- 651 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SARI BALACA UŞAK... ARDAHAN ÖYKÜLERİ- 225
Gözün ağrısını alem!
Sarı "Curiki" balaca bir kız uşağı.
Başım dolaner. Eğilip kalktıkça...
Nefesim darığer.
Ardahan havası, bişe alamıyacak mıyım? diye aklına getirdi.
Bu sarı bala niye ele bağer?
Benim yoruntum mu? Vehme bağladı.
Masum ve günahsız çocuk!
"Gel sana duvar resmi çizmeyi öğreteyim."
Twitty’nin koşar adım figürünü nigarlamış duvara asmıştı. Gözü seğiren kişi dahi kapının eşiğinde resmi saçardi.
AY, KOR KİŞİ, KOR KİŞİ.
Ne olur, içli, manidar bakmamayı bırak. İçinden geçti bu laf. Diret, diret...
Hala dikmişsin gözlerin, gırtlağımı sıkıyorsun!
Çocuğun merakvar bakışları ressamın düşünce dünyasına aynı doğru matris’i düşürmüyordu. Ressam kafasında kurduğu alemde, çocukları, kendi çocukluğuyla tartıyordu.
Kendi çocukluğuyla sarı çocuğu denk biliyordu.
Ressam kendi harcıyla, ne yapabilirim bunlara diye tasaya düşmüştü.
" Çok geçiktin öğretmenim "
"Gelseydim mi" dersin, Erken ve çok daha er mi, gelseydim?
Hoç ne aparabilirdim ki boş kova ile... sana ve sarı curiki... yorandaki çocuklara...
Vadi ağzında okul, okulun kapısı vadiye, tepelere, tepenin ucunda süngü imişde dığarlanmış, uçmuş, dereye yığarlanmış cebeci kalesi. Gözcü kalesiymiş.
Emare vesaire esame, arkeolojiye dairiyet bir alamet ney arama!..
Birkaç kaletaşı ve viraneliğin havası dışında iz yok.
Aksakallar bezesede veri yok. Boş umut, birşey bulamazsın!
Tepenin konturu bir bele dana silüetiyle cıldır-bıldır tepedeki yerinde oynuyordu.
Kuzular, gölgeler, kuzular tepeden vadiye önümüze koyu renk tuşlarına bulandı, belendi tap deyin indi. Geldiler! Geldiler!..
Kuzular:
_-Meeeeeeeeeee, meeeeeee!
Melemeleri insanın etini biz, biz eder cinsdendi.
Meleme’yi meleştiler: kuzular!
Vadiye giden dere kaz çuçulların yüzgeçleriyle se, se, serpiyordu suları. Akar suyu geri döndürüyordu.
Dere geri mi akıyordu?
Akıllı kuzu:
-Vadinin derinliğinde asmalar üzüm bağları var! dedi
Sular, " gökte sular" varmış, göksular:
- Meraklanmamak için yağmur yağış yağmalı icapederse yağarız veya yağmayız.
Damcalar kaz cücükleri kuzular hava boşluğu herşeysi vadiye akın akın hurra!
Vadide üzüm bağları neymiş?
Yaş üzüm, kuru üzüm ve yemişler canlanmasın damağımızda.
Gök çadırlamıştı. Vadiye ışık düzeni kurulmuş gibiydi. Konser organizatörleri san ki burayı ışıklandımıştı.
Beyaz ışıklar yeşilliğin yüzüne üstlenmişti.
Psikolojik durum: gailesiz idi; kaygısızlık rahatlıktanmış idi.
Çok isterdim. Çok arzulamıştım. İstedim:
Arzumanım vadi boyu ile bir akıyordu. Aklım fikrim sadeliği solukla, suyla, ağız tadıyla maşrabayla dolu içiyordu.
Dol, gelsin anasını satem ola, bir günün beyluğada beyluğdur.
Bir dem’in keyfatı... koy bizden de bu kalsın aleme!
NE OLDU, OLDU!
Daha dalını bırak canım.
Yaprak diye bir yaprak sarı yaprak:
- Onu sen benim şapkama anlat! dedi.
Güne baş bir zamanda ben ne arıyorum diyesi: sarı yaprak dedi ama:
BEN NAĞEYREREM!
Yerçekimsiz karanfil der ya, Edip Cansever.
Yerçekimsiz sarıyaprak kapı kapı dolandı.
Elin kurusun rüzgar, onu götürdü kondurdu:
SARI GÖYNEĞE...
Cilvelenip ne garşımda durursan
Anam sana gurban ay sarı köynek
Meleksen çıkıpsan cennet bağına
Heçkes olmaz sene tay sarı köynek
Doymag olmur işvesinden nazınnan
Bere keklih kimi hoş avazından
Yel vurdu ürbendi attı üzünnen
Ele bildim doğdu ay sarı köynek
Güzelsen herifin düşüb mahala
Berkemer yaraşır gameti gala
Leb dönse diş inci dehanın lale
Çekilip gaşların vay sarı köynek
Tuti dilli serv-i boylu Salat’ın
Budur merhameti bu saltanatın
Gönder gelsin Elesker’in heletin
Eyleme emeğim zay sarı köynek
Sarıyaprak:
- Hiç bir edim boş değildir. Yeterki hayırlı asl-ı iyi olsun.
Sabırsızlığı anlayamıyorum. Belki bugün, belki yarın, talip birgün mutlaka erişir.
Sabırla koruk helva olur. Franz Kafka öldükten sonra hak ettiği şekilde anlaşıldı.
Sabra inan etmeseydi. İnanmasaydı. Yazmayacaktı ve biz o güzel eserleri okuyamaycaktık.
Hiçbir titreşim boşuna değildir. Ve tesadüfi hiç değildir.
Tesadüfi, nefes mi alıyoruz!
Tesadüfi mi yaşıyoruz!
Vadiye sarıyaprak sen niye uçmuyorsun?
Sarıyaprak mazaretleri sıraladı, gerekçelerle öz öyünü yıktı. Başkalarının aklınıda karıştırdı.
Fikirleri bulandırdı. Fikirleri çeldirdi.
Ne mesel çekersen eye eye!
Edip cansever’in o şiirini yaz da kail olak gidek. Biçin zamanıdır patos vuracağız. Zat yapacağız!
YERÇEKİMLİ KARANFİL
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Edip CANSEVER
yalçıner yılmaz
21-09-2011
ardahan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.