- 702 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
ANANIN BİZCESİ
Akdeniz’e nazır, narenciye bahçeleri arasındaki iki odalı küçük tahta kulübemiz,basitçe kurgulanmış kuş yuvası misaliydi…Ve o yuvanın, babamla birlikte yaşanılır hale gelmesini sağlayan dişi kuşu, anamdı…Kız çocuğu olmam hasebiyle,küçük çocuk dünyamın gönül rasathanesinde, en çok kayda giren görüntü ve manalar, biricik anacığımdan görüp duyduklarımdı.Çok çocuklu bir aileydik. Anamın şefkatli kolları altında, kimseye muhtaç olmadan, o yuvaya sığıyorduk,o yuvada doyuyorduk…On altı yıl, içinde yaşadığımız kulübemizde anamın, halinden şikayet edip hafakanlara girdiğine hiç şahit olmamıştık.”Eller gibi beton evlerde oturayım,bu basit hayattan bıktım artık” dediğini duymamıştık.Anamın haline şükrü ve tevekkülü ,Allah’a olan sarsılmaz inancı ,her daim babamın helal lokmayı gözetmesiyle bütünleşiyordu.
Yaşamının her karesiyle barışık olan anamız,kulübemizin sol tarafındaki ormancı lojmanlarında ikamet eden komşu hanımlarla,yine kulübemizin sağ tarafında hayvan ve bahçeleriyle meşgul yörük ailelerle komşuluk bağlarını daima gözetirdi.Tencere ocaktan iner inmez,bir sahana yemek doldurur,kendi elleriyle bir koşuda komşuya yemeği verir gelirdi.Ve biz o sofradan, yemeğimiz tek çeşit olmasına rağmen doymuş olarak kalkardık.Babamın ve anamın atalarından kalma zeytin bahçelerinin ürünleri zeytin ve zeytinyağı,anacığımın yegane iletişim aracıydı diyebilirim.Hal hatır sormak için bile şöyle bir komşuya dolansa ,asla eli boş gitmezdi.Zeytin ya da zeytin yağı ile giden kabımız;süt,peynir,tereyağı yada sebze ,meyveyle dolu olarak bize geri dönerdi.Komşular arası gidip gelen tabaklar,aslında dostluk ve dayanışmayı,kardeşliği taşıyordu içinde…
........
Çocukluğumun ilk dönemlerinde, kulübemizin içi akşam olunca gaz lambasıyla aydınlanırdı.Anacığım güneş batmadan evvel gaz lambasını hazırlardı. Bir töreni andıran bu hazırlığı, çocukluk merak ve heyecanıyla dikkatle izlerdik.Lambanın camı itinayla temizlenir,gazı doldurulur,fitili ışık vermeye hazır hale getirilirdi.Anamın ellerinden ateş fitile dokunduğu an ,çocuk ruhum sevinçle dolardı.Ve ışığı tutuşturan anam, gözlerimde daha bir kutsallaşır,büyürdü.Kardeşlerimle birlikte,gaz lambasının etrafına kelebekler gibi üşüşür,bu loş aydınlıkta tadına doyamadığımız oyunlar oynardık.Eğer okul zamanı ise ,lambaya en yakın mesafede defterimizi kitabımızı yere serer, derslerimize çalışırdık.Bizi aydınlatan lamba mıydı,anamız mıydı ayırt edemezdim.Meğer ışık vermek için önce şefkatli bir yüreğe ve ardından her akşam parçaların birleştiği gaz lambası törenine ihtiyaç varmış…Ki geleceğimiz; bıkmadan, itinayla gerçekleşen o tekrarlarla aydınlığa kavuşsun…
(devamı var)
YORUMLAR
tebrikler...söz anne olunca kelimeler coşup.akdenize dogru çaglamazmı..gül olup ısparta nın ovasında.bagında açmazmı.....ne güzel anlatmışınız..cennetin ayaklarının altında olan analarımızı..yüreginiz gamdan uzak olsun..ve edebiyat sayfamıza hoş geldiniz...gül diyarından selam lar