- 402 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dinin Çıkarlarını Gözetmek
İnanan insan akılcıdır; dinin çıkarlarını en iyi şekilde gözetir ve kollar. Fitneye bulaşmadan, en güzel şekilde, sevgiyle, akılla, bilimle, Kur’an’ı ve İslam’ı anlatır.
Peygamberimiz (s.a.v.) bizim için en güzel örnektir; O hep akılcı tavır almıştır. Düşmanlıkla, kanla, şiddetle değil, şefkat, merhamet ve akılla İslam’ı anlatmıştır.
Mümin, çıkılacak yol uzun da olsa, sabır ve kararlılıkla cihada, tebliğe devam eder. Amacı mallara, çocuklara, rahata kavuşmak değil, yalnızca Allah’ın rızasına ulaşmaktır.
Bencilce çıkarlarını gözetmek münafık özelliğidir. Kur’an’da, “Onlar ki: ‘Allah’ın Resûlü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler,’ derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.” (Münafikun Suresi 7) buyrulur. Münafık kendi çıkarlarıyla çatıştığı için imkan sağlamadığı ve destek olmadığı gibi, başkalarını da müminlere yardımcı olmaktan alıkoymaya çalışır. Müminlerin dağılıp gitmesini ister.
Allah yolunda harcamada bulunmak ona müthiş ızdırap verir. Harcamada bulunulduğunda ızdırabı daha da artar. Müminlerin küfre karşı faaliyet yapmalarını asla istemez. Onlara baktıkça kendi sahtekarlığını, alçaklığını anlar. Kendisinden intikam alınacağı düşüncesi onu müthiş korkutur. Oysa asıl intikam alacak olan Allah’tır. Ancak o kendisini -haşa- Allah’tan büyük görür, bunalımlar yaşar.
Münafık mücadeleden kaçmak için savaşmayı bilmediğini söyler, oysa yalnızca çıkarlarını gözetir. Örneğin karşılığında para verilse savaşa çıkacaktır; bu tam bir münafık karaktersizliğidir.
Peygamberimiz (sav) mücadeleye çağırdığında, münafıklar "bu sıcakta biz çıkamayız" derler. Kur’an’da, “Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi.” (Tevbe Suresi 42) buyrulur. Gerçekte çıkarlarına uygun olmadığı için mücadeleden kaçarlar. Bir kısmı da "evimiz açıkta" diyerek, ailelerini bahane eder. Samimi insan, kendi ailesi ve çocuklarını düşündüğü kadar, diğer çocukları da düşünmelidir.
Tarih boyunca tüm kutlu peygamber ve elçiler, onlarla birlikte hareket eden müminler, yaşamlarını Allah yolunda hizmet, gayret ve mücadeleye adamışlardır. Peygamberimizle birlikte hicret eden müminler, ailelerini de bırakarak tehlikeleri göze almış ve sonsuz ahiret saadetini kazanmışlardır.
Bediüzzaman’a göre, bencillik ve kişisel menfaat düşkünlüğü fıtrata aykırıdır. Ona göre, insan “gayrın elemiyle müteellim” (başkalarının acısıyla acı duyan) bir varlıktır. “Müslümanların himmet ve gayretlerini kişisel menfaatleri elde etmeye odaklamaları”, Bediüzzaman’ın teşhis ettiği hastalıklardan biridir. Böyle bir davranış ve amaç hem içinde yaşanılan topluma ve hem de insanlığa yapılmış bir zulüm olur.
İnanan insanın amacı; her şeyin üzerinde Allah’ın rahmetidir, rızasını kazanmaktır. Bazı insanlar yalnızca okulun, işin, paranın, malın, evlenmenin peşinde olur. Allah yolunda çaba içinde olan, kendini feda eden müminlerin zayıf akıllı olduğunu düşünüp kendisini uyanık ve akıllı görür.
Dünya hayatı çok kısadır. İnsan imtihan mekânı olan dünyaya yalnızca doğup, büyüyüp, çoğalıp, ölmek için gelmemiştir. İnsan doğar, Allah’a kul olur, Allah’ın hoşnutluğunu kazanma çabasıyla yaşar, Kur’an ahlakını yaşamaya ve yaygınlaştırmaya çalışır, Allah rızası için kendini feda eder.
Kur’an ne buyuruyorsa doğrudur, her şey haktır, emirdir, farzdır. Allah nefsimizi sonuna kadar sınar. Yaşadığımız her nefsani zorluğun ardından Allah kolaylık vaat eder. Kişisel hırslarımız ve çıkarlarımızı bir yana koymalı, herşeyde Allah’ı düşünmeli, çıkarlarımızla çatışsa da İslam’ın yararına olanı seçmeliyiz.
Fuat Türker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.