- 1060 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Otobüs camı...
Bir otobüs camının, dostluğu kadarsın şimdi.
Oysa sahipsiz bir bankın evsahipliğin de, simit parçalarını bölüştüğüm kumrumdun. Yalnızlıktan üşüdüğüm hasret mevsimlerinde girmiştin, gözlerimin hüzünlü ufuklarına. Yakılmış gemiler geçerken dost muhabbetlerinde, inadına gurur ve sonuna kadar pişman olunacak yeminler edilirken, yaralar nefretle açılıp küfürle kapatılmaya çalışılırken, titreyen omuzlara takıldı bakışlarım. Soğuk ve sert esen rüzgara karşı, bu gözlerdeki alevlerle durabilirdi ancak. Cesaretin bayrağı gibi dalganıyordu saçların. Ürktüm biraz , öyle güçlü duruyordun ki orda, kim bilir hangi savaşların yalnız kahramanıydın. Kocaman bir yüreğin olmalıydı, kaşlarındaki öfkeyi dizginliyen.
Bir suskunu, dinleyebilir mi diye sordum gönlüme. Kör tedavilerle, iyileştirebilir mi yaralarımı.
İstemek hiç hakkım olmamıştı. İstemedim senide, sadece diledim. Düğüm düğüm oldu dilim, dilim dilim dilimlendi göz yaşlarım, sana doğru yöneldikçe. Sen, kitaplarımdaki o hayali dost muydun. Şiirlerimdeki her haykırışta, beni içine gizleyen özne, sen miydin.
Yeniden takıldı karanlığa camdaki aksim. Arada cılız ışıkları uzak evlerin, terk edip gidiyordu bir bir karanlığı. Yansımamın terkedilmiş ifadesine bakınca acıdım birden, yeniden sana açıldı sahipsiz düşünceler kapısı.
Acılarımızı paylaşmayı kabul edince yüreğin, ne garip laflar dökülmüştü acınası dudaklardan. Çirkin dediler ilkin, sonra içine kapanık ve suskun. Boydan kaybediyor diyenler mi istersin, asabi diyenler mi.
Oysa dışına hiç kapanmayan, güzel kelimesinin sarhoşluğunda, lâl yüreklerine inat dudak araları kelime çöplüğü olmuş, bu insancıklara çok cevabım vardı verecek.
Tek cevap sen oldun. Yabancısı olduğum bir coğrafya değildi ruhun. Tanıdık türkülerin tesellisinde, için; o huzur bulduğum şelale. Ben gülün tomurcuğuna tutulmuşken varsın başka gözlere batsın dikenleri.
Yeniden yanımdaki boş koltuğa kayıyor gözüm. Bir otobüs yolculuğunun en kedere bulanmış hali oturuyor yanımda, yalnızlık…
Muavinin uyku yarasına bulanmış, çatlak gözlerinde yeniden sana yöneliyor güzergâhım.
Sabahsız gecelerimin, uyku bahçesinde; ayakta durmak için tekrar tekrar yıkadığın yüzün.
Islak saçların, göğsümdeki şefkat arayışı. Bedenim kollarının her sarışında, bir savaşçı ruhuna esir düşüyor; Cesur ve sadık.
Kapalı gözlerim, burnumla buluyorum cenneti. Bu koku olamaz başka yerde. Çiçekler boyun büker bu kokuya, boyun büker kibirli yalnızlığım. Yüzümde o anda ölebilme arzusu.
Kırmızı ışıklı saati otobüsün, gecenin kör yarısını geçtik diyor. Karanlığın içinde uykuya düşman gözlerim. Şoförün tavanda savrulan sigara dumanına, karşıdan gelen arabaların ışıkları karışıyor. Sarsılıyor otobüs, sarsılıyor en tatlı yerinde biten hatıralar.
Sarsıntılı günlerimizin, en sağlam duruşunu anımsıyorum. Resmi ağızların, yetkili karanlığında, kibrit ışığına yüklediğimiz istikbal umudu. “Her şeye rağmen, seninle olabilmek” düşüyor gözyaşlarının ıslattığı dudaklarına, “sus” diyorum sonra, “biz”liğe tapulanmış bir sevdada, “sen”liğe yer olmamalı. Emir gitmekse, bütün biletler iki kişilik bundan sonra.
Yarım saatlik ihtiyaç molasının, kör eden ışıkları yanıyor ansızın. Yarım saate nasıl sığdırılır sana olan ihtiyacım, bilmiyorum. Soğuk mola durağında demli bir çay içmek istiyorum yokluğunla. Ben masada yokluğunu beklerken, o hâlâ oturduğum otobüs koltuğunun camından, gülümsüyor. Gittikçe deliren umutlarıma…..
laciverTT