- 977 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Yanılsama
Koşuyordu; dur durak bilmeden koşuyordu. Nefes nefese kalmıştı. Ayaklarının altı, ay ışığında pek de seçilemeyen dikenli teller sebebiyle kanamış, arkadan gelen köpek havlamalarına kulak vererek koşuyordu.
Sanki ayağına batan son dikenli telin acısı çok daha büyüktü. Öncekilerle kıyaslanınca. Bir an umutsuzluğa kapıldı, düşünmeye başladı. Neden daha çok acımıştı!
Dinlemeye çalışıyordu bağrış çağrışları; uzakta olmasını istese de iki adım peşinden gelen. Adını duyar gibi oldu bir an. ‘Yok’ dedi. ‘Olamaz.’ Bir daha duydu adını. ‘Dur!’ Hemen ardından bir el silah sesi. Sağa eğdi başını. Elini siper etti, ancak sesin etkisini bu kadar çok hissedeceğini hiç düşünmemişti. Daha neleri düşünmediği gibi…
.
Güneşli bir öğleden sonra evinden çıkıyordu. Son model otomobilinin kapısını açarken fark etti ön sağ kapının çizilmiş olduğunu. Durdu. Düşündü. Çok az başı ağrıyordu, boş ver dedi içinden. Gülümsedi, atladı ön koltuğa ve garajın kapısı açılana kadar önceden hazırlamış olduğu müzik cd’sini yerleştirdi. İlk ses gitardan geldi. Gitar solosu şeklinde bir parça idi ve ‘hiçbir şeyi kafana takma’ gibi bir söze dönüşen sözleri vardı şarkının. Ki birkaç vurucu esten sonra içine işlemişti şarkı. Eşlik etti şarkıya ve bastı gaza garaj kapısının açılması ile. Tozlu bir bulut meydana getirdi egzozu otomobilin. Aynadan kontrol etti kaleme alınanı. ‘Doğru söylüyorsun’ dedi hiç kimsenin duyamayacağı kadar alçak bir sesle. ‘Doğru söylüyorsun’.
.
İki saat sonra kendini elleri kelepçeli bir halde şehir dışında adından çokça bahsedilen hapishanenin oldukça büyük demir kapısının önünde buldu. Çenesinde morluklar vardı. Etrafa bir göz attı. Yakınında yeşillikler ve az ilerisinde de bir göl olduğunu sonradan anlayacağı su birikintisi dikkatini çekti. Yavaşladı hafiften, arkasında tok bir namlu varlığı hissetti. Telaşa kapıldığını belli etmeden seri adımlarla güvenlik kapısına yöneldi.
Biri diğerine sesleniyordu; ‘Bu defakinin suçu ne?’ Ses gelmedi. Ses gelmediği zamanlarda anlaşılırdı ki hükümlünün suçu ağır. Ciddi bir ortam havası verilme isteğinin dışında gerçek ciddiyetini oldukça yalın dile getiren bir gardiyan ekibine sahipti hapishane. Gerekli işlemler yapıldı, eski kıyafetleri ile yenileri değiştirildi. Ellerindeki kelepçeye bir dost bulundu. Ayakkabı haricinde ayağındaki ağırlık.
.
Dayanılmaz bir hal alan mahkûmiyet günleri canından bezdirmişti artık onu. Kafasında planlara dahi başlamıştı. Temiz havanın pencereden içeri süzülen sıcaklığına daha fazla yabancı kalamadı. ‘Eğer ki…’ demeye başlamıştı bile. Biliyordu; ‘eğer ki’ler dilinde artıyorsa bulmuştur bir çözüm yolu.
.
Benim adım ise duyduğum… Ve başımın üstünden geçen ses, kurşun sesiyse… Ayağımdaki acı yüreğimden kaynaklı ise… Ve ben hala göle ulaşamadıysam… Kısır döngüye zemin hazırlayan uğultulu bir rüyadayımdır ben…
...
Serkan Canbolat
Edebibakış Sokağı - Aralık 2007 Atölye/biz Çalışması
Konu: ’Bilinçaltına Yolculuk’