- 2192 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAYAN TÜRKÇEMİZİ KORUMA HUSUSUNDA HASSAS VE DİKKATLİ OLMALIYIZ
YAŞAYAN TÜRKÇEMİZİ KORUMA HUSUSUNDA HASSAS VE DİKKATLİ OLMALIYIZ
Dil bayramını bu yıl da kutladık ama, Dil’imizin özellikle İngilizce’nin istilasına maruz olma durumu maalesef devam ediyor. Yaşayan ve herkesçe benimsenen Türkçemiz’e özellikle son yıllarda eklenen kelimeler dilimiz için büyük tehdittir.
İngilizce öyle sinsice dilimizi istila ediyor ki, yavaş yavaş, kısım kısım gerçekleştiriliyor bu istila. İnternet deyimleri, bilgisayar deyimleri, turizm deyimleri, otelcilik deyimleri denilip böylece sinsi bir yöntemle dilimiz mahvediliyor. Maalesef, bu kötü gidişat engellenemiyor ya da engellenmiyor. İngilizcenin Dilimizi bu istilasına neden seyirci kalındığını konusundaki yorumu herkesin görüşüne bırakıyorum. Benim şahsi yorumum ise, (en hafif tanımlamayla )“Türkçemizin turizme, ticarete, teknolojiye feda edildiği” şeklindedir. Bu görüşe katılmak ya da katılmamak mümkündür.
Şimdi, Türkçemizin İngilizcenin istila edilmesi konusuna Dil Bayramı dolayısıyla dikkat çekmek istedim. Tabi bu konuya dikkat çekmek için Dil Bayramı’nı beklemeye de gerek yok. Çünkü, buna ilişkin oldukça olumsuz olaylarla ya da konuşmalarla günlük hayatta sıklıkla karşılıyoruz. Mesela, bir sohbette kendini bilmez biri, cümlesinin içine hemen bir İngilizce söz katıyor. Çarşıdaki bir tabelada geçen İngilizce söz hemen dikkatimizi çekiyor. Televizyon programlarındaki sunucuların konuşmalarının içine kattıkları İngilizce kelimeler insanı çileden çıkarıyor. Bütün bunlar hepimizin sıklıkla karşılaştığı durumlar.
Geçtiğimiz aylar içerisinde bir çalıştay dolayısıyla, Antalya’da bir otelde 3 günlük bir eğitim ve bilgilendirme çalışmasına katıldığım sırada, bir otel görevlisinin bir anket formunu kastederek, “bunu doldurup “desk”e bırakmanız gerekiyor” diye hitap etmesi çok tuhafıma gitmişti. Bir Türkçe cümle içinde sanki çok normalmiş gibi, “desk” kelimesinin kullanılması bazı kişilerin garibine gitmeyebilir. Bazıları buna alışabilir. Bu satırların yazarı buna asla tahammül edemez. O anda, kibarlığım tuttu, o İngilizce sözcüğü kullanan görevliye, bir şey demedim. Ancak “desk” deyiminin kullanılması, Türkçeye aşık, Türk Diline kara sevdalı bir kişi olarak oldukça zoruma gitti.
Türkçe cümlelerin içine yabancı kelimelerin katılması, Türkçemizin korunması adına yanlış olduğu gibi, karşıdakinin İngilizce bilip bilmediğine bakılmadan düşüncesizce hareket edilmesi açısından da yanlıştır. Mesela, ben İngilizce bilmeyen bir şahıs da olabilirdim. Kaldı ki, o çalıştaya katılanların büyük ekseriyeti İngilizce bilmiyordu. Düşünüyorum da, Türkiye’de yaşayan bir insana “bu formu “desk”e bırakmanız gerekiyor” diye hitap etmek, en hafif tanımlamayla “saygısızlıktır”. Bu bakış açısıyla söylemek gerekirse, “hava için, sırf İngilizce bildiğini ima etmek için, Türkçe konuşmalarının arasına İngilizce ya da Milletimizin ekseriyetinin anlamadığı yabancı bir dile ait kelimeleri katanlar” her şeyden önce Milletimize “saygısızlık” etmektedirler. Bu böyle biline.
Evet, “bu formu desk”e bırakmanız gerekiyor” cümlesi tuhafıma gitmişti. Bu tuhafıma gitmişti, ama, çoktandır, turizmle ilgili olarak yabancı deyimlere, başta “reception, restaurant, hotel, motel” gibi kelimelere alıştırıldık. Hatta bunların dışında, otellerde asansörden iner inmez, karşımıza çıkan “3. floor, 1304 room” gibi kelimelere de alıştırıldık. Çamaşır yıkanan yerlerin girişine asılan “laundry”,eğlencelerin düzenlendiği yerin giriş kısmına asılan “animation saloon”, ek binanın üzerine asılan “annex” yazılmasına da herhalde yakında alışacağız. Ya da birileri alışmıştır bile.
Şunu hassasiyetle belirteyim, ister turizm, ister ticaret adına, ister teknoloji adına olsun, herhangi bir İngilizce kelimenin (mecburiyet olsun ya da olmasın) Türkçe bir cümle içinde kullanılmasına, kesinlikle karşıyım. Eğer mecburiyet varsa, yani, Türkçe karşılığı olmayan ya da Türkçe karşılığı bulunamayan durumlarda Türkçe cümleler içinde İngilizce kelime kullanılmasını bir ölçüde anlayabilirim. Zaten, bazıları, karşılığı bulunmadığı için dilimize girmişlerdir bile. İnternet, televizyon vb gibi kelimelere kimse bir şey demiyor artık. Ancak, danışma ya da masa gibi dilimizde karşılığı olan bir deyim mevcut iken, “desk” kelimesinin kullanılmasını ne alemi var! İşte bunu anlayamam.
Burada şu da söylenebilir:“Antalya, Muğla gibi İllerimizde bulunan otellerde çalışan kişiler zamanlarının büyük kısmında yabancı turistlerle ilgilendikleri ve onlarla çoğunlukla İngilizce konuştukları için, “desk” gibi yabancı kelimeleri, Türklerle konuşurken de, yanlışlıkla ya da önemsemeden kullanabiliyorlar”. Buna karşılık cevabım şudur: Dikkatli olsunlar, önemsesinler. Çünkü, dil dikkat ve önemseme gerektirir
Evet, herkes Türkçe konusunda ve özellikle yaşayan Türkçemizi koruma hususunda dikkatli ve hassas olmalıdır. Vesselam.
Ahmet SANDAL-Şair Yazar
YORUMLAR
Ağzına, eline ve gönlüne sağlık... böyle yazıları yazanları gördükçe kendimde kuvvet buluyor ve diyorum ki; Kadir, senin gibi düşünenler de var; yürü...
İki cümle eklemeden geçemeyeceğim: Par- don kaç anlamda kullanılıyor... parlak don anlamında anlayıp çok kızıyor ve hakâret sayıyorum.
Bir de yılan burmalısı eklediler; çoğu tabelâ yazanlar da mânâsını bilmiyor ya: ve, ile anlamlarında kullanıyorlar.
Yazıma bir ek: ABDESTSİZ A HARFLERİ!... TERS V GİBİ.
Selâm ederim.
Kadir Yeter 30.9.2011- TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=84904 Ahmet Sandal
kadiryeter tarafından 10/2/2011 1:49:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet Sandal
Sevgili kardeşim,
Türkçenin alabildiğine katledildiği bir zamanda;
-bir taraftan sanki müstemleke bir devletmişiz gibi ilköğretime kadar ingilizce müfredatla ingilizce eğitim yapılmasını bir nevi zorlayan aşağılık kompleksi içindeki adı "aydın" kör kanarlık sefillere,
-diğer yandan Kur'an dili olmasını kullanan Baas'çı Arap milliletçilerinin ekmeğine yağ süren ve Kainatın Sahibinden beklentilerinin ifade edildiği duaları dahi Arapça okumayı öngören basiretsiz softa kanaat önderlerine,
rağmen güzel Türkçemizi koruma ve geliştirme hassasiyetini ifade eden yazındaki kanaatlerine aynen katılıyor, selam ve saygılar sunuyorum...
Sedat ERGENC
Ahmet Sandal
Gerçekten bu yazıma üç dört aydın Kardeşim cevap verdi. Bunlardan birisi de Sizsiniz. Sizin tespitleriniz ayrı güzel ve özel. İnan Sizin gibi ve diğer o üç dört arkadaş gibi bu hususa yaklaşan ve dikkat veren yok. Herkes bigane ve ilgisiz. Siz ne güzel özetlemişsiniz. Ben de bunun üzerine bir ekleme yapmama gerek yok. Şunu ben de ifade ediyorum: Tamam ayet, sure bunlar elbette Namazda orjinal olarak okunacaktır. Ancak duaların bile Arapça olması hiç de anlamlı değil. İnsan içten ve gönülden dua etmesi için bir kere ne dediğini anlayacak. Yoksa içten ve samimi olamaz. Esasında duanın en güzeli kısa olanıdır derler ya. İkincisi de kendi diliyle edilen duadır diyorum.
Sedat Kardeş, bu e-mailime bir İngiliz Kardeş de cevap verdi.
İşin en ilginci bir İngiliz Kardeşin cevabıdır. O da şöyle yazmış:
---------
SA Ahmet abi,
Maşalah, Türkçemiz (!) istila altında... haklısınız... nezaman bir AVM'e gidersek sanki zaten İngilteredeseniz hissetmek münkün, çünkü koskoca dükkanların adları English Home gibi kelimeleri kullanıyorlar.... hani yasak değil miydi? anlarım 5 metre kare olan "Ahmet's Market" (English!) dikkat çekmeyebilir ama 500 metre kare mağazalara neden izin veriyorlar? oradan başlamak lazım... sadee İngilizce değil, "Geberit" ve "Re*ok" hakkında ne deriz? Türkçe'de çok ayıp manası ama alman mı amerikan olduğu için kimse kıpırdamıyor... Allahü alem...
Tabiki de English bilmedikleri için de bazen hata yapıp, kendileri komik duruma düşürüyorlar. Ceyhanda bir örnek "Lale's Parfumleri" - yani apostrof(?) öyle kullanılmıyor Türkçede, değilmi?
En iyisi tam "Türkçe konuşuruk, Ceyhanlıyık, napak" demek lazım galiba... :-))
Allaha emanet ol, ellerine sağlık...
---------------------------------
Evet, İngilizler bile Türkçe'nin bu denli başka dillerin baskısı altında olmasına isyan ediyor. Türkçe'nin yanlış kullanımına karşı geliyor. Bizim umrumuzda olmayan bir İngiliz'in umrunda. Bu bana çok anlamlı geldi.
Sayın Sandal,
Yazdıklarınızda çok haklısınız, bu konuda sizinle sonuna kadar aynı fikirdeyim.
Ben üç seneden fazla bir zaman beş yıldızlı bir otelde müdür seviyesinde
görev yaptım ve bu konu ile mücadele ettim. Başarılı olamadım.
Umarım sizin bu yazınızın faydası olur ve herkes konuya hasssasiyet gösterir.
Yazınızı beğenerek okudum. Tebrik eder, saygılarımı sunarım.
Ahmet Sandal
Annem Türkçeyi güzel konuşmamıza dikkat ederdi.Bende çocuklarıma dikkat etmeye çalışıyorum ama değindiğiniz gibi bu çoğu kişinin umurunda değil...Edebiyat defteri olarak üzerimize düşeni yaparız inşaallah...saygılar...
Ahmet Sandal
Bu güzel ve hassas konuya bastığınız parmağı tutan elleriniz dert görmesin....selamlarımla