! Sanırım benim mutlu olma bencilliğimden. Üzgünüm! (Yemeğini yerken) Doğru olan şarkıdaki gibi benim yolum mu? Yoksa bizim yolumuz mu olmalı?
Oktay:
-Eğer istersen bizim yolumuz olur... Her ne kadar bizim yolumuz da olsa herkesin yolu ayrıdır aslında...Sen gerçekten bugün bir garipsin... Somurtunca çok güzel gözüktüğünü falan mı söyleyen oldu? (gülümser)
Pınar:
_ (Sevimli ve şirin bir ukelalıkla) O kadar cok oldu ki.. (Neden hatırlamak istemiyorsun sorusunu geçiştirerek unutturmuş olmanın verdiği bir coşkuyla.)
Sen de bugün her zamankinden daha duygusalsın. Şey.. Bir yol nasıl hem tek bir insanın hem de birden fazla insanın olabiliyor?
Oktay:
-Yollar kimsenin olmaz zaten.. Yolları paylaşabiliyor muyuz ona bakmalı... Duygusal değilim.. Ben her zamanki gibiyim. Sanırım sen yeni fark ediyorsun.. Bu arada hatırlamak istemediğin kızın bacakları muhteşemdi. (Hınzırca gülümser ve yemeğe devam eder)
Pınar:
- Hı Hı! Oktay ben bir çok şeyi yeni farkediyorum ve her yeni farkettigim şey beni biraz daha fazla kendime yakınlaştırıyor. Ahhhhh! Mumları unuttuk! Dur yakayım!! (Onu köşeye sıkıştırmak istercesine) Bak ne kadar da romantik bir kulübe yarattık tam istediğin gibi!
Oktay:
-Mutluluğuna mutluluk katıldı mı prenses?
Pınar:
_ (Kızgın) Bacaklarının nasıl olduğunun beni hiç ilgilendirmediğini sen de biliyorsun. (Esprili bir tonlamayla lafı gecıstırmeye çalışarak) Sana ilk tanıştığımızda da söylemiştim lezbiyen olmadıgımı!
Pınar:
_(Öfkesini gizlemeye çalışarak) Eğer şu bacak konusuna devam edersen mutluluğumdan mutluluk eksilecek prens adayı!
Oktay :
-Kesinlikle lezbiyen değilsin.. (Alayla karışık) Yoksa o muhteşem erkekle çıkmazdın...
Pınar:
- (Kızgın) Bakın masaldan çıkma prens! Muhteşem olduğunu iddia eden sadece bir tek kişi var bu kulübede! O da iddia sahibidir!!
Oktay :
-Hey... Küçük hanım bence ikimiz de muhteşemiz... (Gülümser) Sinirlenme hemen Pınar... Şaka yaptığımı biliyorsun.. Sadece bazen başka birini sevmeni hazmedemiyorum, bunun sebebini de bilemiyorum...
Pınar:
- (Yumuşar) Benim bildiğim birşey var, o da hatırladığın bacakları hafızandan çıkarman. Ben.. Ben... Seni kıskanıyorum galiba...
Oktay:
-Ben de kıskanıyorum..... Evet! (Yeni bir şey keşfetmiş gibi) Kesinlikle kıskanıyorum!!... Geçen akşam bir şey düşündüm kendi kendime sana söylemeye çekindim aslında ama söyleyebileceğim tek insan da sensin!
Pınar:
-(Meraklı bir coşkuyla) Nedir??!!
Oktay:
-Sana aşık olduğumu düşündüm. Neden hep seninle konuşmak, seninle gezmek, seninle içki içmek istiyorum ve sen neden hiçbirinde beni geri çevirmiyorsun?
Pınar:
_ (Aşk konusundan uzaklaşmaya acalıstıgını açıkça belli ederek) Doydum! Lazanyalar harika olmuş! Bence sen bir önceki hayatında aşçıydın!! Sofrayı toplasam iyi olacak Oktay!
Oktay:
-Bana cevap ver Pınar! Çok ciddiyim ben!
Pınar:
_ Çünkü sen benim hüzünlenen duygularımı sadakatle onurmaya çalışam bir cankurtaransın!!! Çünkü sen... Çünkü...
Oktay:
-Çünkü ne?... Gerçek aşkımla geçiriyorum en güzel anlarımı ve bunun farkında değil miyim?
Pınar:
_ (Yine gerçek aşkım cümlesini geçiştirerek) Bu cümlelerden damla damla sitem akıyor! Pişman mısın yoksa en güzel anılarını benimle yaşamaktan?
Oktay:
-Değilim ama farkında olarak yaşamak istiyorum.. Söylesene bu dağ evinde ne işimiz var? Neden hafta sonu gibi özel bir anı birbirimize ayırdık, neden? Kaçma bunlardan Pınar! Nasıl olsa seni gittiğin her yerde kovalayacaklar...
Pınar:
-Çünkü seni seviyorummm!!! Oldu mu, istediğin cevap bu muydu? Rahatladın mı şimdi? Senelerdir inatla bir isim takmaya çalışıyordun yaşadıklarımıza! Şimdi farkında oldun mu?!!! (Yarattığı gergin ortamdan etkilenerek ağlamaya başlar, kalkar ve şöminenin önündeki mindere Oktay’a yüzünü donerek kıvrılır.)
Oktay:
(Pınar’ın yanına gidip başını saçlarının arasına sokar) Ağlama!... Aşkı bulduğun için mutluluktansa, göz yaşlarına diyeceğim yok... Başka bir şey için ağlama!... Ben de seni seviyorum... Çok uzun zamandan beri hem de... Tahmin edemeyeceğin kadar uzun zamandan beri!
Pınar:
- (Ağlaması devam ederken) Ben... İçimde engel olamadığım bir canavar var Oktay!! Onu bir türlü kovamıyorum ruhumdan! Sanki hep benim mutsuz olmamı istiyor! Bana... Bana yardım et Oktay! Onu yenmeme yardım et!!!
Oktay:
-Prensesim yendin zaten onu... Sanırım benim senin yanına gelmemi engelliyordu… Sil şu gözlerini! Baksana! Buradayım! Sen tek başına yendin onu!
Pınar:
_ (Göz yaşları dinmez) Ya ölmediyse Oktay? Ya bir gün aniden çıkarsa karşıma! Onunla savaşmak için yeterli gücüm yok Oktay! (Tekrar şaşırtarak) Prens benimle bu güzel müzik eşliğinde dans etmek lütfunda bulunur mu?
Oktay:
-(Pınar’ı kaldırıp, sarılır) Şereftir benim için... Ben çok güçlü bir şovalyeyim aslında.. Canavardan korkma... Ben yokken sana kötülük etmiş olabilir, şimdi ise hiç şansı yok!
Pınar:
_ (Çocukça gülümser; ama hala aglamaklı bır tonla) Oktay! Ben kendimden çok seni düşünüyorum! Benden çok sen üzüleceksin o zaman! Şu an belki de sana karşı hissettiklerimi duydu ve uyandı!
Oktay:
-Sen her üzüldüğünde senden daha fazla üzüldüm... Şimdi de senin yanındayken üzülürüm.. Aşk bu değil mi? (Gülümser)
Pınar:
_ (Gülümser, huzurlu ve mutlu bir ifadeyle) Aşk bu mu? Aşk bu mu birtanem?
Oktay:
- Aşk sensin ve aşk benim....(Öpüşürler)
Pınar:
_(Hayatında tattığı ilk öpüşmenin verdiği utangaçlıkla uzatmak istemez) Oktay! Tamam! Tamam Oktay! (Dansı keser ve pencerenın onundekı ikili koltuğa oturur) Sana bir soru sormak istiyorum?
Oktay:
-(Tedirgin) Evet?
Pınar:
_ (Oktay’ın üstündeki tedirginliği fark etmiş ve üzülmüştür ama belli etmemeye çalışarak) Bir kitapta okumuştum :"Benim seni öpmem bir şiirin ilk dizeleriyken senin beni öpmen başkasını unutmanın çaresiydi..." Bilge’yi özlüyor musun Oktay?
Oktay:
-Hayır... Peki sen Serhan’ı özlüyor musun?... Eski ilişkilerimizle şu anda yaşadıklarımızı karıştırmak aşka ihanet gibi geliyor bana... Onlar hayatımızdayken de beraberdik biz... Beraber üzülmedik mi başımıza gelenlere... Daha bir ay evvel serhan için kucağımda ağlamıştın, peki biliyor musun ben ne kadar ağladım sen evine gidince...
Pınar:
_ Tanrım her şey ne kadar da bir labirentin çıkmaz çizgilerini andırıyor şu an... Ben... Ben.. Serhan benim için geride kalan bir masalın kahramanı şimdi! Ama.. Geçen gün bir yazını buldum arabada! "Gizlenmiş ihanetler ya da 39 numaralı otel odası" Oktay o ihanet olmasaydı eğer...?
Oktay:
- Eğer.. Eğer Serhan sana o gün bağırmamış olsaydı... Eğer o ihanet olmasaydı... Eğer eğer... Eğerler bizim için anlasana.. Eğerler olmasaydı biz de olmazdık... Nasıl bulacaktık birbirimizi...
Pınar:
_ Neden bana o ihanetten bahsetmedin? Söylenmemiş her şey yalandır diyen sen degil miydin Oktay? Serhan..!! Serhan bir yaşamda benim için aşık olarak seçilmiş en son kişi Oktay! Buna eminim! İçin rahat olsun! Ama.. Ama sen neden gizledin benden Oktay?
Oktay:
-Anlatmak istemedim... Onun hatalarını o yokken konuşmak istemedim.. Konuştukça üzülmek istemedim... Sana aşığım Pınar... Aldatılmış olmam bunu değiştirmiyor ki.. Sana aşık olmasam belki Bilge de böyle bir hataya düşmeyecekti.. Belirsiz duygular insana neler yaptırıyor? Bak kaç zamandır aşkı yaşatmadı bize.. Şüphe, huzursuzluk, endişe verdi ruhumuza...
Pınar:
_(Nedense uzun zamandan sonra çok daha güçlü hissetmiştir kendini) Benim de senin hüzünlerini coşkuya çevirebilme ihtimalimi hıc dusunmedın mi? Şimdi sus!!... (Yanına yaklaşarak) Ve biraz onceki dudaklarını geri ver bana!...
Oktay:
-(Sakince yaklaşır) Sensiz yapamam artık!(Öpüşürler)
Pınar :
_ (Olabildiğince kuvvetli bir şekilde sarılarak) Bu büyülü kulübenin ve senin inatçı yüreğinin içimdeki canavarı yok ettiğini hissediyorum şu an Oktay! Ben... Ben.. Sanırım ben de sensiz yapamam.. (Gülümseyerek ve muzipçe) Şimdi daha da farkında oldun mu duygularımın prensim...
Oktay :
-Artık her şeyin farkındayım... Mutluyum... Aşığım!
Pınar :
-Artık her şeyin farkındayım... Mutluyum... Aşığım!
Not : Bu oyunda, Oktay karakterini Pınar Korkmaz, Pınar karakteriniyse Oktay COŞAR yazmıştır…
Pınar Korkmaz- Oktay COŞAR
18.03.2003
YORUMLAR
Bütün karakterler çok zekice ve kelime oyunlarıyla karşılık veriyorlar birbirlerine. Arada anlamamazlığa vursalar bile, sonra bir cümle kuruyorlar zeki olduklarına tekrar inanıyorsunuz:) Marcel'in kadın-erkek diyalogları hep özeldir zaten. Yine çok güzeldi. Tebrikler. Bu arada ben de hızlı okuyorum abi:)
Oktay Coşar
Teşekkürler ve Tebrikelr UMut. : )))
Esma KAHRAMAN
Umut Kaygısız
1)yaşlı değilsin
2)bende uzağı göremiyorum ne var bunda:)
3)senin canın sağ olsun, dilediğin vakit oku aheste aheste
4)o değilde, çok daha uzun bir öykü yazıyorum:)
5)bizim büyük pampiş Messi için resim yayınlamış bu kez de:)
6)artık kahve ısmarlamıyorsun:)
Esma KAHRAMAN
bu sitemim pampişim sana diyorum tommik sende anla
kahve içelim.. karnımızda acıktı ama içelim birer tane
)_(#
(_)]
)_(@
:) afiyet olsun