- 1445 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK VE KİN ( 7 )
Herşeyi göze almak, insan bunu ancak arzu ettiği, elektirik denen şeyi tüm atomlarıyla hissettiği biri için yapabilirdi..
Eve giderken ilk defa Maraş ona hiç görmediği kadar güzel görünüyordu..
Gelir gelmez konağın girişindeki salona attı kendini, köşedeki kanepeye uzanırcasına oturdu, ’Heyecan kimine sevinçle birlikte aktiflik katar, bana ise ölesiye bitkinlik’ diye düşündü.
Annesi Neslihan’ın geldiğini duymamıştı yukarda görümcesiyle yemek hazırlarlarken ’Ah bu kız’ diye mırıldandı ’Laf söz olacak diyede korkmuyor, İstanbul’dayken bu kadar merak etmiyordum ne kadar geç kaldı’ yutkundu, eli çorbanın kepçesinde ’Hala cahal dedi hala’.
Neslihan uzandığı yerden antika masanın üzerindeki kuşa dikti gözlerini ’Tüm hayvanlar özgür kalsa’ dedi kendi kendine.
’Allah’ın kulları değilmi bunlarda’? bir kere arkadaşlarıyla İstanbul’da hayvanat bahçesine gitmişlerdi, orada kafeste hemen kıyıya sinmiş o zavallı kurt, gülerek bakmıştı gözlerine Neslihan, kurt’sa korku ve bezginlikle, göz göze geldiler öylece, acı dolu bir bakış, sözde hayvan denir onlara nereden nereye..
Tutsak bir hayvan gördüğünde bir çift bulanık lacivertimsi acı hüzün dolu göz, hemen karşısında..
O gün, bugün tüm kuşları azat etmek kafesleri açmak istemişti Hayalinde’de olsa yüreğinde kalan değişik bir arzu, kimine garip gelsede.
Kalktı yerinden bezgince, elini uzattı kafese ’Mavi rengin değişik tonlarını üzerinde taşıyor’ dedi bir an hayranlıkla..
Uzattığı narin parmağına hırslı bir civildeme sesiyle inen gaga darbelerinden bizar ’Ayyyyy ’diyerek parmağını çekerken, ’Amcam adını Cabbar koyarak bu zavallıyıda kendine benzetti’ diye güldü.
Kuşu unuttu bir kaç dakika sonra ayakta pencereden iri taşlarla döşeli avluya bakarak daldı gitti gözleri...
’Yine kalbim hüzün esintileri yaşarken, hiç kimseyi sevemiyeceğini sanarken, seni gördü Selim’ elini kalbinin üzerine koydu, ’Benimde mutlu olmak hakkım değilimi’? bir an kapı ardına kadar açılınca şaşırdı, Ümmü Halası sitemle yüzüne baktı ’Adam gelmişmi gelmemişmi bir haber verir, anan yukarda seni merak eder durur hem sofrada hazır’..
Halasının ardından salondan çıkarken, minik ayakları çıplak eşikte yukarı dikti gözlerini, yine balkon vari alaçığa yer sofrası kurulmuştu annesi onu görünce sevinçle gülümsedi, genç kız taş merdivenleri hızla çıkıp annesine sarıldı, sofraya oturup su doldurmaya çalışan halası ’Ay Neslihan bir günde şu sofrası sen kurasan’ kuru esmer dudaklarını aldırmazlıkla büktü, fakat teyzesinin bunu gördüğünü hissedince ’Dur’ dedi ’Şimdi toparlarım kırdığım potu’, ’Amaan, Ümmü Hala’ dedi, Sofraya bağdaş kurup otururken, güldükçe iyice belirginleşirdi yanağındaki gamzeler, ’Senin gibi sultanlar varken, halayıklara yakışmaz sultan sofrası kurmak’..
Yaşlı kadınınn keyiflendiğini gerdanını hafifçe sallayarak gülmesinden anlardı, her zaman, ’Ohhh be’ dedi içinden ’Durumu kurtardık’..
Ertesi sabah heyecanla yatağından fırladı, böyle bir sevinç ilk defa yokluyordu, hep kapattığı kalbini.
Sabah, sabah, acele yaptığı kahvaltı Ümmü Kadını şüphelendirdi ama yeğeninin huyunu bilirdi kendi söylemedikçe kimse söyletemezdi, sırlarını..
Uzun zamandan beri ilk defa kuaföre gidiyordu, yine gitmezdi’ya saçlarının iyi bir föne ihtiyacı vardı, günün yarısını kuaförde geçirirken, sanki o günü tüm varlığıyla Selim’e ayırmıştı..
İkindi vakti Maraş’ın güneşten kavrulmuş dar bir sokağında bir genç kız yürüyordu, durup, durup, delikanlıların baktığı..Al çiçekli şalvarlarının eteğini toplamış eşik diplerinde oturan yeni gelinler, kahırkeş ağzı yaşmaklı doğunun çileli kadınları, kimi beğeniyle, kimi şaşkınlıka.Neslihanın minik ayakları topuklu sandaletlerin içinde kavrulan toprağın, sıcağını hissetsede aldırmıyor, salınarak Maraş Kalesine gidiyordu....
Günün yarısını geçirdiği kuaförde, esmer tenine yakışan Frenç tarzı oje sürdürmüş, iri dudaklarınıda, gül kurusu bir rujla taltif etmişti, bol rimelli gözlerine daha şimdiden gelip yerleşen öz güvenle, mutluluk ülkesine giden esmer minik bir prenses gibi siyah saçlarının ucundaki kıvrımlar sallanıyor, işte kale karşıdan görünüyordu bile...
......Rabia Belgin.......