- 2490 Okunma
- 21 Yorum
- 0 Beğeni
***...Aşk İki Kişiliktir...***
“Gel gönül bu aşkı unut sende” diyen şarkı sözüne takıldı kaldı bütün gece. Kaç gündür bekliyordu bir hevesle ha şimdi gelecek ha birazdan gelecek diye. Kaç gün geçmişti bilemedi. Hoş geçen gün müydü yoksa asırlar mı geçmişti yüreğinde çözemedi. Hınzır bir umutsuzluk geldi tam da oturdu pır pır eden yüreğine şimdi.
Bugün kesin gelir diye beklemişti oysa. Kendini habersiz bırakmaz diye gün boyu baktı mail kutusuna, köşeye attığı cep telefonuna. Bekledi bekledi, bekledi. Ne kendisi geldi ne kendisine dair bir haber… Sabır dedi her zamanki gibi sabır… Sıkboğaz etmek istemiyordu. Belki söylediklerinden pişman olmuştu. Gece yüreğinden dökülenler gündüz aklına takılmış olabilirdi. Aklıyla yüreği birbirine karışmıştı belki. O nedenle beklemeliydi sabırla. Kendi söylediklerini kendi hazmedene kadar beklemeliydi.
O böyle yaptıkça kendisi de şüpheye düşüyordu. Gelgit sadece onu değil kendisini de yoruyordu. Ya gelince başka şeyler söylerse, ya söylediği her şeyi bir anda unutmuşsa, ya o bir anlık hislerle söylediğim şeylerdi derse o zaman ne yapardı. Baktığı her yerde onu görüyordu. Üç gündür gözüne uyku girmemişti onu düşünmekten. Ne gece bitiyordu ne de gündüz. Yediğinin içtiğinin tadı kalmamıştı. Zaten yemiyordu da doğru düzgün.
Tek yaptığı hayal biriktirmekti son günlerde. Sevmişti bu hayal alemini. Eskiden gözlerini kapatırdı hayal kurmak için ama son zamanlarda artık ona da ihtiyaç duymuyordu. Baktığı her yerde tebessüm eden yüzüyle o nasıl olsa beliriyordu. Hatta bazen kendini kaptırıp onunla konuşmalar yapıyordu. Hoş kendi söylüyor kendi cevaplıyordu ama bunu yine de kimseler bilmiyordu. Hani korkmuyor da değildi. Ya başkalarının yanında da yaparsa bunu, sonra ne derlerdi kendisiyle ilgili. Aklının karaya vurduğu kesindi. O gönülle çıkmıştı bu yola. Akıl kimin umurundaydı şimdi. Vira bismillah deyip atladı aşk okyanusuna.
Ya gemileri yakacaktı ya da gemileri... Ganimeti bol bir seferdi. Nasıl bol olmasındı ki. Bolca göz yaşı vardı, sonra kalp çarpıntısı. Hele hele uykusuzluk yanına da iştahsızlığı ekledin mi bu iş tamamdı. Ama en güzelini en sona bıraktım. Bir sürü deli dolu düşü vardı biriktirdiği. Artık bu okyanusta her yer onundu. O’nla doluydu. Nerde yanmak isterse orada yansındı yüreği. Yandıkça yanacağı da belliydi. Zaten okyanusun hepsi ondan ibaret değil miydi?
Bıraktı yüreğini ateşler içine. Başka türlüsü olmuyordu. Sevda korkak bir insana hiç ama hiç yakışmıyordu. O nedenle cesur olmak gerekiyordu. Yanacaksa yanmalıydı, acıyacaksa acımalıydı, tükenecekse tükenmeliydi ama sızlanmamalıydı, söylenmeliydi hele hele şikayet hiç etmemeliydi. Yıllardır beklediğimiz aşk değil miydi? Al işte tam da zamanında çaldı gönül hanesini. Bunca ters giden hayatında belli ki ters giden bir aşk eksikti. O da geldi bütün tersler tamamlandı çok şükür şimdi. Tek iş yön bulmaktı. Aksiydi huysuzdu yüreği. Söz dinlemez ele avuca sığmazdı. Kendi gibi başına buyruktu. Böyle bir yürekle zaten bu aşkın istese de düz gidemeyeceği belliydi.
Yükledi şimdi aşkını yüreğine daldı ateşten okyanusa. Bakalım mumdan gemileri ateşten denizlerde yürütmek kolay mıymış? Görelim seni, dedi kendi kendine. Niyeti kesindi. Ya denizde ateşlere karışacaktı ya da bu emaneti adam gibi yerine iletecekti. Vazgeçmeye ise hiç mi hiç niyeti yoktu. Kendisinin niyeti yoktu da ondan emin değildi işte. Bu haliyle girerse ateş onu yok edebilirdi. Yanmaktan korkabilirdi. Kolayı seçebilirdi. Oysa yanmak pişmekti, olgunlaşmaktı, kendini bulmaktı, kendini bilmekti. Bunları nasıl anlatır nasıl dile getirebilirdi ki. Kendi acıya talipti de talip olmayana/olamayacak olana ne denilebilirdi.
Zaman dedi zaman… Bekleyip görecekti… Görmesi için bekleyecekti… O ateşten vazgeçse bile kendisi vazgeçmeyecekti. Ya hep ya hiçti. Tek başına kalırsa o ateş düşlerin bittiği yerdi. O gözler kendisine bakmayacaksa, o yüreği kendisi için çarpmayacaksa, düşlerini o gerçekleştirmeyecekse ateş yaksındı kendisini. İşte o zaman pervane misali alevlere salacaktı bütün düşlerini, yüreğini ve hatta kendisini…
Çünkü biliyordu ki “ölümdü bir başına yaşanan, aşk iki kişilikti.”
11/12/07-Salı/23:35
YORUMLAR
Merhaba;
Aşk iki kişilik midir? Öncelikle teşekkürler paylaşımınız için. Prof. dr. Ahmet İnam bakın bir yazısında ne diyor:
"- Biraz da aşktan konuşalım mı?
Aşkta benim teorim şu; aşk doğuştan hormonlarla ilgilidir ama aynı zamanda kazanılması, edinilmesi gereken de bir şeydir. Emek ister. Hormonu iyi salgılayan aşık olduğunu sanabilir, çıldırabilir, azabilir ama aşk ayrı bir şey. Bir sanat, bir güzellik yaratmaktır aşk. Hıyarların, hamhalat heriflerin işi değildir. Diyelim ki kızın birini görüyorum, içime bir ateş düşüyor ve aşık oluyorum. Yok öyle yağma, böyle beleş bir şey olabilir mi? Ateş düştükten sonra ne halt yediğine bağlı olarak aşk olur ya da olmaz. Ateş düştükten sonra o ateşi düşüren kişiye gidip onu söndüreyim hemen diyorsan, orada aşk yoktur. Ama aşk düştüğünde; kendimizi, hayatı, yaşadığımız kültürü anlamaya ve dönüştürmeye çalışıyorsak, işte aşk odur. Bize insan olduğumuzu hatırlatır ve büyük bir sorumluluk yükler.
Aşık olduğum zaman aklıma şu gelmeli, aşığım, demek ki yapacak çok iş var. Yani sevgilimle pastanede buluşacağım veya bir arkadaşın evine gidip yiyişeceğiz... Bu da yapılmalı tabi de yalnız bunu yapıyorsanız aşk falan yoktur. Yani burada, arkadaşın evine gittik, yiyiştik. Aşka giriş bile yok burada yiyiş var. Yani aşk, o yemekten aldığımız enerjiyle bir yere bir ağaç dikebiliyorsak, bir insana yardım edebiliyorsak, farklı kitaplar okuyabiliyorsak, gereğini yerine getirdiğimiz şeydir.
Aşk eşittir sevgili değil, iki kişilik de değil çok kişiliktir aşk. Bütün dünyayı düşman belleyip Leyla'yı sevmek değildir. Leyla'da bütün insanlığı sevmektir."
Hamdım,piştim,yandım ama yanıldım der gibi betimlemeler...Bir tuval düşledim bir beyaz bir beyaza dokunan samurdan incelik....Bir düş izi bir kırık beste sonrasında yarım kalan beste...Kementi elinde hazır bir prensesin kutsal mutsuzluğuna davetiye çıkartmak neyse beyaza düşülen siyahtan kırık bir notu kimbilir bir gün birileri okur....Düşbaz incelikleri ruhumuza üfler gibiydiniz tebrikler kutlarım
Evet; aşk iki kişilik serüvendir. Ancak; aynı paranoyayı birbirleri için yaşıyorlarsa, aynı duygu ve özlemle
Tek başına yaşanıyorsa platonik duygular ahhhhh.
düşlerini o gerçekleştirmeyecekse ateş yaksındı kendisini. İşte o zaman pervane misali alevlere salacaktı bütün düşlerini, yüreğini ve hatta kendisini…
Çünkü biliyorki öykü sahibi “ ölümdür bir başına, aşk iki kişiliktir.”
Bir solukta okudum, aynı öykünün bu günkü tefrikasını.
Tebrikler.
...Tek başına kalırsa o ateş düşlerin bittiği yerdi. O gözler kendisine bakmayacaksa, o yüreği kendisi için çarpmayacaksa, düşlerini o gerçekleştirmeyecekse ateş yaksındı kendisini. İşte o zaman pervane misali alevlere salacaktı bütün düşlerini, yüreğini ve hatta kendisini…
Alevler bazen çok sıcak oluyor...Kandan yapılıyorlar, aşk için akıtılan kandan, yüreğin en derininden gelen kandan...aman dikkat edin aşk ölüme çabuk dönüyor o kanda...
Tebrik ederim,
Sevgi ve saygıyla.
Ya gemileri yakacaktı ya da gemileri... Ganimeti bol bir seferdi. Nasıl bol olmasındı ki. Bolca göz yaşı vardı, sonra kalp çarpıntısı. Hele hele uykusuzluk yanına da iştahsızlığı ekledin mi bu iş tamamdı. Ama en güzelini en sona bıraktım. Bir sürü deli dolu düşü vardı biriktirdiği. Artık bu okyanusta her yer onundu. O’nla doluydu. Nerde yanmak isterse orada yansındı yüreği. Yandıkça yanacağı da belliydi. Zaten okyanusun hepsi ondan ibaret değil miydi?
GANİMETİ BOL OLUR GİDİLECEK OLAN SEFERLERİN....ALIP DÖNMEK, ALABİLMEKTİR ASLOLAN VE GEMİLERİ YAKMADAN...
Çünkü biliyordu ki “ölümdü bir başına yaşanan, aşk iki kişilikti.”
VE KALEMDEN MUHTEŞEM FİNAL..
SEVGİYLE..
Bıraktı yüreğini ateşler içine. Başka türlüsü olmuyordu. Sevda korkak bir insana hiç ama hiç yakışmıyordu. O nedenle cesur olmak gerekiyordu. Yanacaksa yanmalıydı, acıyacaksa acımalıydı, tükenecekse tükenmeliydi ama sızlanmamalıydı...
-----Ah aşk beni derbeder en 3 kelime. emin ol çoğu zaman 2 kişilik olan bazen tek kişi olarak yaşanıyor. işte ozaman yükler omuzlarına binşyor ve sen hayatının en acı anını yaşıyorsun tebrikler çok güzel olmuş. kalemine sağlık gönül dostum....
Çünkü biliyordu ki “ölümdü bir başına yaşanan, aşk iki kişilikti.”
....................
Finaldeki bitiriş, aslında yazının önsözü ve kaşesi. Sorgularla biçimlenen, kendi yüzleşmesinden aklanan, hücre cezalarıyla gün ışığını özleyen bir yazı sanki. Bildik okşayışlarla renklendirilmiş, ısıtılmış, damıtılmış bir düş rahlesi. Gerçeğin damıtılarak özleme sunumu. Varsıllık ve gezginlik gibi derin bir temayla mizansenleştirilmiş.
Böyle baktım, bunları gördüm. Yazıya yapılacak yorum kalemşörün derin anlatısında bence...
Tebriklerimle.
Oysa yanmak pişmekti, olgunlaşmaktı, kendini bulmaktı, kendini bilmekti. Bunları nasıl anlatır nasıl dile getirebilirdi ki. Kendi acıya talipti de talip olmayana/olamayacak olana ne denilebilirdi.
Zaman dedi zaman… Bekleyip görecekti… Görmesi için bekleyecekti… O ateşten vazgeçse bile kendisi vazgeçmeyecekti. Ya hep ya hiçti. Tek başına kalırsa o ateş düşlerin bittiği yerdi. O gözler kendisine bakmayacaksa, o yüreği kendisi için çarpmayacaksa, düşlerini o gerçekleştirmeyecekse ateş yaksındı kendisini. İşte o zaman pervane misali alevlere salacaktı bütün düşlerini, yüreğini ve hatta kendisini…
Çünkü biliyordu ki “ölümdü bir başına yaşanan, aşk iki kişilikti.”
evet yandığımı hissediyorum ama bu denli olgunlaşmak olduğunu unutmaya yüz tutmuşken silkeliyor beni yazılarınız.sabırsa geri gelmekte...
ve evet aşk iki kişilik bir şeyler beraberce yaşanır paylaşılır ama aşkta da tek olduğumuz zamanlar oluyor tıpkı beklemek gibi sabretmek ve fedakarlıklar gibi ama sevdiğin için değil mi bu? mücadele hiç olmadığı kadar çok; karşı taraf için istekler hiç olmadığı kadar heyecan dolu ve yaşamaya değer,ama ya bencillik varsa o aşkın içinde o zaman da iki kişiliktir diyebilir miyiz acaba??!!
Ölümün tek başına yaşandığı bir gerçek, aşkın ise iki kişilik yaşandığınıda hakikat görmüyorum.aşk yürekten oldumu O nun rızası doğrultusunda tek kişilik olarakta yaşanabilir, maşukun haberi olmasada aşık, hamken pişip yanıp varlığını sevdiğinin varlığına katabilir. ölümü herkes muhakkak yaşayacak, aşkı uğruna ölümlere soyunanda günün birinde maşukuyla aynı toprakta yek vucud olacak...
yüreğindeki kıpırtılara, gözündekine ve gönlündekine şahidim dost, Rabbim gönlüne serinlik versin,sahili selamete çıkarsın aşkın A.... halini sana yaşatsın.
Tebrikler Karakalem.
Gerçekten çok güzeldi.
İçinde ilke edinilecek nitelikte, sözler barındırıyor.
Yanmak pişmek olgunlaşmak...
Mumdan gemilerle ateş denizine açılmak.
Bir açıdan da şairliğe soyunmaya benziyor.
Bilgi birikim olmadan yazılan şiirler, eriyip gidenlerden olacak.
Kaleminiz kalıcı olsun değerli kardeşim.
Bu kalem takdir edilmeye değer çünkü.
Başarılarınızın devamını diliyorum.
Saygı ve selamlar... Sultan Yürük