- 1092 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GELİŞİ GİDİŞİ SORGULANIR
Gelişi kadar gidişi de sorgulanır insanın .
Ne zaman ,nasıl geldi bilinmez .Bilinen çağlar boyunca mücadelesini verdiği değişimin hep az sayıda sırtlayanı olduğudur.Sözün büyü olduğu ,yalnızca sözün miras kaldığı dönemlere aittir insan haykırışı.Türk efsanesinde ağzına toprak saklayan kişi , kendi iradesi dışında büyü emrinin verileceğini bilemez. Tükür emrini uygulayacak irade bulamazsa yok olacağı ortadadır.Eteğindeki taşı dökmek diye başka ifadesi bulunan halin tülü yansımaları vardır.Aslında her fert kendi hayat hikayesinde çağları taşıdığının farkında bile değildir.Bazı ömürler vardır insanlığı taşır sırtında ,bazı ömürlerde insanlığın sırtına yük olur gider.Gelişi gibi gidişi de acılıdır oysa insanın
Dokunduğu sıradan nesnelere hakimiyeti vardır asırlar boyunca. Nesneleri simyacı gizinde yeniden şekillendirir, farklı tatlara ,değişik iklimlere kulaç atar.Boğulma ihtimalini öngören itiyatlılar bile an gelir yakar bütün gemileri .Gözün kör ,aklın hesapsız,vicdanın sessiz olduğu demdir. Pandoranın kutuyu kapattığı vakte duyarsız kalır .Çalar bütün kapıları açılmayacağını bildiği halde ,bütün umutları palazlanır insanın.
Kavrayışı kadar duyarsızlığı sorgulanır insanın.
Yaşadığı hayatı derinden irdeleyen bakışı vardır olay ve durumlara. Gözbebeği odaklanır, aklı bütün sorunlara çözümler üretmeye çalışır. Sorumlu olduğu sıradan hayat hikayelerine basamak olmak ister.Ruhun yüceleceği çabalara ortak kılmak ister çevresini.Daha güzeli,daha iyisi ,en doğrusunu arar.Arayışlarına paydaş olsun ister diğerleri.
Arada caymak ister bütün kurgulardan.Yorgunluk çöker bedene maneviyat sarsılır.Sonra yüzlerine döner insanların.Siz değil miydiniz böyle olmasını isteyen.Alın işte sizin gibi oldum en nihayet.mutlu musunuz benzerinize bakmaktan? Ve suratına iner tokat gibi aymazlık. Sez sırtında taşısan da gök kubbeyi ,kubbe seni alt eder der bakışlar.Dudaklarda belirgin alaycı,aşağılayıcı tebessüm hepten sarsar duvarları.Kavradığı gerçeklere duyarsız kalan fertlerin çokluğu çöker ,içte çaresizliği depreşir insanın.
Sonra, kendisinin çizmediği sınırları vardır ve insan tarafından bu sınırlar sorgulanır.
Ailesi gelir aklına yürüdüğü sokakları düşünür.Çocukluk arkadaşları gelir hayalleri biraz silik şekilde.Sonra okulunu özler mini mini birler ,kolalanmış beyaz yakalık,siyah önlükleriyle…Sıralar geçer gözünden insanın ve kürsüde öğretmen…Ve daha nice sıralar ve nice öğretmenler gelir peşi sıra.Her hatırada bir bağlılık peyda olur,her hatırada yüreği sevinç,üzüntü,öfke veya endişeye sevk eden bir sürü ses ve söz bulunur.İnsan olmanın hazzı hissedilirken her insani duygunun aslında kişiyi duvara sıkıştıran taraflarını görür ve sorgular geçmişi.
İlk sevdalar gelir akla .Adını büyüklerin koyduğu sevdalardır bunlar .
İlk okulun sınıfıdır anlatılan.Adı Nevin’dir,Adı Ayşe’dir.Adı Selma ‘dır.Adı Fatma’dır.Sıra arkadaşındır.Akrabandır.Aslında kardeşindir.Ama bırakmaz büyükler illa birini sevda olarak yapıştırır adının önüne ya da ardına.Sen de bunun anlamını hiç bilmediğin çocukluk aşklarından biri olduğunu zanneder avunursun.Lise yıllarından önce değişime başlayan bedenin alyuvar ve akyuvarlarının damaları aşan arzularına gem vurmaya çalıştığın anlar başlar.Bedenin tazyiki aklın ve bilincin,ahlak destekli baskısı altında çeperlerine vurur durur.Ve sen hep yorgun kalırsın.Büyükler inşaata taş taşıyıp taşımadığını yarı sitem yarı tehdit söyleseler dahi cevaba değmez deyip atlarsın.
Sen gençliğinin verdiği bütün enerjiyle her ana koşum takımları hazır yeni taylara benzersin.Sen yeni çayırlara koşmak,her çayırdan yeni lezzetler bulmak isterken çevren seni sorgular.Kamçıların yüz hatlarında bıraktığı derin vadilerin zaman içinde kişilik kırıklıklarına uğrayacağını bilmeden geçer zaman. Eyerlere her zıplayışında sonraki durağı bilmemenin hesapsızlığıdır belki de kanındaki delice coşku.Her sırrın ilk defa çözülüşü ,ortaya çıkarılışı ancak keşfedenin anlayacağı tarifsiz doyumlara çağırır insanı.Ten hazlara açıktır.Ten duyarsızlığı isyan halindedir.Ten kendini sınırlayan bütün değer yargılarını yok saymaya meyillidir.Daha önce yaşanan tecrübeleri umursamaz.Kendisi babasının,dedesinin,dayısının,amcasının alnını vurduğu duvara toslamak,akan kan damlarında kendin insanlığını bulma tutkusundadır.Bırakmaz büyükler canı acısın istemezler yavrularının.Çocuk genç olduğunun bilincinde büyüklerini sorgular.
Sonra, başka hayatları görmeye ,tanışmaya ,kaynaşmaya başlar,Kitapların dışında,derslerin ötesinde arayışlar başlar.Duvarların ardı arkası merak edilir.Evlerin etrafında kulu çitler merak edilir.Aynı evin içinde bölünen odalar,odaların kapılarındaki koca koca kilitler merak edilir.Her köşe başında güvenlik görevlileri dikkatini çeker insanın.Şimdilerde her okula bir polis memuru diye özetlenebilecek güvenlik çılgınlığı gelir aklına.Aynı zamanda cep telefonunu okula getirmeyi yasaklamakla çözüm ürettiğin sanan zihniyet gelir, çöker kabus gibi gencin boynuna.Nefes alamaz hale gelir.Sorgulanır sistem, yankıları cılız cılız karşı çıkışlar halinde kalır.
Sonra ,üniversite kapısını aralayabilmek için girilen gayrı insani mücadele sorgulanır.
En yakın arkadaşını rakibi gören vahşi kapitalizmin ulaşabileceği en alçakça düzeye dönüktür yarış.Hayatı neredeyse beş seçenekle sınırlayan bir yapının Don Kişot benzeri kahramanları dolaşmaya başlar dersanenin koridorlarını.Adları yenilenen -seviye tespit sınavları,konu tarama soruları, konu değerlendirme soruları –bir dizi sorgulama yollarını aşmaya çalışan öğrenci netlerine göre asılır panolara.Her liste asılışı birilerinin yıkılışı bilerinin zaferini ilan edişidir.Neler olduğunu anlayamadan sürer gider ,bakmışsınız sınav salonundasınız .Kısa bir süre sonra sonuçlar ilan edilir.
Sonra ,bir fakültenin merdivenleri,anfisi,öğretim üyeleri ,dersleri,ara sınavları, finalleri, öğrenim kredileri,harç kredisi,yurt veya ev maceraları başlar.Kendini şanslı sayar çoğu.Bazısı ise daha çok “çalışsaydım”lı cümleler kurma meraklısıdır.Az bir kısmı ise hem sevinçlidir hem de istediği bölümü kazandığı için mutlu…
Gençlikten olgunluğa doğru giden yıllardır yaşanan.Sudan çıkmış balık gibidir insan çoğu kez.Hayata desteksiz tutunmanın anlamı henüz kavranmış değildir.Şaşkınlıklar kovalar birbirini.Hesaplar sağlıklı değildir.Tecrübeler küçük kasaba sınırları ya da ilçe boyutlarını çoktan aşmıştır.Toslamakla zevk alınacağı hiç hesaplanmayan bir sürü duvara saat sarkacı gibi gider gelir insan.Kimi zaman yüzler asılır,pişmanlıklar ,bir kurtulsam şikayetleri yüzüne çarpar ferdin.Ama güvenle yaslanacağı omuz bulmakta da tereddütlüdür daima.
Sonra , gönül bir gülün dalına konmaya karar verir.Karşılığı varsa sevginin yeni bir yuvanın hazırlıkları yapılır.İş ve aş derdine eş derdi eklenir.Taraflar tanıştırılır.Önce söz alınır.Nişan ve düğün tarihleri karalaştırılır. Bazı anlarına dayanılmaz sancıların egemen olduğu bir dizi hareketlilik başlar.Ev tutulur.Eşyalar alınır.Nikah günü gelir çatar.Onu ilk saadet anları takip eder.
Evlilik hayatın en önemli dönüm noktalarından biridir gençler için.Erkek askerlik hatıralarını paylaşırken,genç kız pembe dizilerin duygusal kahramanlarının başından geçen acıklı olaylarla kendini anlatmayı yeğler.Kaynana ,kayınpeder ve diğer akrabalara yakınsa çift kapılar aşındırılır karşılıklı.Gönüller gönüllere köprü kurar.Ya da köprüler atılmaya başlanır.
Sonra ,ilk çocuk telaşı sarar aileyi.
Belki de önce ev ve araba sahibi olma rüyası kurulur.
Belki de mesleki ilerleme sevdası bürür aile fertlerini.Yüksek lisanslar yapılır.Dolgun bir maaşa erebilmek için yabancı dil kurslarına gidilir.Akşamları yorgun argın düşülür eve.Erkek bayandan,bayan ise erkekten bekler marketten hazır alınan yiyeceğin fırında ısıtılmasını.
Belki de televizyonda izlene tartışma programlarındaki feminist tavırları nükseder kadına.Erkek maçoluktan nefret ettiğin söylediği günleri çabucak unutmuştur.Bayramlar bayramları kovalar,yıllar ardı sıra takip eder bir önceki yılları.İklimler geçer evliliğin üstünden.
Sonra, çocuğun ana sınıfı telaşı sarar.
Sonra ilköğretim ,ilk öğretmen seçimi paniği.Kurulan hayale uygun istenir tercihler.
Sonra ,orta yaş gerilimleri başlar .Beden yavaş yavaş dökülmeye yüz tutar.
Sonra..
Gerçekten binlerin.milyonların,milyarların farklı coğrafyalarda farklı kültür ve inanç dairelerinde yaşadıkları değişik bir hikaye unutulmak kaydıyla tükenmek üzeredir.Hep sonrasını düşünen dur durak bilmeyen bir kovalamacanın bitişine yakın aynı heyecan,aynı samimiyet içinde cevabını asla duyamayacağı bir haykırış gönderir boşluğa doğru.
Eee..Ya sonra…
Binlerce kez aynı şarkıyı dinleyen ruhun şarkıda bulduğu hazzı veya elemi yaşar bütün hücreleriyle insan.Ve sorgulanır hayatın bütün aşamaları.Yanlış yapılanlar alt alta yazılır.Sayfalarca eksi dolar ortalığa.
Doğru yapılanlar da gözden geçirilir tek tek.Şartlar doğruların değerini arttırır.Ya da böyle bir aldanışa ihtiyacı vardır ruhun.
Yankısı dönmeyen ses, hem ruhu hem de bedeni titretmeye devam eder:
Eee…Ya sonra…
Sinan YILMAZ
YORUMLAR
Nasıl kaçırmışım bu yzıyı hayret.Hiç yorum yapılmamasına da çok şaşırdım.Sanırım gerçekleri yüzümüze vurduğu ve daha ötesi bizi afallattığı için.Lazım bazen böyle tokatlar.Keşke herkes tokadını sizin gibi kalemiyle atsa.Bu hem tarihe bir imza olur,hem Yunus'un Mevlana'nın ruhu şad olur .Hem de bize şan olur.