gelip biri omzuna dokunur uyanırsın.
ikinci gün psikanalize devam...
birileri sürekli sodama atlayıp intihar ediyordu ve tek derdim limonumdu benim batmasın diye, sonra birileri bunu alıp film yaptı atları da vururlar.. eminim mataramdaki portakal suyunu döküp yerine gizlice kola koyduğum yıllar çok daha güçlüydüm şu anki halimden ve içimdeki metoforların kadınların vücutlarına tırnak izi olarak dökülmesi zaman alıyordu. bunun tansu ...spusu yüzünden markın ellibin den ikiyüzbine çıkmasıyla da alakası var kuşkusuz yada kutuplardan getirtilen yurdum aysının ilk defa cocacola reklamında oynamasıyla. herneyse sonuçta moldovan fenerden gitmişti ve böyle başladım düşmeye..
yağmurlu günlerde aşık olunurdu illa ki ve sevi duyun ne kadar duyarsızsa o kadar şanslıydın, kimsenin ceketine kafasını gömüp flaşlar eşliğinde hummerına binmek gibi bi derdi yoktu ve hiçbir şair bir başka şairi sevmiyordu üçüncü sınıf gazetelerin magazin sayfalarında ki tuna henüz sivilceli bir solistti kumdan kalelerde kadıköyün arka sokaklarında...
sonraları babam evden pek çıkmaz oldu, bu işlerin kötüye gittiğine işaretti galiba. tekirdağa gitti iş için ben bir rakı içer döner zannetmiştim..
o yıl apocalyptica istanbula gelmişti sonra sık sık gelir oldu ya, neyse gitmedim tabiki daha onüç yaşındaydım.yorgundum, bir ıslanmak tutturmuş gidiyordu, özgürlükler için dayanışan günlerdi yada bu heycan sürer sandık oysa bu komik ülkenin palyaço şapkalı aydınları kendilerini yazdılar bizim yerimize. öylece duruyordum bir camın önünde neresinden bakarsanız öyle yoktum, beklemeye böyle alıştı bedenim sonra hep bekler oldum. neyi, kimi önemsiz..
lütfen bu denizi burdan alın artık
gidin başka yere konun
boğuluyorum..