YAŞAMIN KÖR KIYISI
- Balıklar oynaşıyor mu anne ?
evet oğlum...
- güzel görünüyorlar mı ?
inanır mısın...neredeyse hepsine tek tek baktım, hiç biri senin kadar güzel değil.
- ben balık mıyım ki anne, neden bana baktın.
güzel olan ne varsa önce senin için ona bakıyorum...kendim için dönüp sonra da sana bakıyorum oğlum...yarışı kazanan hep sen oluyorsun.
.
.
Yaşamda pist belli değil ki anne.
Yarış ve yarışmalar nasıl olsun.Şimdi diyelim ki ben bir paraşütçüyüm ama ülkelerin hiç birinde paraşüt atlayacak ne dağ var, ne yüksek bir yer, ne bir paraşüt, ne de paraşütçü...O zaman benim yarışçılığım ne işe yarar...Söyle bana, hadi.
Ya da ölümünün hep denizden olmasını isteyen usta bir yüzücüyüm,
Ama ırmakları bile kurumuş bir ülkede yaşıyorum...
Oysa gün geliyor askere gidiyorum,
Tıpkı o gün gibi...!
Bir mayına basıyorum...Yüzümü sen tanırsın sanıyorken, ben bile tanımıyorum.
.
Sus bakalım...
Demek ki kaderde yaşamın kör bir kıyısında seninle yeniden tanışmak varmış oğlum.
Farz et ki, dünya yeniden ve yeni bir kıyıda kuruluyor...
Bütün denizler sadece deniz kokulu, ama görünmüyor...tıpkı şurada oynaşan balıklar, gökyüzünde uçuşan martılar yine sana çocukluğunda anlattığım masallar gibi...şeffaf.
- o yüzden mi ben hiç birini göremiyorum anne.
evet oğlum.
.
.
- ya onlar, onlarda mı beni göremediler anne ?
Kolumun gözü yoktu ki...yoksa devletin malına zarar vermek ister miydim ki...Aslında o memur beni dinlemekten sıkılıp itmeseydi, kolum bankonun üstünde duran elekrik saatine değip düşmezdi.
- evet oğlum düşmezdi, hem o düşmezdi...hemde sen.Sonra da bir gece hastanede yatmazdın...ne yapalım kısmet.
Seninle konuşurken çok kekelemiyorum değil mi anne ? ama o memurun karşısına gidip,
Devlet; gazilere yüzde elli indirim yapıyormuş, doğru mu memur bey. Eğerdoğruysa o hakkımı kullanabilir miyim demek için öldüm..öldüm, dirildim anne.Konuşamadım,
kekeledim...zaten patlayan bomba beynimin konuşma hücrelerinin çoğunu yok etmişti, memurun suratıma doğru sesleriyle, kalan hücrelerimde o anda gitti.
Evrakların eksik dedi, ellerinle itti beni...gözlerimin görmediğini bilmiyordu.
Vücudumun, hastalığım yüzünden her yanı titriyordu.
O an da boğazıma bir el yapıştı...sıktı, sıktı, sıktı...ölmek böyle birşey olmalı dedim.
ama o el bilmiyordu,ben daha önce, bundan daha beter bir ölümden dönmüştüm değil mi anne ?
- güvenlik görevlisiymiş...sen titreyip, saati düşürünce memura saldırıyorsun sanıp,
boğazına yapışmış.Kör ve parkinson hastası, üstelik gazi olduğunu anlamadan yakana yapışmış...çığlık sesleri içinde hastaneye zar zor yetiştirildin.
Bir gece hastanede bedensel çaresizlikten yatırdılar.
İki gün sonra, evrak istemeden yüzde elli indirim uygulanmaya başlandı.
Sevindik...
Sevincin kursağımızda kalacağımızı nereden bilebilirdik ki...
Yedi ay sonra...
Kapı yine çalındı.
Postacı elimize bir kağıt tutuşturdu.
Hatırladın mı ? hani ben okurken, sen yutkunuyordun.
Yine mi yutkunuyorsun ?
Elektronik sayacı kırarak devlet malına zarar vermekten, görevliyi darp etmekten dava açılmış... Üç yıla kadar hapis isteniyor, duruşmaya geleceği tarih .. .. .... !
.
- balıklar nasıl görünüyor anne ?
- görünmüyorlar oğlum...ikimize yeni bir dünya kurduk ya.....onun kıyafetlerini giymeye gitmişlerdir.
gazi ömür gezdiren (anısına)
öyküsatıcısı2011Davidoff
YORUMLAR
Öyküsatıcısı, okurken tüylerim diken diken, boğazıma bir yumru oturdu.Tebrikler, ülkemizin acı gerçeğini çok güzel işlemişsiniz.
Bu ülkenin vatan bekçiliğini yapan ve bu uğurda şehit olup, ya da gazi olanlar dualarla analım.Onların sayesinde evlerimizde rahat oturuyoruz.
Onlara uzanan eller kırılsın.
Off çok acı, selamlar canım, tebriklerimle.
Harika bir yazı. Titiz, dürüst ve en mühimi gönülden... Sevgili Davidoff'u bu kadar beğenilesi kılan bence içerikteki yumuşaklık, hissettirmeden anlatım ve her dem yürek hafifliği. Bir benzeri yok çalışmalarınızın. O yüzden okuyucularınız bağımlınız aynı zamanda.Tebrikler.
Davidoff
SAĞOLUN Sn.Kaygısız.