- 1646 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BUKE(GELİN)
Hep dilden dile dolaşana bir sözcük vardır.( Adı aşk) Herkes iç çekerek bende yaşadım benim hayatımı yazsanız kalınca bir roman olur” konuyu dağıtmadan başlar anlatmaya ismini vermeyim o şimdi evli zarar görmesin yüreğimin gizli sevdası anlatır bildik şeyleri. Aşk sadece üç harf’ten ibaret ama içinde neler barındır bunu beşeriyet iyi bilir. Soğuk öpüşlü ölüm ve aklı bin parçaya bölen düşüncelerin hiddetinin bıraktığı eser diyorum kısacası bunlara.
Gazete sayfalarına bir göz atmak yetiyor. Kimi zaman hırçın bir kocanın ve sevgilinin bıçak darbeleri ile kimi zamanda töre çirkefliğin altında mahzun canlar kurtarmamıştır kendini aşka kurban diyerekten.
Ve kendimi bu olayların takipçisi görürken yazmamakta olmaz diye düşündüm. Sarıldım kaleme. Ama şu da bir gerçek bilgi aktarımı için sadece geride kalmış bu aşkın tanıklarını bulmaktı ve benim hedefim belli alacaklarım benim için ileriye dönük kalıcı bir eser olacak. Çok duygusal oluşum bana vereceği yorgunluğu belki de ömrümce silemeyeceğim ama! Ona da hazır his ediyorum kendimi işte tam zamanı
Çevremde o kadar çok aşklar yaşanmıştır ki sonu buraya gelecek kadar’da olmamıştır yani kanla biten olayları kastediyorum o yüzden farklı insanlarla diyalog içine girmeye karar verdim
Çokta merak etmiyorum bu ilişki nerden nereye geldi
Sonuç beni başlama noktasına götürür her seferinde. Bununda başarımın anahtarı olacağı kaçınılmaz gibi geliyor.
Gözlem aracı yüreğim bu güne kadar dinlediğim canlardan çok şeyler doldurdu gönül heybeme.
Günlerimi park ve çay bahçelerinde geçiriyordum herkesi kapsama alanımın içersine alıyor bilgi toplama adına benim aradığım kendi elleri ile elime düşecek azmimi kayıp etmiyordum. Akşamlara kadar avını bekleyen aslan gibiydim. Her günün bitimi yenisine gebe kalıyordu. Yine siftah yok diyen esnafların kulaklarını çınlatmadan geçmiyordum sabrımın bedeli bana çok şeyleri miras bırakacak elbet. Buda umutlarımı canlı tutmaya yetiyordu.
Hiç unutmam yaşlı bir teyze aynen bana şunu demişti onunla muhabbet ederken” Vah kızım benim aşk çok pahalıdır örseleme yüreğimi kim kayıp etmişte ben buldum demişti" şimdi aşkın zenginliğini biliyorum kişi seçtiğini hiç bilmiyordum bunun gerçek payını nasıl vereceğim anlatımlarıma arayışıma. Sözcüklerin göbeğini virgülle kesmeden noktayı nasıl korum ben. İşin en zor tarafı bu kısacası olanı var etmek ve hak istenmez alınır, felsefesi ile büyüdüğüm için her adımımı sağlam basarım bundan dolayı. Olacak olmalıda ilkesinde sol cebimde güvenle taşırım.
Gün ertesi günü öğlen sıcağını tepeme alıp yürürken nerde yorulursam orda duracağımı söylene söylene adımlarımın yavaşladığını his etmeme ramak kalmıştı ki. Sokağın bir köşesinde söğüt ağacının gölgesinde oturmuş bir kadını gördüm. Giyimi kuşamı bizim yöreden olduğunu Kadın oluşunun verdiği cesaretle ona doğru gittim. Biraz soluklanmak adına birazda içimdeki arayışa sohbet niteliğinde zemin hazırlamaktı amacım yani kısacası iki cümle ederiz kadın kadına derken
Hakkın selamın bir bilip selam verdim
Kadında selamı aldı az biraz kendini toparlayıp ağaç gölgesini benimle paylaştı. Ben onu sanki gökte ararken yerde bulmuştum. Açma kutuyu söyletme kötüyü” bu sözün ana kaynağı yani sahibi sanki bu kadın yüz ifadesinde hemen algıladım. Aşk acısı adına çarmığa gerilmiş yüz ifadesi o derin izleri halen taşıyordu.
Sohbet üş aşağı beş yukarı havadan sudan açıldı. Bana ilk yakıştırdığı kimlik beni çok güldürmüştü aynen şöyle dedi
Kadın:
-Ben anladım siz gizli polis’siniz doğru söyleyin vallahi benim suçum yok. Ev sıcaktı duramadım beton duvarların arasında her gün gelirim burada oturum. Ve isterseniz bakkal kadire sorun dedi.
Ben gülmekten cevap vermiyorum hemen ciddileştim
- hanım efendi ben polis falan değilim? Sizi sorgulamaya da gelmedim buradan geçen bir halkım
Çattık belaya dedim tam kalkacaktım ki tuttu kollarımdan sanki ayrılan sevgililer gibi bırakmam seni gitme dercesine tutunmuş bana garip insanlar var şu başı sonu olmayan İstanbul da dememek elden bile değil inanın
Daha fazla üzülmesin dedim bir sigara çıkardım ikramda bulundum. Müslüman olduğunu söyledi. Bir sigara bende yakayım sakıncası yoksa ne iş görürsün dedi.
-arpa satarım kızılcık sopası alırım dedim
-bayağıda eli ağırsın
-evet, sahi adınız ne sizin
-benim adım beser
Beğenmedin her halde adımı
Çok güzel bir isim”
- sende söyle adını makbulse alalım torunumuza
Kadın adımı sana dersem köyümü sana dersem yedi ceddime sahip çıkarsın kurtaramam kendimi elinden kalsın adım mahşere kadar bilme anacığım bilme.
-parmağında yüzük yok ona açıklaman olur belki
-he olur. Kaderin göğüs kafesine taktım
-anladım keçe deyip sigaranın dumanının rüzgârını eteklerine nasılda soluksuz bırakıyordu. Öylece izledim bu gizemli kadını.”arayan bulur derler ya aynen öyle.
Hayatımda ilk defa benim kadar sözüne kurşun döken bir kadını görmüştüm sevindim doğrusu türümün tek örneği olarak sonumun geldiğini düşünüyordum oysa arada bulasın kimler var kimler yok ki. Toplumumuz güçlü sözünün eri kadınları hep deli damgası ile ödüllendirilmiştir. Ne yazık ki buda iyi bir örnek değil gelecek nesillerde kadının cesaret evrelerini düşünüyorum sanırım. Anadolu kadın tamamen yok olacak bu gidişle. İnsanlar kadınsı yönlerini ön planda tutarak erkek zümresine oyuncak olacak. Cesaret nefsi öğelerinin içinde değildir. Sadece beyinde kalptedir.
Her neyse ne tezimizi başka öykülerde paylaşırım sizlerle şimdi konu beser hanımken feminist takılmayım demi.
Evet, Beser Hanım kulağım sizde gözüm düşmanda anlat bana aşkı dedim. O dünden razı içindeki gizli sırrı bana açmaya.
Beser hanım:
He anlatayım sende âlemle paylaş bu yük çok ağır geliyor bana. Yaşlandım gayri çürüğe ayrıldım sır sır olmaktan çıktı dinle o zaman beni kalemini yamuk tutma yüreğini de sakın yazdığını da değerlendir dedi.
Ben Sıvas’ın küçük bir köyünde dünyaya gelmişim. Anam çok erken hakka yürüdü babam kadın konusunda helvada dişini kırardı. Hep merhametsiz kadınlar çöreklendi huzurumuzun üstüne. Dayak sahipsizlik oradan oraya itildim. Çok iş vardı ekin bostan üvey analarımın doğurgan oluşları kardeş sayımız dokuza çıkardı. Kurban olayım Allahım bir lokmanın varlığı hayaldi. Açtık vallahi! Açtık.
Köyümüz kalabalıktı ama ne çare suyu çok azdı anam bacım bir çeşmesi vardı ince ince akardı tükürsen tükürüğünü yüzdürmezdi üstünde. Suyun testiye dolması birde nöbet sırasındaki izdihamı düşünün. Kaç kere kavgada başımı çektiğimi hatırlamıyorum bile. Birde o susuz köye patlıcan ektiğini düşünsene. Al bu senenin ürünü ay gözünü öptüğüm günler yüreğim cız etti
Bir gün kapıda kara kazanları yıkıyorum. Baktım yabancı bir kadın iki erkek birde bizim köyde bekârların veli nimeti. Mehmet amca vardı. Anladım sıra bende namussuz almıştır bir cumhuriyet altının sözünü düşmüş önlerine şişko göbeğini ite ite geliyor.
Babamı sordular içerde dedim. Babamda hep yatardı. Yanında çayı başında gaz lambası hasta falan değildi huy edinmişti sadece.
Oturdular ben dışarı çıktım işime devam ettim. Üvey anam cennet hurisi bakışları ile yanıma geldi bana kısmet çıktığını söyledi.
Vah dedim bana yol göründü. Ama herif hangisiydi onu bilmiyorum. Ne fark eder ki ev değiştiriyordum dünya değil ya ne çıkarsa kısmet dedim.
Artık heyecan sarmış beni. Mehmet amcayı ne çok severim görsem de öpü versem ellerini ne güzel olurdu. Konuşma tanışma faslı onların bilincinde değildik ki. Gördü beni kaderin ayak izlerini takip etmiş gibi anam delireceğim haber yok tam teslimi düşürmüştü
Geldi bizim Mehmet amca yarın gece gelecekler. Düğünü de onlarda yapacaklar. Bizim durumuz iyi değil tek sebebi bu tabi hepsi yalan düğün falanda yapmadılar bana. Üvey anamın satenden yapılmış bir elbiseni giydirdiler bana süslediler beni görüştüm ev halkı ile ağlamıyorum ki eteklerim zil çalıyor kocaya gidiyorum kurtuluşum olacak işten güçten diye.
Yine o kadın ve yaşlı adam gelip götürdüler beni affedersin eşeğin sırtına bindirdiler yol uzun nereye gidiyorum kocam kim adı ne anam mesleği ne. De hele bunu bir sorsan demi canım.
Var mıydı öyle bir seçenek ben farkında değilim. Cahillikten bol ne vardı o zamanlar aman öfkem çıktı ağlayacağım şimdi anlatırken geç vakit vardık köye.
Eve girdik kadın beni koca bir ahırın içine götürdü içi davar dolu.
Dedi ki gelin bunlar sana emanet ben çok baktım artık dinleneceğim.
Sormadım ki yahu kocam kim beni niye getirdiniz. Bir kelamda ben edeyim sustum ve sustum cevap ne olacak bana orası meçhuldü.
Sabah erkenden takır tukur bir ses yerimden fırladım uzun kıvırcık saçlı bir oğlan çarpıyor sağa sola garibim heyecanlı, hemen kalktım ayağa
Yanıma yaklaştı sert bir şekilde kafama vurdu.
Sen benim karımsın sözümden çıkma birileri tembihlemiş ezberden gazel okuyor bana maalesef
Viiiiiiiiiş kör oliyim aşk bu mu? Beser teyzeye
Yok, anam geldik harmana ot kurumuş. Günlerce evde gerdek dansı yaptık hiçbir şey olmadı Allahtan temizim anadan doğmuş gibi
-E anlat meraklandım. Beser hatun anlat nefesimi tuttum çok güzel gidiyorsun ağzına sağlık
-Dur hele anlatacağım hepsini. Evde eltim kayınım beş çocuğu ayran gönüllü kocam üç tane çoban var karnım doyuyor mevsimde kış sırtımı da yaslıyorum herife sabaha kadar yatıyorum. Fosur fosur. İşte evlilik bu incinme incitme hah ah bak keyfine dedim kendi kendime.
Bahara doğru hastalandım elim kolum bağlandı. Tabi bu evdekilerde çok etkiledi ateşi yakan yok davarı sağan yok ayak işlerine bakan sümüklü gelinleri çok hasta her neyse ne
Eltim hacı dedi karını. Zarada ki doktora götürsen tez vakit beklide baba oluyorsun kim bilir dedi oda biliyordu çıt olamadığını da kafa buluyordu kendince vebalimi nasıl ödeyecek acaba öbür dünyada onun hesabını düşünmesi gerekirdi ama nerede nerde.
Yıkandım paklandım kazaya doktora vardım hay varmaz olaydım. Yukarı köylerinin kamyonu vardı ilk defa biniyorum bir var ki ilkler bende çok iz bıraktı dinle de gör. eşekle nasıl gidilir ki çok uzakmış dediler ben bilmem kazayı.
Bindik kamyona birçok insan vardı içinde sadece gözlerim görüyor yüzüm kapalı bu çarşaflılar gibi ağızım burnum kapalı yamuk dişlerim görünmüyor senin gibi gülme şansım yok denecek kadar az yemin sana.
Bağlamışım kara puşileri hani bir türkü vardı “kürdün gelini soyundum ki koynuna girim gardaş dedi kırdı ince belimi” kırılacak bel vardı ama paslı hançer boğazıma dayanmış gibi kaderime razı olmuşum artık.
Korkunun yanında ecelin işine karışılmaz öl derlerse ölürüz hiç siftahı olmayan kocam için, gölgelik ya sadece hepsi o kadar gerisini sen çözdün sanırım.
Yola düştük
. Araba ne gitti ne gitmedi bilmiyorum durdu. Millet hurra indi aşağıya benim kocamda indi kaldım tek başıma inemiyorum. Birden esmer gül bakışlı bir herif karışımda
Oy anam beni doğurmaz olaydın kim bu acaba diye kafamı kemiriyorum.
Bana gel seni indireyim tek kalma arabanın motoru yanmış yapılmasını bekleyeceğiz dedi.
Dağıldı yüreğim yerinde parçalarını bulamıyorum. Ellerim gazel amcanın elleri gibi tir tir titriyor bir hamlede atı verdim kendimi boşluğa delikanlı sıkıca tuttu belimde bastı sinesine beni
Ahde sana aşk küçük hanım devam edeyim mi?
Devam etmeli! Beser teyze çünkü aşkın değerini çoğu insan unutmuşken bulabilmeli herkes kendinde bir parça.
YORUMLAR
Yaşamımızın aşk denen çok ciddiye alanacak bir konusunu böyle akıcı ve özlü bir tarz ile okuyucuya sunmak, birçok kitabı yayınlanmış ve ''yazar'' geçinen bir yığın kalemdara taş çıkartır vallahi. Tebrik ederim. Yazmaya devam edin. Bence küçük bir cep romanını yazma denemesi hiç de yersiz olmaz.
Selam ve saygılar