- 1353 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
MİKAİL’İN GÖTÜRDÜKLERİ
Odunpazarı’ndaki Asmalı Kahve güneşe ve oksijene daha yakın olduğu için Porsuk’tan tiksindikçe oraya çıkarım. Evrendeki tüm değişiklerin izini yansıtırcasına yüzlerindeki kırışıklıkları güneşe yalatan ihtiyarların, çenelerini bastonlarına dayayarak bir masanın etrafında sohbet etmelerini izlemek beni dinlendirir.
Porsuk’un yine bir cesetle günahkar bir gece geçirdiğinin ertesi günü, ihanetini unutmak için yine Asmalı Kahve’ye kaçtım...
***
Hemen arkamdaki masada bir ihtiyar arkadaşlarına anlatıyordu:
“- Peygamberimiz yatağında Azrail’i beklerken Mikail çıkıp-gelmiş. İnsanlardan Allah’ın emriyle bazı insani özelliklerini anlamak için geldiğini söylemiş. Peygamberimiz, bunların neler olduğunu duymuş. Mikail:
“- Kazançlarındaki bet-bereketi,"
"- Büyük-küçük arasındaki sevgi-saygıyı,"
"-Yüzlerindeki nuru,"
"- Ağızlarındaki tadı,"
"- Sohbetlerini alacağım,” demiş.
İhtiyar, sıralamayı yaptıkça masadakilerin tasdik edercesine başlarını salladıklarını görür gibi oldum. İhtiyar devam etti:
Mikail dediklerini alıp-gitmiş olmalı. Milyonlarca lira maaş yetmiyor. Büyük-küçük arasındaki sevgiyi, saygıyı görüyorsunuz. İnsanların iç dünyalarındaki hırslar yüzlerine vurmuş; nurlu bir yüz görmek mümkün değil. Dünkü yediğimiz sebzelerin-meyvelerin tadı bugün bambaşka; saman gibi. Evlerde televizyon denilen meretten dolayı, on yıldır görmediğim bir dostun gelse, sohbet edemiyorsun...
***
Onlar toplumu düzene sokabilecek bir tez ortaya atmayıp, hep düzensizlikten bahsederken, daha ileride oturan bir gruptan bir ihtiyar, elindeki bastonu tehditkar, muhatabına sallarken dişsiz ağzıyla bağırıyordu:
"- Ben Kurtuluş Savaşı’nda senin gibi karımın şalvarına saklanmadım!...”
Anlaşılan vatan kurtaran aslana takılmışlardı...
Yüksel ÖNAÇAN
YORUMLAR
[Mikail:
“- Kazançlarındaki bet-bereketi,"
"- Büyük-küçük arasındaki sevgi-saygıyı,"
"-Yüzlerindeki nuru,"
"- Ağızlarındaki tadı,"
"- Sohbetlerini alacağım,” demiş.]
Allah kuru iftiradan saklasın, arka masadaki ihtiyar amcaya da maşallah yani. Öyle anlatıyor ki, peygamber efendimiz yatağında Azrail’i beklerken Mikail çıkıp geliyor, öyle ki kapıyı da sanki bizim ihtiyar açmış.
Tamam, hayır ve şerrin Allahtan geldiğine iman etmişiz, amenna ve saddakna.
Hocam müsaadenle bir şey anlatayım; İşyerindeki buzdolabında taa Ramazandan kalma, içinden iki kaşık ya alınmış ya alınmamış 1,5 kg.lık yoğurt duruyordu. Bu sabah son kullanma tarihine baktım, bir hafta geçmiş. Atmaya kıyamadım bir tadına bakayım dedim, ne bir ekşime, ne bir küf, Allah seni inandırsın sanki daha dün mayalanmış. Demem o ki hocam, eğer ki bu memlekette (dünyada) âdemoğlunun yoğurt kadar hükmü kalmamışsa çuvaldızın karaborsaya düşmesi lazım, “ammâ u lâkin” (İbrâhîmî Feyzullah Yalçın’ın kulakları çınlasın 5 ) nerdee.
İsmini hatırlamıyorum, muhterem zatın birisinin meşhur sözüdür “cehennemde ateş yoktur, herkes ateşini giderken götürür” diye. Benim tahminime göre ateş vardır, (koca cehennem, ateşsiz olur mu hiç) gidenler yanlarında sadece odununu (duruma göre kömür, doğalgaz, mazot vs) götürür.
Zebani; elinde itfaiye hortumu bekliyor, ya bizim âdemoğulları, birbirlerinin ateşini yelliyor. Bu ne, perhiz. Bu ne, lahana turşusu. Oldu mu şimdi. O zaman İsrail’e, Amerika’ya, İngiltereyağına niye kızıyoruz ki kolesterol yapıyorlar diye.
Hayır hasenat, zekat, fitre, ibadet amellerinde defosu olmayanlar, klima bile götürüyor yanında. Ne bir torpil, ne bir iltimas. Senin anlayacağın gene iş bizde bitiyor hocam :- )
Sağlığınızın afiyette olması dileğiyle,
Saygılar, selamlar
Yükselenyıldız
Şurada konuşacakları üç-beş cümle kalmış.
Ağyar
Bizimkisi laf olsun torba dolsun diyeceğimmm... O da bana ters, yoksa ihtiyarlara canım kurban :-)
Nasılsınız, iyisiniz inşallah...
Saygılar, selamlar
Yükselenyıldız
Ağyar
Saygılar, selamlar