Keyfiyetin kemmiyete zulmü; 27 Mayıs
Bilal Habeşi’nin o yanık ve içli sesiyle okuduğu Ezan-ı Şerif’in ilk anından 14 asır sonrasında, tek parti ve Şef’lik döneminin imtiyazıyla minarelere düşen “Tanrı uludur” Türkçe mealine öfkeyle bakan bir millet..
Necip Fazıl’ın Son Devrin Din Mazlumları silsilesinde işaret buyurduğu Bediüzzaman Saidi Nursi’den İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Esad Efendi, Süleyman Hilmi Tunahan ve Abdülhakim Arvasi (Üçışık) Hazretleri’ne kadar, din ve ilim adamlarına uygulanan İstiklal Mahkemeleri kararlarıyla incinen ve muhakemeye çekilen masum halk..
Hafızının eline aldığı Kuran-ı Azimüşşan dolayısıyla dipçiklenen, horlanan ve baskılara maruz kalan bir inançlı kitle.. Tek partili dönemi sona erdiren ve Adnan Menderes’e Başbakan’lık yolunu açan Demokrat Parti ile bütünleşince, İstiklal Mahkemeleri hükümlülerine gelen aftan tutun da Arapça Ezan’a hapis cezası getiren 526. Madde’nin değiştirilmesine ve 1954’te adeta o güne kadar siyasi bir kanadın sözcüsü gibi çalışan Köy Enstitüleri ve Halkevleri’ne kadarki müeyyideler zincirine son verme fırsatı da doğmuş oldu.
Peki, bu gibi müeyyidelerin yanı sıra ülkedeki halkın refahı adına gerçekleştirilen hizmetlerde de milletin isteklerine cevab vermede zaman harcayan Demokrat Parti istikbalini mi hazırlıyordu, yoksa irtihalini mi?
Halkını kurtardığı dipçik devrinin akametinden bir dipçikli idam tarihi mi yinelenecekti?
Bütün bu sorular, elbette Türk Milleti’nin hafızasından hiç çıkmayacak malûm tarih 27 Mayıs 1960’da cevab bulmaya başlayacak ve 17 Eylül 1961’deki idamlarla da hitam bulduğu zannedilecekti. Bugün, ekseriyet, Menderes’in tek partili dönemi sona erdirmesinin rövanşının 27 Mayıs olduğuna kanaat getirmekte. 1972’teki üç THKO’cu Genç’in idamının da 27 Mayıs İhtilali’nin rövanşı olarak bir yakıştırmaya tâbi tutulmakta.. Peki, Nam-ı diğer muhtıraları ve Post-Modern Darbe’leri kimin ve nelerin rövanşı olarak ifadelendirmemiz gerekecek..
İnsanoğlu’nun fitnelerin zuhuruyla bir türlü iyiyle kötüyü birbirinden ayırt edememesinin birer mahsulü olan siyasi ihtiras ve makamiyet düşkünlüğünün ağırlığı, samimiyeti ve masumiyeti ezip geçtiği bu nakıs devirlerin suçu ve cezası ekseriyetle, ne yazık ki her şey tamamlanıp mesele hâllolduktan sonraya kesiliyor.
Menderes için de böyledir.. Yıllar sonra iade-i itibar görmesi bir yana, idamına aşık bir Hapishane Heyeti, bir miktar hapis hükmü ile cezası mümkün ve hakta iken, O’na uygulanan işkenceler yetmezmişcesine, ‘idamı durdurun’ tebligatı aldıkları hâlde, “dün idam edildi” yalanıyla aynı gün Yassıada’dan kaçırıp İmralı’da infazı gerçekleştirmiştir.
İdamı bu şekilde asla hak etmeyen bir muhterem insan, son cümleleri itibariyle bu hususu şöyle ifade ediyor; “Sizlere dargın değilim. Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki, Adnan menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir. İdam edilmek için ortada hiçbir sebeb yok.”
Sonra; “Ölüme ne kadar metanetle gittiğimi, silâhların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz?” diyen O’nu, bir an önce idam etmeye gebe bir heyet-i gariban için başka bir düşünce var mıydı ki?
Onların yerine Menderes bir şeyler söyleyecektir: “Şunu da söyleyeyim ki, milletçe kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendinizi yine de 1950’de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dinimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. (Ama buna rağmen duam sizlerle beraberdir.)”
Evet, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idamlarına kadar varan bir ihtilalin mazlumlarından olan zamanın Cumhurbaşkanı ve ihtilal mağduru Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy’un da 49 yıl sonra; bugün dediği üzere; “CHPli’ler Darbeyi Dantel Gibi İşledi.”
Hattâ; “bu dezenformasyon 27 Mayıs günü değil, (elbette) çok önceden başladı.” ‘Tanrı Uludur’dan Ezan-ı Şerif’e dönüşün, din ve fikir hürriyetini doğuruşun, tek partili sisteme itiraz edişin ve Din Mazlumları’na getirilen İstiklal Mahkemeleri hükmü sebebi cezaların affının malûmu bir dezenformasyon ile..
En sinsi siyasetin, en bariz ve cesaretli tarafındaki Hatun’lu tehditlere bakacak olursak Halk Partili vekil eşleri, O günlerde Refik Koraltan’ın eşine; “Ne cesaretle kuruyorsunuz Demokrat Parti’yi. Bu işin sonu darağacında biter! En kalın ipi de Koraltan’a saklıyorlar” derken bu cesareti nereden alıyorlardı. Yahut işin bu netice ile sona ereceğini perde arkasındaki senaryodan mı okumuşlardı?
27 Mayıs, kendisine aykırı hangi darbenin veya muhtıranın rövanşı olursa olsun, Türk siyasi tarihinde bir daha kendisi kadar hüküm ve fırsat bulamayan bir ihtilal idi.. Ben 27 Mayıs’ı hiçbir zaman haklı bulanlardan olmadım. 27 Mayıs ihtilali bir hazımsızlıktan ziyade büyük bir endişe ve korkunun zuhuruydu. Türk Milleti’nin o günden bu güne, ihtilale rağmen bir daha, ihtilale müsebbib kadroların vesayet sahiblerine iktidar vermemesine istikbal hazırlayan üç can fedakârlığı, esasen bu millet için çok büyük bir feragatın ayrı ayrı birer manâlı ifadeleridir.
İntihar ettikleri söylenen Cemil Keleşoğlu ve Namık Gedik’in şehidlikte acele ettiği bu yolda, Allah (CC)’tan ÜÇ ŞEHİD; Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’ya ve bütün demokrasi şehidlerine şükranlarımla rahmet dilerim.
YORUMLAR
Allah rahmet eylesin.Mekanları Cennet olsun İnşaallah.Gerçekler kaleminizden yürek de burksa sızmış adeta .Yakın tarihimizin en kara lekesi bu olsa gerek.Demokrasi adına , laiklik adına demokrasiye geçişin hazmedilemeyişi.Hani denir ya korkular insanların cinnet anlarını hazırlarmış.Bu da darbeci güruhun aşırı korkularının bir sonucu olsa gerek.Yaptıklarını bir marifet sanıp lider gibi Türk Halkına '' Hürriyet ve Anayasa Bayramı'' dayatmasını sunan zihniyetler acaba kimlere hizmet etmiş olduklarını, genç Cumhuriyete ne kadar büyük darbe vurduklarının farkına varabildiler mi?Yıllarca açılan parantezleri kapata kapata içi boş açıklamalar ile mi tarih yazdıklarını sandılar yoksa?..Kutluyorum gerçeklere pencere açtığınız için Üstadım.Ömrünüze bereket.Saygılarım sonsuz...