- 1180 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Şeftali Çekirdeği
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Küçüktüm. Kendi yağı ile kavrulan bir ailem vardı. Annemi, babamı ve kendimi o zamanlar dünyanın en önemli insanı zannederdim. Belki zor şartlar altında yaşıyorduk ama mutluyduk. Sevgimiz vardı, emeğimiz vardı. Hayatın hırsına kapılıp unutmamıştık değerleri.
Anneme bakıyordum. O koca bir çınarı andırıyordu adeta. Ne fırtınalar, ne depremler atlatmıştı. Her fırtınada dalları kırılıyor, yerine daha güçlü dallar çıkıyordu. Her depremde kökleri sarsılıyor, toprağa daha da sıkı bağlanıyordu. Zamanla büyüdü çınar, koca ağaç oldu. Dalları yeşerdi, kökleri güçlendi. Şimdi hepimiz onun gölgesinde huzuru buluyor, onun yanında mutlu oluyorduk.
Babama bakıyordum. O da yırtıcı bir kartaldı gözümde. Zorluklarla mücadele ediyor, yara alıyor; fakat asla yılmıyordu. Zamanla yaralarını unutur oldu. Onlara aldırmayıp tekrar tekrar savaştı. O da çınar ağacının dallarında buldu huzuru. Yuvası oldu burası...
Bir haftasonuydu. Küçük, mütevazi ve şirin evimizin bahçesinde muhabbet ediyorduk. Annem meyve getirmiş servis yaparken ben de o tüylü, yuvarlak, çirkin şeyden nasıl kaçacağımın planlarını yapıyordum.
Onun adı şeftaliydi. Hiç sevmiyordum ve her defasında ağzıma zorla tıkmalarına maruz kalıyordum. Bu sefer kaçamadım. Babamın ısrarlarından ve binbir oyunlarından sonra yine yemiştim şeftaliyi. Sonra babam:
‘’ Bu ne?’’ dedi şeftali çekirdeğini göstererek.
‘’ Çekirdek’’ dedim. Şaşırmıştım babamın böyle bir soru soruşuna.
‘’ İçinde ne var bunun, biliyor musun?’’ diyerek sorularına devam etti.
İşte bunu bilmiyordum. Daha önce hiç dikkatimi çekmemişti. Ne ilginç bir şeydi bu! Garip şekli, girintili çıkıntılı olması bana Toros Dağları’ nı anımsattı. Bir meyvenin sahip olabileceği en garip çekirdek bu olsa gerek dedim içimden. Elime aldım incelemeye başladım. İçinde ne olduğunu çok merak ediyordum.
Birden müthiş bir istek doğdu içime. Bu çekirdeği kırıp içinde ne olduğuna bakacaktım. Ağzıma aldım. Dişlerimle kırmaya çalışıyordum ama nafile! O inat ettikçe ben daha da hırslanıyordum. Sonra babam:
‘’ Oğlum dişinle kırılmaz o, dişlerine yazık edersin.’’ dedi gülerek.
Ben dinlemedim, ısrarla kırmaya çalışıyordum. Birden bir acı hissettim. Elimi dişime götürdüm, dişim sallanıyordu... Dişimin sallanmasıyla daha da inat ettim. Yere koydum ve üstünde tepinmeye başladım. Bu da olmadı. Sonra bir taş aldım elime. Taşla vurmaya çalıştım yine olmadı. Benim hırsıma gülerek, keyiften dört köşe olan babam bu sefer de:
‘’ Oğlum o taş çok küçük, o taşla da kıramazsın çekirdeği’’ dedi.
Artık ne kadar sinirlendiysem, bahçedeki toprağa attım çekirdeği. Üstünde iyice zıpladım. Benim darbelerime dayanamamış olacak ki toprağın altına gömülmüş...
Aylar sonra yine bir haftasonu babam beni yanına, bahçeye çağırdı.
‘’ Şunu görüyor musun?’’
‘’ Evet, ot.’’
‘’ Sadece bir ot mu?’’ dedi babam o sıcak tebessümüyle. Hatırlamıştım. Bu şeftali çekirdeğiydi, filiz vermişti.
Babam devam etti:
‘’ Bak oğlum, insanlara... Ne çok sıkıntıları var, ne acılar çekiyorlar ama hala yaşamaya devam ediyorlar. Vazgeçme gibi bir olanak yok. Senin de sıkıntıya düşeceğin, acı çekeceğin zamanlar olacak. Annen ve ben o zaman yanında olamayacağız. İşte sen de o anlarda, bu şeftali çekirdeği gibi zorluklara direnip yaşamaya devam edeceksin, vazgeçmeyeceksin. Toğrağını bulup, kabuğunu kırıp, yeşereceksin. Filiz vereceksin... Bizim filizimiz de sensin oğlum... Kabuğunu parçalayan gücü kendi içindeki doğru ve yanlışlarda bulacaksın. Unutma, her şey kendi içinde, kendini değiştirecek, başkaldıracak özü taşır’’
Dikkatle babamı dinlediğim o günden beri şeftali en sevdiğim meyve... Ben de toprağımı buldum, kabuğumu kırdım ve yeşerdim. Şimdi yeni filizler verme zamanı. Oysa sadece, bir şeftali çekirdeğiydi...
UyarlamaÖzlem Tuzcu