yol-6-
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Evi şu yamaçtaki beyaz ev. Bak buradan bile görünüyor.
Bu iki cümle hala kulaklarında.
Şimdi şehir terminalinden en uzak yere giden bir otobüste. Yağmur yağıyor. İyi ki yağıyor. Sabah yaşadıklarını hatırlamaya cesaret edemiyor. Beyaza boyalı evin kapısından öteye gidemiyor belleği. Gözleri aynı noktada izliyor yağmuru. Hep şu anda olmak. Zamana sıkışıp kalmak bir süre. Düşünmemek, hissetmemek… kendisi dışındaki herşeyin gelip geçtği, büyüdüğü , yaşlandığı ana kadar böylece kalmak, yağmur damlalarının biribirini bozan akışkanlıklarında.
Baba niye yaptın, diyor bir çift ela göz. Şimdi ben sensiz mi büyüyeceğim? Küçücüksün daha, beni anlayamazsın. Bensiz olmayacaksın , seni bulacağım. Beni affedeceksin.
Yağmur çoğaldı. Otobüsün silecekleri engelleyemiyor damlaların gücünü. Şoför yavaşladı. Daha öğlen olmasına rağmen hava karardı. Gök gürlüyor, şimşekler gökyüzünü yırtarcasına çizip geçiyordu. Ansızın parlayan aydınlık , yakın bir yerde bomba patladığı hissini veriyordu. Gökteki olaylar, otobüsün uygarlığında inanılmaz bir sessizliğe neden olmuştu. Kimse konuşmuyor, herkes nefes bile almaya korkuyordu.
Adam, yani yolcuların en sessizi, göz kapaklarının indiğini hissediyor. O derin huzura kavuşmak için sıkı sıkı kapatıyor gözlerini. Beyaz badanalı evin açılan kahverengi kapısında ilk beliren narin yüz. Arkasından , beni mi aramıştınız, diye soran kocası öne çıkıyor. Adam, elindeki tabancayı çoktan çıkarmış iki el ateş ediyor. Kadının çığlığı başlıyor sonra. Hayatında, filmlerde bile böyle bir çığlık işitmemişti. Bir insanın iç organları dahil tüm bedeniyle uluması.
Deli gibi sürüyor arabayı. Sadece yolu izliyor. Beyni otamatik olarak kuruyor planı. Kasabaya en yakın ormanda bırakıyor arabayı. İçindeki kişisel eşyalarını bir çantaya dolduruyor. Parmak izlerini siliyor. İki kere geçiyor her şeyin üzerinden. Kasaba yolundan şehre giden bir minibüse biniyor. Terminalden en uzak şehre bilet alıyor. Tekrar çığlıklar başlıyor. Beynindeki film geri sarıp sarıp baştan alıyor görüntüyü. Beyaz atletin üzerinde iki delik açılıyor. Kan rengi boyuyor her yeri. Her şey kan. Adım attığı her yer kıpkızıl…bir acı duyuyor göğsünün üstünde.
Yanında oturan tombul yüzlü gencin onu dürtmesiyle uyanıyor. Delikanlıyı ilk kez görüyor. Otobüse bindiğimde yanımda mıydı? Rüya gördün abi, diyor delikanlı. Kabus olmalı. Hasta değisin ya inşallah. Adam, görmeden bakıyor sanki delikanlıya. Yaşadıklarını ona anlatmak ihtiyacı duyuyor birden. Saf , temiz bir yüz gülümsüyor ona, müşfik. Asla böyle bakışlarım olmayacak benim. Nereye gidiyorum? Kimim ben? Bu sabah, o köyde, beyaz badanalı evin kahverengi kapısının önünde , iki el kurşunu sıkan benim ellerim miydi? Bütün bunları şu gence anlatsam dinler mi beni?
İyiyim ben. Kusura bakmayın rahatsız ettim sizi. Eğer yine uyur da bağırırsam uyandırın beni, çekinmeyin. Delikanlı, sevecen bakıyor hala, tabii abi , sen rahatına bak. Olur böyle şeyler. Hepimizin başına gelebilir. Bir derdiniz var sizin , belli. Ama zamanla geçer.
Otobüs, bir benzincide duruyor. İki polis ellerinde telsizlerle içeri giriyor. Şoförle bir şeyler konuşuyorlar. Birkaç dakika sonra şoför bir duyuru yapıyor: sayın yolcular, güvenliğimiz için kimlik kontrolü yapılacaktır, kimse aşağıya inmesin. Herkes kimliğini çıkarıyor. Otobüste hışırtılı bir telaş başgösteriyor.
Delkanlı, tombul vücudunu zor oynatıp, cebindeki cüzdanı çıkarıyor. Yol arkadaşına gülümsüyor . Ne oldu ki acaba? Bir kaçak var besbelli, diyor. Otobüste bir terörist olabilir mi sizce? Ya da bir katil?
Adam, suskun. Elindeki cüzdana bakıyor boş boş. Polislerden biri onların sırasında şimdi. Kimlikler inceleniyor. Polis, bir kimliğe, bir de yolcuya bakıyor, dikkatli.
Benim için geldiler. Beni arıyorlar. Beyaz badanalı evin önünde iki kurşunla kanlar içinde devrilen adamın katilini arıyorlar. Adımı bilmiyorlar. Fakat yüzümü iyice gören üç kişi var: Çilli genç, kahveci, narin yüzlü kadın.
Ne oldu komiserim? Diye soruyor tombul genç. Çevrede teröristler mi var? Yok, diyor polis, özel bir durum bu, şimdilik gizli tutuyoruz.
….
Devam edecek yine…
YORUMLAR
Çok sevindiğim bir netice oldu, güne düşen yazarı tebrik ederim bir kez daha:))
Çok ara veriyorsun güzel dostum:((
Oysa bu öykü kesintisiz okunmalı. Tadı ancak o şekilde layıkıyla alınıyor. Ben ne yapıyorum; her yeni bölümde bir önceki bölümü okuyorum. Böylece entegre sorunu yaşamıyor zihnim. Ve bu okunası eserin hakkını verebiliyorum.
Seni ve kalemini çooook seviyorum. Biliyorsun sen onu:))
Sevgiler.
müget
Aynur Engindeniz
O kadar uzun zamandır bekliyordum ki... Benim için bir gereksinime dönüşmüş yazılarınız, bunu fark ettim. Öylesine bir uğrak yeri olmadı hiç Yol. En haşin, meşakkatli ve soyut pencereye açılması an meselesi. Her zaman olduğu gibi, sayfanızda donmuş bir nefesi buhar olana kadar dönüştürdüm. Çok beğenerek okuduğumu zaten biliyorsunuz. Lütfen bir daha bu kadar uzun molalar vermeyin.:)
Kutlarım...Yol en aşina olduğum öyküdür benim için.