- 817 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Yersiz yurtsuz sözler
İnsan önce kendi bayırında yuvarlanır. Kafayı biraz eğince denge bozulur. Yokuş dikleşir ama mesele yokuşun kendisinde değil, başın eğimindedir.
Ömrünüzü başınız dik gezerek yaşamak için tüketirsiniz, bir gün biri gelir… Sizin için kıymetlidir, bakarsınız ki kendi yokuşunda asılı kalmış. Bir el uzatıp tutayım dersiniz, sevmek böyle bir şey çünkü. Siz tüm iyi niyetinizle yardım etmek istemişsinizdir ama oysa asılı kaldığı yokuşun azizliğine uğramıştır. Hırslanmıştır, yorgunluğunun ve başarısızlığının acısını kendisine en yakın olandan, onu sevenden yani sizden alacaktır. Bilirsiniz, bilirsinizde sevmişsinizdir bir kere, insan sevdiğine eğmezmi boynunu. Eğer elbette, işte o an adam gibi adam kafasını yere eğdiğinde bilir ki kendisi için kıymetli olanı sevdiğine feda etmek onurun arka yüzüdür. Kıyar tüm zaaflarına ve bir semazen edasında arınır dönen başından.
Zorda olmakla zavallı olmak arasındaki gül açar. Gelir eğilen başa sıçar, işte o sevmeyi bilmeyendir. Erdem dediğin biraz utanmayı da bilir, uzanan el değil, göze değen özdür. Doğrunun gördüğü gün yüzüdür, eğilen başa ilişmekse kahpeliğin iç yüzüdür.
YORUMLAR
ERKAN ÇELİKOL
ERKAN ÇELİKOL
Seven sevdiğine kalp/özü ile bağlı olursa;gülünün kokusunu içine çekmekten çok
var olan dikeninin acısıyla uyanır çoğu geceler ve sabahlar.
Seven sevdiğinin hırcın pencelerinde edeb-e bürünür.Çünki; büyüğe saygısızlık edeb/sizliktir.
Ona duyduğu sevgi büyük olduğu için gülün dikenine kucak acmıştır seven.
Bu yüzdendirki;süyük aşklar hep sevilenin nankörlüğü ile biter.
seven kör,sevilen nankör...olmuştur hep.
Sevişmekten bedeni moraran değil,Sevdiğini söylemeye çalışırken yüzü kızaran insanlara layıktır aşk.
hep yanlış insanlara,yanlış zamanlarda,hayatımızda yanlış yerlere koyarız..
Yazınız ve konusu çok güzeldi..