- 694 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RAHİBE YÜREKLİM
Gidenlerin ve bana asla gelmeyenlerin türküsünü bir ben söylerim dağ çiçeği
Ürküntülü bir sevdanın ağlama nöbetlerinde kavgam olmadı seninle, aşk adına
Gövdemden her çıkardığın mermi, senin bedenine saplanıverir farkında olmadan
Sensiz hiçbir dudakta öpüşlerin, sensiz hiçbir bahçede lale devri keyfini sürmedim ben.
Seni sevince, umuda, sevinçlere ve tutkulara yelkenlemiştim ruhumu. Bir bayram sabahı coşkusunda seni karşılayıp, ‘hoş geldin’lerle tutmuştum, öpmüştüm ellerini. Sevda pazarlarında, sevgi bahçelerinde ve aşk okyanuslarında dolaşmış, şarkılı, türkülü halaylarda birbirimizin yüreğindeki sevgiyi kundaklamıştık umut gecelerinde.
Acılarının, ağrılarının ve içindeki hesaplaşmalarının üzerinde şölenler kurmadım hiçbir zaman ben. Nar gözesi güzelliğinin açılımlarında bir papatya duruşuydu sana sunduğum. Ya seviyor, ya sevmiyordum kısacası. Göğümdeki duman, kulağımdaki şarkı, yüreğimdeki beste ve ömrümdeki bilinmez bir denklemdin. Yaralarımı yaladıkça bir kaplan, acılarımı deştikçe bir arslan ve leşimi sürükledikçe de bir sırtlan oluyordum ben.
Gidenlerin ve bana asla gelmeyenlerin türküsünü bir ben söylerim dağ çiçeği. Tane tane, ağıt ağıt duruşlarımın zehir yutkunuşlarında umarsızlıklarımı ve ıssız yerlerde gökyüzüne uzanışlarımı sorgulama sen. Ürküntülü bir sevdanın ağlama nöbetlerinde kavgam olmadı seninle, aşk adına. Gövdemden her çıkardığın mermi, bedenine saplanıverir farkında olmadan. Sensiz hiçbir dudakta öpüşlerin, sensiz hiçbir elde kader çizgilerinin, sensiz hiçbir bahçede lale devrinin keyfini sürmedim ben.
Kimi yerlerde, kimi sana yakarmalarda, kimi de yokluğunun kumullarında sürünmüşüm işte. Kırılan kemiklerim, bana olan ilenmelerin ve yalvarmalarıma zıpkın duruşlarınla içimdeki engerek yılanları acıtır oldu yüreğimi. Bir gün senin geçtiğin yerlerde, beni aradığın bahçelerde kaplumbağalar tıslamaz olur ve döl tutmaz sevişenler. Yüreğindeki mavzerlerin tetiği düşer ve etime gömülür kurşun sevdan. Gözlerindeki namlular ateşlere durmadan ve aşk’ın tetiği düşmeden bu bahar yol vermelisin bu sevdaya.
Acı ve hüzün benim ağacımın yaprağıdır gül bakışlım. Sesimi sürdüğüm her taş bir kayaya, gözyaşımı düşürdüğüm her göl bir okyanusa ve gülüşlerimi verdiğim her gökyüzü binlerce kuşa dönüşür bebeğim. Kovanlarımdan her sabah binlerce sözcük toplarım yediveren duruşlarımla. Bunun için saklanır yüreğimde arılar, bunun için sonbaharlarımda bile yeşildir yapraklar, sırf bunun için öfkelerimde yerle bir olur dağlar, ırmaklar.
Rahibe yüreğinin hiç çözülmemiş düğmeleri günahkâr bir geceye isyan eder hep. İnsanların ikinci yüzlerine, kanatılan güllere ve emici yarasalara isyan eder asırlardır. Yılanların, çıyanların cirit attığı bu hayat labirentlerinde yüreğini darağaçlarına çekersin her kırgınlıkta sen. Sözlerin terime yapışır, gövdeme gözlerini geçirir ve yoksul bırakırsın türkü sözlerimi. İşte bu yüzden öpmem seni alnından, bu yüzden etimde ekmek, ekmeğimde susam ve soframdaki gülüşsün sen.
Bin bir diş oyuğu bir dünyanın ar yerine, namus yerine, çivili bakışlar kanattıkça gök göğüslü tomurcuk gülleri dizlerini döversin sen. Yolarsın saçlarını gecenin, tutarsın ellerini yalvarılı direnişlerin ve dağ olursun, yürek olursun, kelepçe olursun ve içindeki şölenleri bitirirsin. Kıydıkça insanımız kayınlara, çınarlara, ardıçlara ve alıçlara kutsarsın kendini, atarsın bedenini yüreğimdeki korsansız sulara.
Adımlanan kaygan yollarda birbirimize tutundukça düşer hale gelmemiz geçmişin salyalı köprülerine tutunamamızdandır. Korkularımız ve şüphelerimiz büyüdükçe her gün sevgimizi kaybedecek, her gün düşlerimizi arar olacağız. Gün dökümü yüzümüzdeki çizgiler büyüdükçe biz oyunlara doymamış nice çocukların küskün uykularına özeneceğiz. Acımız umutlarımızı törpüledikçe gelgitlerimizin asma bahçelerinde ayyaş naralar atacak, hızla giden bir sevda trenini ne yaparsak yapalım, asla yakalayamayacağız.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.