- 577 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Üniversite Güncem (I) - 19 Eylül 2011
İlk günüm…
İkinci öğretim Kamu Yönetimi’ne yerleştim Bursa’da. Eğitim göreceğim binada daha önce birkaç sınava girmiştim, buna güvenerek üniversitenin ilk günü biraz geç çıktım evden.
Şu sıralar Bursa’daki tramvay hattı üniversiteye kadar uzatılmış, yolcu taşımaya başlamıştı; ama ben ilk kez bu hattı kullanacağım için uzunluğunu ve varış zamanını kestirememiştim.
Tramvaydan indiğimde birkaç km yürüme mesadesi vardı benim fakülteme. Üstelik; dersimin saat 17:00’de başlayacak olması vesaatin 16:50 olması gibi trajik bir durumla karşı karşıyaydım.
Adımlarımı, çevremdeki insanların algılayamayacağı şekilde hızlandırdım. Yolumu oldukça azaltmıştım. Beş dakikalık bir mesafeye ve üç-dört dakikaya sahiptim. Etrafı seyrek ağaçlarla kaplı ve üzeri parke döşeli bir patikada ilerlerken Egemen’le karşılaştım. Bakmayın siz burda “Egemen” yazdığıma, o denli samimi değiliz. Lisede çok nadir gördüğüm, başka sınıftan güzel bir insancık.
Muhtemelen dersinen çıkmış, dönüş yolundaydı ve yine muhtemelen; üniversitenin ilk günü onu da bunaltmış, kendisiyle başbaşa bırakmış olacak ki dört senedir yanımdan geçerken dahi umursamadığı bana selam verdi. Ben de ona dersimin başlamak üzere olduğunu ve istediği takdirde daha sonra görüşebileceğimizi kibarca anlattıktan sonra yoluma devam ettim.
Binaya yaklaştıkça az önce Egemen hakkında yazdığım fikirlerim beynimde devasa bir kasırga edasıyla, gittikçe hızlanarak dönmeye başladı. Onu bu derece boğan “ilk gün” beni ne hale sokardı acaba? Ne kadar yabancı kalacaktım bu ortama? Ya geç kaldıysam ve sınıfa girdiğimde herkes yüzüme bakarsa? … Gibi düşünceler yüz kaslarımı germeye başlamıştı bile.
Binaya ayak basmış, sınıfıma doğru ilerliyordum. Merdivenlerden çıktım: 1.kat, 2.kat… Derken merdivenlerde tanımadığım biri bana “A15” isimli dersliğin yerini sordu. Tevaffuk o ki benim gideceğim sınıf da orasıydı. Birlikte çıktık, kapıda abisiyle muhabbete daldılar. Bense sınıfa girdim.
Elli civarında öğrenci vardı sınıfta o sıra. Ortamı rahatça gözlemleyebilmek istiyordum, bu yüzden hemen arkalarda bir yer buldum kendime. Henüz eğitmen gelmemişti, muhabbet ediliyordu öğrenciler tarafından kendi aralarında.
Az sonra bir-iki kişi dışarı çıktı, sanırım sınıfta eğitmen olmadığı için. Beş dakika, on dakika… Gelen yoktu, öğrenciler birer ikişer sınıfı terk ediyorlardı. Öyle ki, en sonunda yedi kişi kaldık sınıfta. Sanırım diğer altısı da benim gibi yalnız olanlardı. Sınıfta beklemenin canlarını sıkmadığı hususunda iç çatışma yaşayanlardı.
İlk günün dersleri bitti 20:30’da ve hiçbir eğitmenle karşılaşamadım. Sınıftan, binadan ve bahçesinden çıktım. Kampüste kulaklığımdaki ezgiyi mırıldanarak tramvay istasyonuna doğru ilerliyorum.
Bakalım, yarın ola hayrola…
Ali Gençtürk*