tüy kadar hafiftir mutluluk
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Güliz.
İri yeşil gözlerindeki yağmurlu hüznü göremezdi. İçinde , çok derinlerdeki bir mahzenden sızarak tüm hücrelerine yayılan korku onu şimdiki zamandan çekip alıyordu.
Halbuki mutfaktaydı. Oğluna peynirli börek yapıyordu. Kaygılarından kaygı duymayan bedeniydi bir tek. Elleri bildik bir yolda kolayca devinecekti nasıl olsa. Birazdan kocaman bir tepsi börek masanın üzerinde mutfağın havasını değiştirecek, fırına girdikten on beş dakika sonra da kokusuyla tüm evi şenlendirecekti.
Anne olmak hiç sorgulamadığı bir şeydi. Sanki anne olarak doğmuştu. Görevlerini bu doğallıkla yapıveriyordu. İşte börek tamam. Oğlu mutfağa göz atıyor. Sevinçle parlıyor gözleri. Öpüyor annesini.
Güliz doygun anne yanaklarıyla gülümsüyor oğluna.
Hadi git şimdi, pişince gel.
(Git de sana dokunmasın içimden sızan zehir. Beni hep börek yapan neşemle bil. Güliz olmak sadece bu zannet. Elindeki hamura şekil verip, evi ev yapan kutsal kişi. )
Aslında oğluyla arkadaş olmayı da başarmıştı Güliz. Zaman zaman dengeyi nasıl kuracağından emin olmasa da. el yordamıyla buluyordu yaşamın yolunu. Orta yaşın olgunluğu da yardımcısı oluyordu artık.
Orta yaş.
Güzel kadınların gençliği geride burakışı öyle hazindir ki. Güliz eksiklerini güzelliğiyle kapatırdı hep. Kendine güvenli bir duruşu vardı. Bilirdi ki çevresindekiler onu beğeniyor. Şimdi kaybolmaya yüz tutan güzelliğinin yerine yeni bir şeyler koymak istiyor. Yoksa o güvenli duruş, o kendinden emin yürüyüş yıkılıp gidecek. Yaşamın en zorlu sınavını vermekte olduğunu hissediyor.
Beş yıldır bekar bir kadın olarak yaşamını sürdürüyor oluşu bu sınavın zorluk derecesini artırıyor ister istemez. On yedi yıl süren evliliğinin tuzla buz oluşunun ardından ayakta kalmayı başarmak onu fazlasıyla yormuştu zaten. Kendini bırakmıyordu. Sağlığı yerindeydi. Çoğunlukla neşesi de. Kilosuna dikkat ediyordu. Yolda yürürken hala beğeni topladığını biliyordu. Her şey yolunda olmalıydı aslında. Tam da rahat edeceği günlere adım atıyordu yani.
Taner.
İlk eşinden ayrıldıktan sonra karşısına çıkan ilk erkek değildi. Belki sonuncusu da olmayacak. Ancak o, Güliz’in kalbini çalan en sahici erkek. Bir yıldır yoğun bir aşk yaşıyorlar. Taner, olduğu gibi olmayı başaran nadir insanlardan. Sevgisi de sağlam. Güliz bir yıldır her saat onu düşünerek yaşıyor. Gündelik işlerini yaparken : işe gidip gelirken, mutfakta oğlu için süper sofralar hazırlarken, sporda, yürüyüşte, arkadaşlarıyla sohbetteyken… her akşam birlikte olacaklarını bile bile onu kaybetme korkusu içini kavuruyor.
İşte bu sabah mutfakta börek hazırlarken, aynı zehirli duygu sardı her yanını. Gözlerindeki hüznü görebilseydi eğer, şaşardı kendine. Çoğu kez aşık olmadan önceki halini özlüyordu. Gün boyu yapacak bir sürü şey bulurdu. Gezer tozar, eve geldiğinde seyredecek programlar seçer, düzinelerce kitap okurdu. Bir yıldır, evden dışarı çıkmıyordu , Taner’in geliş saatine yetişemem korkusuyla. Arkadaşları sitem ediyordu. Akrabaları da söylenip duruyorlardı.
( Ben bağımlı biriyim. Hayatımda hiçbir maddeye bağımlı olmadım. Ama Taner ‘e bağımlıyım. Bir psikoloğa gitmem gerektiğini düşündüm. Gittim de. Uzman gözüyle bir değerlendirilmek istedim. Doktor bir saat boyunca konuşturdu beni. Benim hasta olmadığımı söyledi. Kendinize hobiler bulun, geçer, dedi. Oysaki bende hobiden bol ne var. Yazıyorum, eskisi gibi olmasa da hala okuyorum-bu aralar kişisel gelişim kitapları var elimde-spor yapıyorum, ev işleri, hala çalıştığım bir iş var, ev işleri hiç bitmiyor hem, dışarı işleri keza…doktorun önerileri çok sıradandı. Bunları zaten biliyordum ben. Sanıyordum ki bana mucize bir çözüm söyleyecek, ben de o saat eskisi gibi kaygısıs, mutlu biri olacağım.)
Aşk Güliz’i mutlu etmiyordu. Korkularını yaşamaktan mutluluğunu yaşayamıyordu. Bu yüzden sürekli kavga ediyorlrdı. Her kavgada ayrılma kararı alıyordu Güliz.
( Taner, sorunumuz yok bizim, diyor. Aklı selim düşündüğümde biliyorum ki yok. Ama endişelerime söz geçiremiyorum. Bugünlerde kendimle daha çok ilgileniyorum. Taner’i sık boğaz etmeyi bıraktım. Sorun benden kaynaklanıyor. İçimdeki zehir sızıntı yapıyor. Çok geçmeden panzehir ne ise bulmalıyım. )
Börek pişti. Ev , daha gerçek bir ev şimdi. Güliz, oğluna sesleniyor. Bir öğle sonrasının dinginliği çöküyor pencerelere. Dışardaki ağaçların güz salınımları gölgeleniyor karşiki evlerin camlarında. Mutluluk tüy gibi hafif uçuşuyor. İsteyen yakalayabilir bu pamuksu sıcaklığı.
Anne, müthişsin! Harika olmuş börek.
YORUMLAR
mutluluk tüy kadar hafiftir ama bir yakaladınız mı harcamakla tükenmez.
yazının başlığı ilgimi çekmişti. okudum ve beğendim.
güliz, aşk bağımlısı. kurtulmasının yolu hobilerde değil elbette. belki zevkli uğreşıler iyi olmasına yardımcı olabilir. ancak onu gerçekte iyi edecek şey, kendisiyle yüzleşmesi. gerçek kaynağa ulaşması. sanırım öyle..
tebrikler.
cok güzeldi yaziniz ... büyük zevkle okudum . ...
ve ne tesadüf... bu sabah isten gelince masanin üzerinde bir tepsi börek vardi... esim aksam yapmis...cay demedim ... offf afiyetle bi güzel yedim ... :-)))
annelerin ellerine saglik .
insan piskolojisinde hobilerin gercekten cok önemi var .
42 yasindaydim . bir haller olmustu bana da . ben de öyle bir tavsiye almistim .
daha sonralari dagcilik yapmaya basladim ayni zamanda da fotograf da cekiyordum . tabii yaziyordum da .. bunlar beni gercekten cok ama cok farkli yerlere getirdi .. dünyanin en mutlu insani oldum .
yazmasam icim rahat etmezdi ..:-))
tebrikler .......... sevgimle............
Güne gelmenize çok sevindim. Harika bir dönüş oldu:)))Tebrikler.
/Aşk Güliz’i mutlu etmiyordu. Korkularını yaşamaktan mutluluğunu yaşayamıyordu. Bu yüzden sürekli kavga ediyorlardı. Her kavgada ayrılma kararı alıyordu Güliz./
ne menem şey şu aşk illeti, insanı kılıktan kılığa sokuyor, odaklanmayı ve hayatın sıradan ayrıntılarına yoğunlaşmayı engelleyecek kadar hem de.. habis bir ur gibi yayılıyor içimize.. ona verdiğimiz değeri ve ayırdığımız zamanı bazen sevdiğimiz insanlardan ve hayatımızdan çalarak heba ediyoruz. psikolog kısmı dikkatimi çekti. sahiden de önerebilecekleri bu sanırım. 'hobi', ne kolay çözüm.. oysa insan mucizeler umarak gidiyor ve aldığı cevap hobi edinmesi gerektiği.. hoş, şunu dese daha makbul ' bu derde madem kendin düştün, öyleyse kendin kurtul' :))
oğluna börek yapmış ya sıcacık, oğlunun gözlerindeki parıltı yeniden dünyaya dönmesi için belki de onu silkeleyip kendisine gelmesini sağlar.. daha çok yaz lütfen.. seni okumak keyifli.. nicelerine..
sevgiyle..
fulyaa tarafından 9/18/2011 7:54:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
lisbeth
Fulya CODAL
seni burada görmek / yanılmamak da inan çok güzel..
tekrar tebrik ederim..
lisbeth
Şükür kavuşturana diyorum:))Ne kadar uzun bir ara oldu bir de çekene sorun:)) Hanidir yoksunuz ama biliyorum ki kelimeler, cümleler birikiyor bir köşede. Siz defterde kalıcı etki bırakan, uzun soluklu bir kahramansınız. Dönüşünüz beni çok mutlu etti.
Yazıya gelince... Özlem ön planda olunca, okumak iki defa keyifli oluyor inanın. Hasret kaldığım cümle aralıkları, bakış açısı ve tam sizinle örtüşen, klasikleşmiş karakter döngüsü. Kaldığınız yerden devam ediyormuş gibi:))Kişiler ve mükemmel anlatımın hem içsel hem dışsal farkındalığı.
Yürekten tebrik ediyorum. Harikasınız...
lisbeth
teşekkür umut. sevgiler.
yazarım gelmiş, gözümüz yollardaydı sevgili lisbeth
hoşgeldin.. gündüz yeniden okuyacağım/ sakin kafayla..
sevgiyle..