Kavramak için görmek, görmek için de dikkatle bakmak gerek! - pitigrilli
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz

ÖLMEZLER EVİ NUMARA ON DÖRT

Yorum

ÖLMEZLER EVİ NUMARA ON DÖRT

38

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2143

Okunma

Okuduğunuz yazı 17.9.2011 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

ÖLMEZLER EVİ NUMARA ON DÖRT

Gözlerimizi kısarak baktık sokağın daralan ucuna. Kaldırıma tezgah açan küçük kızları izledik. Geceden boncuk dizmişler ipe. Satacaklar yirmi beş kuruşa, bakkaldan dondurma alacaklar. Kim alır sizin kaba saba boncuklarınızı? “Hiç!” diyor Saliha. Sonra uzatıyor bacaklarını yola doğru. Eteği dizlerinin üzerinde kalıyor. O hep böyledir. Korkmaz kimseden. Sere serpe dökülür sokağa. Bir bakışları var; adamı zehirler. Sanırsın bilmem hangi memleketin asilzadesi. Yere bakar zile basarken. Kapı açılınca, yüzüne düşen bir tutan saçı bir yana savurur, ermiş görmüş hanımefendiler gibi. Sırtında, pazara yeni düşen çizimlerden bir bluz. Saçtan topuğa süzer beni. Sonra bir yanı çökmüş gülümsemesi belirir yüzünde. İçeri girer girmez, çantasından çıkarttığı topuklu ev ayakkabılarını geçiriverir ayaklarına. Teklifsizce salına salına yürür önüm sıra. Kondunun asilzadesi…Ne vakit bize gelse, yerlere kadar eğilip selama durasım gelir.

Aynalı tarak gibidir Saliha. Bir yanı ışıl ışıl, bir yanı yırtar da geçer adamı. Babası günlüğü on liraya demir taşır inşaatlara. Ustalara sigara alır, dal dal ikram edilen sigaralardan paket doldurur kendine. Mühendis karılarının poşetlerini taşır evlerine. Bahşiş toplar böylelikle. Pazar günleri hatırlı kimselerin bahçeleriyle ve pis havuzlarını temizlemeyle uğraşır. Çok çalışır velhasıl, yatsıya yetişemez eve. Günlüğünü sayar, eksiksiz teslim eder karısına. Büzülüp, küçülüp, piştikçe ufalan et kadar kalmıştır o. Yatağı nefes aldığı tek yer. Her yıl biraz daha bollaşan ceketini asar köşedeki çiviye, yekun cüssesini toplar, kıvrılır bir köşeciğe. Allah var; karısı dirlikli kadındır. Parayı çarçur etmez, pek acır yarısı çoktan öbür yana göçmüş kocasına. Fakat söz geçiremez Saliha’ya…

Fakirlik böyle işte. Zenginle aradaki farkı kapatmak için, fazladan gaz yaktırır insana. Olmadık hallere girersin. Kırpar dökersin fazla gelen yanlarını. Eksiklerini düşlerinle yamarsın. Fakat ne yapsan boş bir çabadan öteye gitmez. Sırıtır varlığını arkasına gizlediğin sahtelik. Usanır; kendine dönmek istersin. Kaldırır atarsın önündeki gölgeyi. Ama öyle kolay değil işte. Kırptın ya bir taraflarını. Yamuldun. Şeklin bozuldu.

Saliha da öyle işte. Cuma pazarından penye alır. İsviçre’deki halası, çocuklarının küçülen öteberisini gönderir ona . Bizimki caka satar mahalleye. Hani güzel ya bir de. Sarı saçlı, mavi gözlü. Ne giyse yakışıyor mübareğe.

Oysa sevmeli yoksunluğunu insan. Ben seviyorum. Annem de seviyor. Geçenlerde üç liraya sehpa örtüsü aldı pazardan. Koştu eve, heyecanla serdi turuncu mor şifonu sehpaya. Sonra geçti karşısına, gelinliğine bakar gibi seyretti onu. “Ah ne güzel oldu” dedi. “Odanın havası değişti.” Üç liraya hava mı değişir? Ama bakana göre değişiyor işte. Annem kanaatkar kadın. Babamı bile –köseliğine rağmen- “Pala bıyıklı efendim” diye sever. Yılda bir et pişirecek olsa şölen varmış gibi hazırlanır. “Zenginler bilmezler bu mübareğin tadını” der. “Bizim bildiğimiz kadar.” Biz aşkla severiz eti. Onu görünce kalbimiz çarpar. Dilimiz tutunacak yer arar ağzımızda. En çiçeği bol tabağa oturtasımız gelir onu. Çok bekleriz gelişini, hiç bekletmeyiz vuslatı. Bayramı uğurlarken kilitleriz damağımızın ona ait kısmını. Bir dahaki sefere kadar olduğu yerde kalsın diye tadı. Zenginler öyle mi? Bir fahişe kadar değeri yoktur sofralarında etin. İki küçük parça koyarlar renksiz tabaklarına, bir saatte yerler.

“Dün neden gelmedin?” dedi Saliha, gözlerini boncukçu kızlardan ayırmadan. “Sensiz tadı yoktu çayın.”

Bir şey demedim. Ne diyeyim? “Başın kalabalıktır diye düşündüm. Hani iki yüzlüsün ya.” Gerçekler söylenmiyor öyle pat diye. Önce kendini alıştırman gerek, sonra dilini, nihayet dinleyeni. Saliha laftan anlar mı ki? Toplamış dün kendi gibileri eve. Mahallenin büyük düşünürlerinden arta kalan saçmalıkları konuşup çay içmişler. Sevmem ben vara yoka konuşup gülenleri. Ama Allah biliyor; hatır belasına gidecektim yine de, annem göndermedi beni. Birlikte turuncu mor şifonlu sehpanın karşısında oturup eski kazakları söktük. Ara ara şifon örtüyü seyretti annem. Aydınlandı yüzü. Gördüm. Kazaklardan on yumak çıktı top top. Manifaturacı Mehmet’e desen kitabı gelecek birkaç güne. Alıp yeni yün işleri dokuyacağız. Eşyalar ölüp ölüp dirilir bizim evde. Çatlak tabak saksı altlığı olur. Eski eteklerimizi kırpar sofra bezi yaparız. Yırtılan tülbentlerin oyalarını el bezlerine diker annem.

Bizi gömer bu eşyalar. Ölmezler kolayına. Ben doğduğumda almış babam sofadaki büfeyi. İçi çeyrek asırlık çanaklarla dolu. Hafta aşırı açar tozunu alırız. Derin derin bakar onlara annem. Asma köprüden, nehrin karşı yakasına geçiyormuşçasına, titreyerek gider gelir bir taraflara. Bilirim ki; maziyi düşünür. Kim bilir kaç muhterem misafir çay içti o bardaklarda. Kaç kere sıkıştırdı babam onu o büfenin kenarına. Pala bıyıklı efendisi, boynuna bir öpücük kondururken, gözü kaç kere takıldı camındaki parmak izlerine. Kaç kere çizildi de cilası, babam boyadı boydan boya. Bir macun çekti, iki zımparaladı, döndü boyadı. Ölmedi büfe. Kazık çaktı evin orta yerine, içindeki çanaklar ve onlara yaslanmış siyah beyaz vesikalıklarla birlikte.

Büfe yine rahat geçirdi yirmi beş yılı. Ya kanepelere ne demeli? Abimin sünnetinde almışlar. Olmuş on bunca yıl. Kaç bin kere çiğnendiler. Yemek döküldü üzerlerine. Misafir geldikçe kanepede yatardı abim, mütemadiyen işedi bir tanesine. Güneş aldı götürdü renklerini. Babam parmağında sigarayla uyudu kaldı da kaç kere, çil çil delikler açıldı muhtelif yerlerinde. Konu komşunun söz dinlemez çocukları, ince parmaklarını sigara yanıklarından içeri sokarak, tiftik etti süngerlerini. Yine de kalkmadılar o ilk kondukları yerden. Üç yılda bir örtü diktirdi annem onlara. Moda renklerden, yumuşacık, cıvıl cıvıl. Üç yılda bir yeni eşya almışız gibi şenlendi evimiz. Örtülerin altında yatan biçareliği unuttuk böyle böyle. Kendi biçareliğimizle eş zamanlı olarak…

“Konuşsana kızım! Sustun kaldın aha şu kaldırım gibi. Niye gelmedin, dedim.”
“İşimiz çıktı annemle. Bitirdiğimizde vakit geçti.”

Gıcırtıyla açıldı arkamızdaki, üzerine kahverengi boyayla “on dört” yazılmış demir kapı. Ön dişini geri itti Saliha. Korkmuş, belli. Annem elindeki, emziği kırılmış çaydanlığı uzattı bana.

“Yetiş eskiciyi de ver şunu. Ederi kadar mandal versin sana.”

Kıkır kıkır güldü Saliha. Bir çaydanlığa baktı bir bana. Oysa birazdan kutsal bir tören gerçekleşecek. Bir ölmüşü daha dirilteceğiz evvel Allah. Kırık çaydanlık, cümle anısıyla mandala dönüşecek. Cismi değişse bile ruhu yaşayacak. Her çamaşır vakti, mandalların ne vesileyle elimize geçtiğini hatırladıkça, ruhu şad olacak çaydanlığın. Demli bir buhar bile tüter burnumuzda kim bilir?

Ben bilirim. Ama Saliha bilmez.

Saliha arkamdan alaycı bir şekilde gülerken, iki ıslık çektim köşeyi dönmek üzere olan eskiciye. Durdu da baktı bana. Biz ortağız onunla. O da en az bizim kadar bilir bir ölmüşü yeniden diriltmenin lezzetini. Bizim kadar saygı duyar, yere dökülüp bir zaman sonra, başka bir cisimde havaya yükselen ve hiçbir zaman yok olmayan suya…

Her şeyini sevmeli insan. Yoksulluğunu, yaralarını, azlığını, kırık kanepesini, yırtılan eteğini, emziği düşmüş demliğini, sökülen kazağını…Kendini en çok da… İlk yaratılmış haliyle, bedenin en derinlerinde durup duran kendini.

Ben dönene kadar Saliha gitmiş. Boncukçu kızlar koşarak geçti önümden. Ellerinde ince ince paralar. Yüzlerinde büyük adamlara has muzaffer eda. Geçti gittiler bakkala doğru. Arkalarından yetişti onlara don lastiğiyle bağlanmış saç örgüleri. Kaldırdım başımı, eve baktım. Annem pervazları siliyor. Ne mübarek yer burası.

Ölmezler evi, vallahi bir numara yok.




...ENGİNDENİZ...

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ölmezler evi numara on dört Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ölmezler evi numara on dört yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ÖLMEZLER EVİ NUMARA ON DÖRT yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
rıkya
rıkya, @rikya
20.9.2011 13:42:11
harika bir şey anlatılmaz, ama sanki bir film izledim, soluksuz...
saygı we selamlarımla...
Yükselenyıldız
Yükselenyıldız, @yukselenyildiz
19.9.2011 08:18:07
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
su_misali(Gülhun Ertilav)
su_misali(Gülhun Ertilav), @su-misali-gulhunertilav-
18.9.2011 23:33:26

her satırında
sanki oradaymışım gibi okudum
canlı canlı
mükemmel bir anlatım

güne gelen haklı bir başarı
ve yine başarılı bir isim ENGİNDENİZ

seviyorum kaleminizi okumayı

kutlarım yürekten

selam ve sevgilerimle

Abdulkadir BOSTAN
Abdulkadir BOSTAN, @abdulkadirbostan
18.9.2011 23:32:13

okuyup kayboldum satırlar içinde
harika bir öyküydü / yerini fazlasıyla hakketmiş

çokça beğenim ile
tebriklerimi bırakıyorum/ saygımla


Nermin Kaçar
Nermin Kaçar, @nerminkacar
18.9.2011 20:44:28
Tebrikler Aynurcuğum. Güzl bir paylaşımdı yine. Başarılarının devamını dilerim. Sevgilerimle
Şükran AY
Şükran AY, @sukranay
18.9.2011 19:51:50



Olağanüstüydü Aynur Hanım .Her zaman ki gibi etkileyici, akıcı mükemmel bir öykü.

Teşekkür ederim bu değerli eseri paylaşıma sunarak nasiplendirdiğiniz için.

Yetkin kaleminize ve yön veren yüreğinize saygım, sevgim ebedidir biliniz.





Oflu
Oflu, @oflu
18.9.2011 19:26:29
"...vallahi bir numara yok. "
Etkili bir cinas!

Genellikle, kısa cümlelerin bu tür çalışmalar için çok uygun olmadığını düşünürdüm ama bu öykü olabilirliğini bana izah etti.
Beğenerek okudum.

Eyvallah!
hayatbuysa ben yokum
hayatbuysa ben yokum, @hayatbuysabenyokum
18.9.2011 18:28:12
ben belki on defa okudum bu yazıyı, her defasında susup gittim..
hayranlığım zaten malum:)

diyecek sözüm yok..
her yazın bana göre günün yazısı ya, yine de tebrik ederim güzel yüreğini ablam..

sen hep yaz..
okumak büyük keyif:)
Fulya CODAL
Fulya CODAL, @fulyacodal
18.9.2011 12:16:03



tekrar geldim, bu kez tebrik için

bir de aklıma bir şey takıldı

- sizin hala bir kitabınız yok mu?


handan akbaş
handan akbaş, @handanakbas
18.9.2011 09:30:40
10 puan verdi
Yanılmamışım, gönlümün birincisi olan yazılardan birini umduğum yerde görmek beni çok mutlu etti.
Tekrar tebrikler kardeşim, selam sevgilerim çokça.
(( Seçil Nimet ))
(( Seçil Nimet )), @--secilnimet--
18.9.2011 09:11:12



Şaşırmamalı seçkide olmasına Aynur yazarımın, ne yazsa gönülden yazıyor...

Tebrikler... :)
Azure_
Azure_, @azure-
18.9.2011 06:58:01
Anlatım ve kurgusuyla harikaydı öykünüz, Bir an sanki o sokaktaymışım gibi geldi...
Kutluyorum yürekten...
Saygı ve sevgilerimle...
edebiyat aşkına......
edebiyat aşkına......, @edebiyataskina------
18.9.2011 03:02:27
birden sanki hikayenin bir parçası oluverdim de eskiciye ben çaldım ıslığı, döndü bana gülümsedi... evet bence öyküde var bir numara... bir huzur... sanki anlaşılmış karakterlerle, demlikle... okuyucunun hayalinde yerini bulsun diye, tüm gerçekliğiyle... çok güzeldi aynur hanım tebrik ederim...
HakkınSesi
HakkınSesi, @hakkinsesi
18.9.2011 01:40:09
son zamalarda artış gösteren fikirlerimi fevkalade yansıtmışsın yine ablacım...

Sizin yazılara fazla yorum yapasım gelmiyor, ama bu yazının temasal olarak ince fikir ve de noktasal atışları karşısında sesli olarak tebrik edemeden geçemedim..

Az ve öz..uzun da sürse gelişi, işte böyledir kaliteli kalemin rengi..


hürmetle her daim ablacım...
Oktay Coşar
Oktay Coşar, @oktay-cosar
18.9.2011 01:37:33
Yazıda bir numara var ama: )
Tebrikler...
O qué
O qué, @o-qu
18.9.2011 01:07:08
İşte eskiden olduğu gibi :p
Yaşasınnnnn
Bu işte bu :)

pek yakışıyo ya!

Yine öptüm :))
direniş
direniş, @direnis
18.9.2011 00:38:13
abisinin bitanesi o enfes akıcılığını yine konuşturmuşsun :)

efferim ...

teşekkürlerimi o engin yüreğine yolluyorum

artık ufaktan bi romanın çıksın, kahvemi içerken abin keyifle okusun...

selam ve saygılarımı çift kişilik yolluyorum... uzaklardan...


direnis tarafından 9/18/2011 12:39:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
18.9.2011 00:29:25
Güne çok yakışan bir öyküydü yine. Kutlarım canım. Sevgilerimle.
_cânâ_
_cânâ_, @-cn-
18.9.2011 00:11:44


Ne çok şey eskitmişiz değer bilmeden, sahiplenmek başka bir şey.

çok güzeldi


Kutlarım sevgili Aynur
ayhansarıkaya
ayhansarıkaya, @ayhansarikaya
18.9.2011 00:07:34
10 puan verdi
Tebrikler Aynur gardeş. Bir geldin pir geldin ha. Trabzon, motivasyonuna ivme kazandırmış.

Yine harika bir yazıyla güne damganı vurmuşsunuz.

Selamlar...
Um
Umut Kaygısız, @umutkaygisiz
18.9.2011 00:03:31
Beni çok mutlu eden bir sonuç oldu bu gece. Gövde gösterisi gibiydi yazı. Tamamen hakimiyetiniz ve anlatım kudretiniz sahnelenmiş. Tekrar ve yürekten tebrikler sunarım değerli kaleme.:)
FARQİN2101
FARQİN2101, @farqin2101
17.9.2011 23:19:26
Ölmezler evi, vallahi bir numara yok.

Aslında numara çok.
Gözlerimizin paslarını aldnız güzel yazınızla. İnsan küçük şeylerle mutlu olabilirmiş. Önceden ev hanımları anlattığınız gibiydi. Tutumlulardı. Annelerimiz de öyleydi. Onlar bize öğrettiler vurmamayı. Yeni şeyde yeni dünyalar olduğunu, eskiyenin de bir işe yaramasını.
Kutlarım. Zevkle okudum yazınızı.
Saygılarımla
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
17.9.2011 23:11:08
farklı özel......alabildiğine çok güzel.....ustadan....saygılar
Fulya CODAL
Fulya CODAL, @fulyacodal
17.9.2011 19:43:37


Üç liraya hava mı değişir? Ama bakana göre değişiyor işte...



off off offff... defterde ölesiye kıskanılacak bir yazar varsa o 'ENGİNDENİZ'dir..

ne mübarek bir kalem, bu kadar sıradan anlatıyormuşçasına ama bu kadar dokunaklı

nasıl yalın bir kalem, nasıl hayran olunası.. okurken gözlerinin önünde canlanıyor sanki insanın..

Saliha, eskici, turuncu örtü, delinmiş koltuklar, pala bıyık(sız) baba, sofra bezi yapılan etekler..

bu kadar da içimizden yazılır mı, bu kadar naif ve bu kadar özgüvenli..


çok konuştum nitekim.. ne söylesem boş..

her okuduğumda beni başka bir aleme taşıyorsunuz, bir dolu laf etsem, haa övgü değil

sadece hayranlığım söz konusu..

lütfen mahrum kalmasın defter sizin kimliğinizden ve içinizden geçen hikayelerden..

her zaman saygı duyduğum tek insan görünümlü ama kalbinde binlerce kadın taşıyan sevgili yazar..


kutlarım, çokkkkk güzeldi, eyvallah olsun...






fulyaa tarafından 9/17/2011 7:45:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
17.9.2011 16:42:33
10 puan verdi

yoksulluğun film kareleri her an yanıbaşından koşuyorlar ,her an yanıbaşındalar ,karşı komşular ,akrabalar,sokağın öte yakasındaki badanası dökülen evlerin içindeki yaşamlar ,

her an koşup geçiyorlar yanından ,her an..


çok beğendim sevgiler
Ağyar
Ağyar, @agyar
17.9.2011 15:49:20
10 puan verdi
"ÖLMEZLER EVİ NUMARA ON DÖRT"



Ölmezler... Öldü, öldüm, ölür, ölü... Tövbe tövbeee, gene mi?

Allah biliyor ya başlığı görünce bir sancı girdi böğrüme sorma gitsin. Başlıktaki kasavetten diyeceğim lakin sen gene de gönlünü ferah tut, sabah kahvaltıyı ağır yapmıştım yüksek ihtimal ondandır.

Satırları ağır ağır aşağılara doğru inince(yok yok bu sefer gözlüğüm gözümde) ne yalan diyeyim yüzüm kızardı, “haybeye günahını almışım kızcağızın” dedim.


Birkiüçdört, ebirkiüçdört...Aferim aferim, kondisyonundan bir şey kaybetmemişsin, tempon hala çok iyi, refleksler yerinde. Biraz hamlık var, ee olacak o kadar.

Şaka bir yana bitpazarına nur yağdırmışsın gene.Tebrikler.

Selamlar, saygılar
handan akbaş
handan akbaş, @handanakbas
17.9.2011 14:29:47
10 puan verdi
Bir dönemin tutumlu annelerinin becerileri, eskiyi güzelleştirip, yeniden kazandırması israfı önleyip, az olan parayla geçinmenin yollarını açıyordu.Tüketici toplum psikolojisi, hep yeni alınacak, günümüzün hastalığı olmuş durumda.
'Eskisi olmayanın yenisi olmaz' diye bir özlü sözümüz gibi düşündürücü bir yazı.Günümün yazısı seçildi bile.
Tebrikler Aynur kardeşim, paylaşıma teşekkürler, selamlar.
IRIZA
IRIZA, @iriza
17.9.2011 13:48:18
Eşyaya, tabiata ve insana bu kadar net bakış açısı...Pes doğrusu.Anlatım ve üslup da ikinci pes sevgili Aynur.

Tebrik ederim arkadaşım...
O qué
O qué, @o-qu
17.9.2011 13:33:48
Ama özlüyoruz biz seni ya :(


"Demli bir buhar bile tüter burnumuzda kim bilir?"

Heralde bu öyküden sonra her mandal azcık demli bir buhar üfleyecek yüzümüze :)
Seni çoooook seviyorum, kendine iyi bak güzel yazarım !


Koskocaman öpüldün.
Sevgiler
Um
Umut Kaygısız, @umutkaygisiz
17.9.2011 10:55:26
Çok çarpıcıydı. Hayattan bağımsız düşünmeyince öykü daha okunası oluyor ve herkese yetişebiliyor. Gören göz için kalbin de en az beyin kadar açık olması gerekli. Zevkle okudum ve bir çırpıda bitti:) Tebrikler, her zaman olduğu gibi klastı.
Davidoff
Davidoff, @davidoff
17.9.2011 10:08:15
10 puan verdi
Salihasız olur :)

ama

____SENSİZ, OLMUYOR___


KUTLARIM ARKADAŞIMI.
cizgilikagit
cizgilikagit, @cizgilikagit
17.9.2011 09:19:52
Buna yakın bir çocukluk geçirdim, tam da bunun gibi bir çocukluk geçirenlerin öykülerini dinleyerek. Hep derdim "gecekondudan hiç taşınmasaydık" diye gülerlerdi bana.

Gergin başlamıştım güne, sizi okuyunca kahvaltının üstüne iyi kalitede mis kokulu bir Türk kahvesi içmiş gibi oldum, yine çok güzel, yine çok özenli. İnsan taltif etmeye çalışırken bile kendini haddi aşmış hissediyor. Ben iyisi mi, sizi ve kaleminizi Allah'a emanet edeyim. Maaşallah diyeyim size.
canandemirel
canandemirel, @canandemirel
17.9.2011 08:54:47
Nasıl bir öykü bu.
Çok farklı, çok değişik...
Eşyalar ve sahipleri arasındaki bağlılık.
Bazı eski çok sevdiğim eşyalarım var onları asla bırakamam...
Kutluyorum yazınızı, sabah sabah çok güzel bir yazı okudum.
Sevgilerimi yolluyorum...
hyazici58
hyazici58, @hyazici58
17.9.2011 08:51:31
Ne kadar diri ve ne kadar hayatlardan ve hayatımızdandı...

Yürekten kutladım..Başarı,selam,saygı...
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
17.9.2011 08:22:34
ah be kızım bu nasıl anlatım bu nasıl güzel düşünce
ayakta alkışladım sen bir harikasın
eskiyen eşyaları dirilten müthişsin
seni seviyorum ben
(Mustafa Çetiner)
(Mustafa Çetiner), @mustafa-cetiner
17.9.2011 07:50:10
Müthişti yine, öykülerini okurken dalıp gidiyorum içine.
Sonra ne kendimi bulabiliyorum, ne söyleyecek söz.
Kutlarım hayatı en ince ayrıntılarıyla yazan kalemi.
Selam ve sevgimle.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
17.9.2011 07:46:52
Eşyalar ve sahipleri arasındaki bağ kolay kolay kopmuyor. Aslında eskiyen şeyleri atmayıp farklı bir yerde değerlendirmek büyük bir israfı da önlüyor ama biraz da yetenek ve yaratıcılık işi. Kutluyorum güzel ve anlamlı öykünü. Sevgilerimle.
İlhan Kemal
İlhan Kemal, @ilhankemal
17.9.2011 05:42:15
10 puan verdi
Borglar ele geçirdikleri kaptan Picard'ın ağzından "Direnmek boşuna!" mesajını yollarken araya girdi bu hikaye, Romulanların özel elçisi gibi. Başka bir dünya beliriverdi. On iki numaranın on dörtten tek farkının Saliha'nın ziyaretleri olan bir dünya. Bu Defter'in de diğer sitelerden tek farkı arada sırada Aynur Hanım'ın bize konuk olması. Saygılarımla.

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.