MEVLANA İLE SÖYLEŞİ
"Kardeşim sen düşünceden ibaretsin
Geriye kalan et ve kemiksin
Gül düşünürsen gülistan olursun
Diken düşünürsen dikenlik olursun”
Mevlana
Yâ Mevlânâ! Sen insaları engin şefkatiyle herkesi kuşatan, gönüllere gerçek sevgiyi aşılamaya çalışan sadece birer nakkaş değil, aynı zamanda karanlık dünyamıza ışık tutan bir mana güneşisin.
Yâ Mevlânâ! Yirmi birinci yüzyılın bütün kargaşa ve karmaşasından arınıp gönül memleketimden sesleniyorum sana.Biliyorum Senden söz açmak denizi bardakla boşaltmaya benzer.Senin gibi bir ummanı, bir deryayı anlatmak benim gibi aciz hayranın için gerçekten gücümün fevkindedir.Sen bir kainatsın ,bir alemsin.Tarih 800 yıl önce vefat ettiğini kaydetmiş olsa da Sen bizlerin(dostlarının) gönüllerindesin.Tabi bizi dost olarak kabul edersen.İçimizde dipdirisin.e.
Yâ Mevlânâ! Medeniyetlerin çatıştırıldığı, insanların farklı kültür, köken, dinden gelenlerle bir arada yaşayamadığı, hoşgörünün esamisinin okunmadığı bir çağda Sana ve Senin engin öğretilerine her zamankinden daha çok muhtacız. Dinin, manevi değerlerin, ahlakın, adaletin, hukukun ve barışın olmadığı, zulmün, ihanetlerin, küfrün ve her türlü ahlaksızlığı hakim olduğu bir dünyada ilke edindiğin presiplere ne kadar açız.
Yâ Mevlânâ! Sen topsuz,tüfeksiz,kansız,kılıçsız olarak giriştiğin irfan şavaşıyla bütün gönülleri fetheden bir medeniyet inşacısı abide bir dehasın.Çürümeye yüz tutmuş,bozulmuş ahlaki yapımız hünerli terkiplerinle oluşturduğun hudutsuz aşk ve sonu olmayan sevgi hamurunla yoğurduğun marifet,bilgi,feyz iksirlerine ne kadar muhtaç.Dayanağını kaybetmiş,kültürüyle kopuk nesillerin yetiştiği ,ahlaki değerlerin ters yüz olduğu,duygu dünyalarının yozlaştırıldığı,intihar ,cinayet ve bunalımların arttığı,çözümü kavgada arayanların sayılarının çoğaldığı günümüz dünyasında insanlığın “Senin Aynanda” kendisine bakıp kendisini görmeye ne kadar ihtiyacı var.
Yâ Mevlânâ! Sen okyanusun karanlık sularında dinmek bilmeyen bir fırtınaya yakalanmış ve en şiddetli dalgalara teslim olmuş tüm gemileri ışığına çağırıp onlara huzur veren bir limansın. Sen bize ateşin formülünü bulmayı değil, ateşin içinde yanmayı öğrettin. Dünyayı servet, mal , çocuk,makam,mevki olarak yorumlayan anlayıştan sıyrılarak, bize dünyanın aslında Allah’tan gafil olmak anlamına geldiğini anlattın. Yerinde saymanın ve durağanlığın, gerçek bir müslümana asla yoldaş olamayacağını haykırdın.Sen bize İslam’ı öğrettin.
Yâ Mevlânâ! Çağımızda insanların tirtir titrediği,ürperdiği ölümü bile bize sevdirdin.Vuslata benzettin,sevgiliye kavuşma anı,düğün günü ile özdeşleştirdin.
Yâ Mevlânâ! Hayatını "Hamdım, piştim, yandım" sözleriyle özetledin. Ki yalnızca bu üç sözcük bile ’bireyselleşme’ denen akımın hepimizi yalnızlığa sürüklediği çağımızda, iç dünyamızın kilitlerini tek tek çözmeye yetiyor.
Yâ Mevlânâ! Yaşama sevinçlerini kaybedenler, hayata küsenler, tövbesini bozanlar Senin dergahında yeni ümitlere ulaştılar.Senin bu davetinle insan kitlelerini parçalayan, gönüllerin öze ulaşmasını engelleyen bütün bağlar kopararak bütün insanlığı en iyiye, en doğruya, yegâne hakikate çağırdın.Ümitsizlik ve bunalmışlık içinde kıvranan huzursuz insanlar için bir manevi ümit ve istinat noktası oldun.
Yâ Mevlânâ! Sen bize Allah’ın varlığını kendimizden ve tabiattan ötede aramanın beyhude bir uğraş olduğunu ispatladın.
Yâ Mevlânâ! Sen bir potasın ki oraya atılan her madde, orada yeteneğine göre en uygun gelişimini bulmuştur. Oraya düşen her zerre güneşlere ışık salan bir hal almış, padişahlara buyruk yürütmüş, tahtsız taçsız gönüller hakanı sayılmış, ya da yokluğa karışmış, addan sandan geçmiş, insanlığa bir iksir olmuş, soluk alanların ciğerlerine işlemiş, yeni bir arayış gücü vermiştir.
Yâ Mevlânâ! Eserlerinle ruhlara cila çalan,hasta ,yaralı,muzdarip gönüllere şifa veren,donup taş gibi katılaşmış yürekleri ıslatıp yumuşatan,hüzünleri izale eden,akıllara yeni fikir ve ulvi ilham veren bengisu pınarısın. Bugün bütün dünyada Sana karşı bir alaka ve yöneliş varsa bu Senin insanlığın müşterek lisanı ile konuşuyor olmandandır.
Yâ Mevlânâ!
Seni anlamak, hakikate ulaşmak,murada ermektir,
Seni anlamak, kul olma aşkıyla yanmak,
Seni anlamak ,ötelerin sesine soluğuna tercüman olmak,
Seni anlamak ,gönüller arasında yol olmak, köprü olmak
Seni anlamak, yetmişiki millete aynı gözle bakmak
Seni anlamak , yaratılışın farklılık üzerine olduğunu ve farklılığa saygının yaratana saygının gereği olduğunu anlamak…
Seni anlamak, senliği ve benliği ,ayrılığı gayrılığı bir kenara bırakmakıp birliğin ve dirliğin vuslatına erme özlemini yaşamak,yek vucut olmak
Seni anlamak,“Yeni şeyler söylemeyi” ilke edinmek
Seni anlamak, Maşuk’a aşık olmak
Seni anlamak, alçak gönüllülükte büyüklük, büyüklükte alçak gönüllülük, varlıkta yokluk, yoklukta varlık, hiçlikte kemal, kemalde hiçlik olmak,
Seni anlamak, malını verenin mal bulması canını verenin de can bulması,
Seni anlamak, aleme alimce ve arifçe bakmak
Seni anlamak,madde ve manayı yorumlamak
Seni anlamak, özü-sözü bir olmak ,vefa örneği olmak
Seni anlamak, Hak yolunda aşk ile yanan, susuzluğu devamlı şiddetlenen, kanmayan, her ân vuslat iştiyâkı ile çırpınan ve coşan, mest ve meclûb bir gönlü anlamak,
Seni anlamak, benlikten kurtulmak, herkesle geçinmek,herkesle anlaşmak,
Seni anlamak, başa gelen dertlere,belalara,cefalara katlanmayı,sabrı,sebatı öğrenmek
Seni anlamak, şu gökkubbe altında baki kalan hoş bir sadanın ülfet kokulu namesini duyabilmek
Seni anlamak,kelimelerle seni anlatamamak,
…………………………
Seni anlamak ,İslam’ı anlamaktır.
Eğiliyoruz önünde, saygıyla, ey Mevlânâ!
Açarak ellerimizi, senin için Mevlâya.”
16.12.2006
Hakan FERAH
YORUMLAR
Yâ Mevlânâ! Hayatını "Hamdım, piştim, yandım" sözleriyle özetledin. Ki yalnızca bu üç sözcük bile ''bireyselleşme'' denen akımın hepimizi yalnızlığa sürüklediği çağımızda, iç dünyamızın kilitlerini tek tek çözmeye yetiyor.
okadar güzel nalatmışsınız ki bir konya ve mevlana aşıgı olarak begeniyle okudum okadar profösyöneldiki köşe yazarı gibi eksiksiz olmuş ancak aşkla ve muhabbetle yazılır bu satırlar tebrik ederim ....