- 2162 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
CENGİZ DAĞCI'yı UĞURLARKEN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"Bize Tatar diyorlar. Çerkez, Kazak, Türkmen, Azeri, Karakalpak, Çeçen, Uygur, Kabardı, Başkırt, Kırgız diyorlar. Bunlar hep yalan. Deniz parçalanamaz. Biz Türk Tatar’ız. Bunu senin kalbin bildiği gibi her Başkırt, her Kazak, her Kırgız’ın da kalbi bilir. Kalbinin hisleriyle hareket et. Dünyanın boş hırslarına kapılma"özdeyişiyle Türklük bilincini ortaya koyan ve edebiyat çevrelerinde "Yurdunu Kaybeden Adam" olarak bilinen Kırımlı yazar Cengiz Dağcı 22 Eylül 2011 Çarşamba günü İngiltere’de hayata gözlerini yumdu.
Yurdunu Kaybeden Adam adlı romanıyla, hayatı boyunca çektiği acıları, gurbeti ve sılaya özlemini anlatan Dağcı, eserlerini "anamın dili dediği" Türkiye Türkçesiyle kaleme alıyordu.
Yalta’nın Gurzuf kasabasında 1919 yılında doğan Cengiz Dağcı’nın çocukluğu Kızıltaş köyünde geçti. İlk ve orta öğrenimini köyünde ve Akmescit’te tamamladı. Kırım Pedagoji Enstitüsü ikinci sınıfında iken İkinci Dünya Savaşı çıktı. Önce Sovyet ordusunda ardından Türkistan lejyonunda savaştı. Savaşın insanı çıldırtan manzaralarına şahit oldu. Ukrayna cephesinde 1941 yılında Almanlara esir düştü. Almanların yenilmesi üzerine esir kampından kurtularak müttefik devletler safına sığındı. Polonyalı katolik bir Roman olan eşi Regina ve kızı Arzu ile birlikte 1946 yılında önce Edinburgh’a geldi. 1947’de Londra’ya geçerek İngiltere’ye yerleşti... Rus baskı ve işgalleri sonucu yurdunu kaybeden binlerce Kırım Tatarından biriydi. İngiltere günleri de pek kolay geçmedi. Bir taraftan yazarken en ağır işlerde çalışmak zorunda kaldı. Vatanından ayrıldıktan sonra onca özlem duyduğu Kırım’a bir daha hiç gidememesi ayrı bir trajedidir.
Eserlerinde Kırım Türklerinin Rusların zulmü altındaki hayatını anlattı bizlere. Türkiye’ye hiç gelmediği halde kitaplarını Türkiye Türkçesi ile yazdı.
İlk kitabı " Sadık Turan " Korkunç Yıllar adıyla 1956 yılında Varlık Yayınları tarafından basıldı. Yazar o yıllarda eserlerinin redaktörlüğünü yapan Ziya Osman Saba’nın kitaplarını ütülediğini minnet duygularıyla anlatırdı. Yetmişli yıllarda ülkemize hakim olan ideolojik körlük nedeniyle Varlık Yayınları kitaplarını yayınlamaz olur... Yazar bu durumu "edebiyatın sağı solu mu olurmuş, Varlık komünistleşti" diyerek açıklar. Devreye Kağan Yayınları girer. Daha sonra tüm kitapları Ötüken Neşriyat tarafından basılır.
Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, Onlar da İnsandı, Ölüm ve Korku Günleri, O Topraklar Bizimdi, Dönüş, Genç Temuçin, Badem Dalına Asılı Bebekler, Üşüyen Sokak, Anneme Mektuplar, Benim Gibi Biri, Yoldaşlar, Biz Beraber Geçtik Bu Yolu, Bay Markus Burton’un Köpeği, Bay John Marple’ın Son Yolculuğu, Oy Markus Oy, Rüyalarda Ana ve Küçük Alimcan, Cengiz Dağcı Hatıraları, Regina, dört ciltlik Yansılar deneme serisi gibi yirmibeşe yakın eseriyle Türkçenin gelişmesine hazine değerinde katkılar yapmış ve çok sevdiği Türk dünyası toplulukları arasında bir kültür köprüsü kurmuştur.. Romanlarının yanı sıra şiir, temsil, deneme ve öykü tarzında eserler de kaleme almıştır.
Kırım davasının gönüllü destekçisi rahmetli Kemal Çapraz 2001 yılı başlarında bir gurup arkadaşıyla birlikte İngiltere’ye gitmiş, yazarı Güneybatı Londra’nın yeşilliği ve tenis turnuvalarıyla ünlü Wimbledon’daki evinde ziyaret ederek, intiba ve sohbetlerini aynı yılın Mart ayında Türkiye gazetesinde yayınlamıştı. O’nun aktardığı söyleşilerden anlıyoruz ki yazarımız Türkiye, Türkçe ve Türklük sevdasını içselleştirmiş bir görev insanıdır...
Yazarımızın 1986 yılı Aralık ayında yaşadığı ve bizlere o güzel üslubuyla aktardığı bir anısı bu konuda ne kadar hassas ve samimi olduğunu ortaya koymakta...
"Türkçe isimlerini bilmediğim iki çiçek ektim üç yıl önceki karşıki çitin dibine. Çiçekçinin verdiği malûmata göre Türk çiçekleriymiş. Türkiye’den getiriliyormuş. Yerden yarım metre kadar yüksek, eğreltileri hatırlatan koyu yeşil yaprakları arasındaki dalların ucunda zurna biçiminde çiçekleri pembemsi kızıl bahçemin en güzel yerine ektim. Geçen yılın yazı ilk kez çiçeklendiler. Çiçeğin ismini öğrenirim diye tanıdıklara sordum soruşturdum; bilen bir kimse çıkmadı. Ama ismi önemsiz. Çiçekler Türk çiçeği; bu yetiyor bana.Yaz boyu her akşam suladım, üzerlerine eğilerek okşadım; okşarken akrabayız, kardeşiz diye fısıldadım bile çiçeklere… Geceleyin ayaz bastı; sıfırın altında altı derece. Sabahleyin bahçeye çıktığımda çimlik, gümüşsü kırağı örtüsüyle örtülüydü güneş ışınlarında. Dosdoğru Türk çiçeklerine yöneldim. Soğuğa dayanıklı olduklarını bilmeme rağmen, üzerlerini saman çöpleriyle örttüm. Kimbilir, geceleyin ayaz basar belki gene. Ya da kar yağar. Üşümesinler benim Türk çiçeklerim."
Doksanıncı doğum yıldönümü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 2009 yılında Cumhurbaşkanlığı köşküne davet edilmişti. Ancak İngiltere’de yaşayan yazarımız rahatsızlığı nedeniyle Türkiye’ ye gelememişti.
Geçen yıl 28 Eylül 2010 Perşembe günü Eskader’in her hafta Timaş Kafe’de düzenlediği geleneksel Babıali Sohbeti’nin konusu Cengiz Dağcı’ydı. Kendisiyle görüşme fırsatı bulmuş ve hakkında bir de kitap yazmış olan İsa Kocakaplan Beyefendi yazarımızla ilgili gayet ihatalı bir konuşma yapmıştı. Toplantı arasında katılımcılara Dağcı’nın dört ciltlik deneme serisi kitabı "Yansılar"ından çağrışımlar ve yansımalarla kaleme aldığım "Yetim Çağrı" şiirimi okumuş, kendisini içten bir muhabbetle gıyabında yad etmiştik...
Yazarın kızı ve damadı, cenazesini Hristiyan geleneklerine göre kaldırmak istemişler ancak Polonyalı Katolik olan ve 1998 yılında vefat eden eşi Regina’nın vasiyeti üzerine, İslami geleneklere göre toprağa verilmesi uygun görülmüş.
İlk haberlere göre naaşın 26 Eylül 2011 Pazartesi günü Londra Süleymaniye Kültür Merkezi Vakfı’nda öğle namazı sonrası kılınacak cenaze namazının ardından Londra’da llford bölgesindeki Müslüman mezarlığına defnedileceği açıklanmıştı. Bilahare Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yerinde girişimleri sonucu Kırım’a götürüleceği ve son yolculuğuna burada uğurlanacağını öğrendik. Doğrusu da buydu...
Türkiye’deki Kırım Tatar diasporası adına Kırım Dernekleri de çeşitli şehirlerde Cengiz Dağcı’nın vefatı nedeni ile gıyabî cenaze namazları kıldıracak ve anma günü düzenleyecektir. İlk gıyabî cenaze namazı 24 Eylül 2011 Cumartesi günü öğle namazını müteakip Ankara Kocatepe Camii’nde kılındı.
Türkiye’de Kırım Derneklerinin ve temsilciliklerinin bulunduğu şehirlerde 1 Ekim 2011 Cumartesi günü öğle namazını müteakip anma toplantıları yapılacak, Kur’ân-ı Kerim ve Mevlid okutulacaktır.
Evet, bir dağ göçtü... Acımız da bir o kadar büyük... Ölümünün ardından kişiliği ve eserleri üzerine daha çok düşünülecek ve araştırma yapılacaktır.
Büyük Milletimize ve sevenlerine baş sağlığı dileklerimle ruhu şad mekanı cennet olsun diyorum.
Rabbim rahmetiyle yarlıgasın... El-fatiha...
YUSUF BİLGE
CENGİZ DAĞCI'yı UĞURLARKEN Yazısına Yorum Yap
"CENGİZ DAĞCI'yı UĞURLARKEN " başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
26 Eylül 2011 Pazartesi 19:07:59
selam olsun insanlık sanatını yüceltenlere
ve ebedi aleme göçenlerin cümlesine Allah rahmet eylesin mekanları pürnur cennet olsun el fatiha.. amin..
tebriklerim günün yazısına hayata kattığınız eşsiz cümle güzelliklere iyi ki varsınız değerli dost..
sevgim saygım selamlarımla...