Arkadaşım
ARKADAŞIM
“Kola içecek ,” dedi girer girmez. Garsonmuş, yamakmış şu an önemsizdi. O adam oturmaya gelen herhangi biri de olabilirdi; ya da işveren, işverenin yakını. Temizlikçinin bile özel giysisinin olmadığı bu yerde? “Soğuk olmasın. Bana da bir—Neyse sonra söylerim.”
“Soğuk olsun ,” diye atıldı oğlu. “Yolda içtiğim sıcaktı.”
“Terlisin. Yeleğini de almamışız. Önümüz koskoca gece... Baksana serinliyor.”
“Kalkınca doğru eve gidelim artık, anne. Çok sıkıldım.”
“Söz verdin, dünkü gibi uyumaca yok.”
Elini babasının elinden kurtaran küçük kız , “Hani salıncaklara gidecektik!” diye mızırdandı. “Girmeyelim, ne olur.”
“Boğazım kurudu yavrum. Bir şeyler içip gideriz. Dondurma ister misin?”
“Hava kararınca çocuk mocuk kalmıyor. Ne olur baba, oturmayalım. Üstelik az önce yedirmeyen kimdi! Boğazımın ağrısı daha geçmedi ki.”
Kadının yürek atışları dinmemişti. Bakışlarını yoldan kaçıramadığına yazıklandı. Adamın birden dönüp buraya, onca boş yer varken tam ama tam yan masaya geleceğini kestirememişti. ‘Belki eşini bekliyordur,’ düşüncesi hayıflanmasını önleyemedi. ‘ Dilerim birileri çabucak gelir, masasına çöker de...’ Eli, masaya kapanmış uyuklayan oğlunun saçlarına uzandı.
“Uzaklaşmayalım. ‘Babanı yalnız bırakma,’ demişti annem. Koşmasana öyle.” Seslendi : “ Hey... Başıboş ne demek? ”
“Ne bileyim ben!” Durdu ; “Yo, biliyorum; köpek demek.”
“Salak, köpek sensin. Oynamayacağım işte.”
“Bayıldımdı! Annem üstelemeseydi yanına gelmeyecektim. Ne güzel uyuyordum.”
“Beni gönderen de babam. ‘Arkadaş arkadaş diyordun, haydi git bakalım,’ dedi.”
“Hıh! Benim bi dolu arkadaşım var. Hepsi senden güzel, iyi. Hele biri var ki ne oyunlar bili —”
“Benim yok mu sanıyorsun! Üstelik arkadaşlarımı babam değil ben kendim seçerim. Öf... Seni hiç sevmedim, hiç.”
“Sevmezsen sevme. Manyak!”
“Benim babam senin anneni seviyor ya! Oh!.. Oh!..”
“Benim annem de senin babanı. Sana da oh işte.”
“Sen utanmaz bir çocukmuşsun! Masaya dönüyorum.”
“Ben çocuk değilim ki ben arkadaşım.”
“Ne yani?! Anladım. A, a!.. Babama söylersem görürsün sen gününü! ”
Kuytularda bir masa seçmiş olmalarına karşın az önce otobüs durağında tanışıp buraya giren iki kadının konuşmalarını çevrelerindekiler artık istemese de duyuyordu:
“Aylarca beklemiştim. Beni sevdiğini ilk kez söyledi, o akşam karısıyla tanıştım.”
“Kocamın yanında dövüp beni kendi evimden kovdu o yeniyetme, tüysüz.”
Kulak kabartanlar pek bir şey anlamasa da onlar birbirini yeterince anlıyor. Dostlukları hem geçmişe hem geleceğe yaslanıverdi. Ortak yanlarıysa yaşantılarının kendilerinden kaynaklanan yanlışlarla dolu oluşu. Yakınmalarına neden olan etkenleri gözü pekçe dile getirip paylaşacaklar. İçtenlikle kenetlenecekler... Dayanışmaları yaşam boyu sürebilir. Ya da birinden birinin yanlışına dek.
“Nasıl başlarsa öyle gidiyor, bir bilsen.”
“Bilmez miyim! Kimi kez öyle bile gitmiyor, ah...”
Garson sessiz olmaları için uyardı.
Sarışını , “Şunlara bak ,” diye fısıldadı garson masadan uzaklaşınca , “geldiğimizde kardeş kardeş oynuyorlardı!”