Karanlık falan da kalmadı ortalıkta.
Karanlığı yararak hızlı adımlarla geri dönüyordum. Etrafıma bakıyordum da ulan bu gece harbiden soğuk hava. Ceketimi iyi ki giymişim diye içimden geçirdim. İnsanlara baktım, hep bir koşturmaca. Herkeste bir telaş. Cebimden ufak not kâğıdımı çıkarıp not alıyorum: İnsanlar yine her zaman ki gibi koşuyor, Allah bilir durup bir kere olsun niye bu kadar çok koşturduklarını düşünmüyorlardır. Niye koşuyorlar hangi hizmete aracılık ediyorlar çok merak ettim doğrusu. Ben de koşuyordum bir zamanlar. Yakın bir geçmişte bu koşuşa bir son verdim. Ağır aksak adımlarla yürüyorum şimdilerde. O değil de yolda yürürken bu insanların koşuşturmacası niye bana böyle farklı geliyor bazen gerçekten anlam veremiyorum. Bana bazı şeyler gerçekten farklı geliyor, sonra kendime dönüyorum her defasında. Şimdi olduğu gibi. Ben niye sağa sola bakıp ıslık çala çala eve doğru adımlamam gerekirken bu insanlara kafayı takıyordum ki. Çok mu soru sormaya başladım ne?
Soruları buruşturup yanından geçtiğim bir çöp konteynırına bırakıyorum. Zihnimde sağa sola koşuşturan fikirler beynime baskı yapmaya başladı yine. Sorulardan kurtulsam düşüncelerimin esiri oluyorum. Düşünüyorum da: Düşünemiyorum! Uyumaya çalışırken koyun say derler ya hani; ben de adımlarımı saymaya koyuldum. Kaçta kalmıştım? Bunu da unuttum. Sonra adım saymaktan da vazgeçtim. Yahu bu ev ne taraftaydı? Karanlığa bu sefer kendimi hapsetmiştim anladım. Çıkış ne tarafta, ev nerde, yol nereye çıkıyor? Tamam şimdi şu karanlıktan dosdoğru devam ediyorum, sonra sağa dönüyorum sonra tekrar sağa sonra tekrar sağa. Dairemi çiziyordum yoksa. İnsan şuraya bir levha dikmez mi “ çıkış yok!” Ben bu karamsarlıkla zaten… Tamam tamam, kendime geliyorum. Silkindim, su var mı ya yüzüme çarpsam? Fazla mı iyimser oldum. Karanlıkta su ne arasın. Arar belki çöl değil ya. Karanlık bir çöl nasıl olurdu acaba. Bata çıka kumlara basa basa. Belki serapta görürdüm. Sonra yeşil bir vadiye denk gelir oradan kana kana su içmek için kafamı suya soktuğumda yüzüm gözüm kum olurdu falan… Belki birkaç bedeviye falan denk gelirdim. Arapça da bilmiyoruz işe bak! Gel de iyimser ol işte. Nasıl anlaşırdım onlarla acaba? Neyse. Çöl değil karanlıktayım. Onu çöle düşünce düşünürüz yahu. Şimdi düşünmem gereken şey, benim şu sürekli aradığım küçük parıltı. Yine gelir mi acaba kurtarmaya. Daha önce geldiğinden bahsetmiş miydim hiç ? Yahu bu soruların çoğu benim unutkanlığımdan kaynaklanıyor sanırım. Fazla cebelleş olmaya başladım çünkü bu sorular ile. Bizim şu parıltı, öyle olmadık yerlerde çıkıyor ki aklınız almaz. Bir keresinde de büyük bir fırtınanın ortasındaydım. Savrulup gidiyordum… her şey üstüme yıkılıyordu ve ben kıl payı kaçıyordum her defasında. Şans bir aptalın temel ihtiyacıdır diyor ya üstat. Ona hak veriyor ve şans falan istemiyordum ben. Öyle de nankör insanlarız ki şimdi kaçarken ki Rabbi zikrediyoruz ya. Başka hiçbir zaman zikretmiyoruz ha. Bu da ayrı bir sorun… Şimdi bir de o konuya girmek istemiyorum. Ne diyordum. Bizim parıltı. İşte kaçıyordum her şey üstüme yıkılıyor son anda kurtuluyorum falan. Nasıl koşuyorum ama çıta falan halt yemiş. O kadar yani. Saatte kaç kilometre hız yapıyordum acaba. Bir ev bulup bodrum katına yuvarlana yuvarlana düştüğümde, kafamı öyle bir çarpmıştım ki bırak yıldızları tüm evren başımın üstünde daireler çiziyordu. Sonra acının vermiş olduğu bir haz olsa gerek kafamı rasgele duvarlara vurmaya başladım. Her defasında daha geriden gerinerek vuruyordum. Kafatasımda çatlaklar oluştuğundan emindim. Son bir kez daha deyip iyice gerindikten sonra saatte 40 kilometre hızla kafamı tam duvara vuracakken duvar birden açılıvermesin mi? Kafamı bir avucun içine sıkıştırılmış halde buldum. Kıpırdatamıyorum, kaldırıp kafamı bakamıyorum. Gözümü iyice yukarı dikmeye çalışıp baktığımdaysa gözümü kör edecek derecede bir ışık. Tamam işte bu bizim parıltıydı deyip rahatlıyordum. Acıdan mıdır bana ilaç falan mı içirdi bilmem bayılmışım uyandığımda bir sahilde güneşlenirken buldum kendimi! Tamam inanmadınız boş verin. Parıltım var yalnız gerçekten, arada uğrar. Karanlık falan da kalmadı ortalıkta.
// Talat Altun
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.