- 596 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SANA KADAR DEVAM
Geceden yağan kar, her yeri doldurmuştu. Pencerenin önünde seni düşünürken, eski taş plak şarkıları bana eşlik ediyordu. Hangi şarkılar mı? Senden daha iyi kim bilir, kim anlar her benden gittiğinde dinlediğim şarkıları… Sırtıma aldığım battaniye, karın kokusunu duymak için açtığım pencereden giren soğukla savaşıyor, diğer yandan çok uzaktan bile alabildiğim kokunu bekliyordum. Çünkü arkasından mutlaka sen geliyordun. Sabah fark ettim ki, sen yine gelmemişsin, ben de uyuyakalmışım. Nasılsa bu ilk değildi ki, aylardır aynı pencere, aynı battaniye, bekleyen beklenen hep aynı. Bir tek mevsim değişti. Artık kış. Sokak sokak dolaşıp şehrin kar düşmüş yollarında, belki bir sokakta karşıma çıkacağını düşünüyordum. Bulamıyor ve akşam pencereme geri dönerek gelmeni bekliyordum.
Yine bir sabah uyandığım pencerenin önünden kalktım ve giyinerek çıktım. İçimde öyle bir his vardı ki, çok farklı bir his ve sanki koşmamı istiyordu. Kar öyle güzel yağıyordu ki, hava o kadar güzeldi ki, bütün bunların bir şeylerin habercisi olduğunu hissediyordum. Saatler sonra, belki şehrin en dar çıkmaz sokağında buldum kendimi. Kar taneleri arasından ancak görebildiğim birisi penceresinden bana bakıyordu. Biraz daha yaklaşınca fark ettim ki, penceresi, battaniyesi ve gözlerindeki beklentisi ile sanki bana benziyordu. Senin gibi bakıyordu, senin gibi güldü gözlerimin içine, gözleri ve saçları bile aynı sana benziyordu. Bir adım daha atmak istedim ancak bulunduğum yerden öyle güzel görünüyordu ki, bir adım sonra hayal kırıklığına uğramaktan çok korkuyordum… Koskoca şehrin bu kadar köhne, üstelik çıkışı olmayan bir sokağına çeken o muydu? Kar etkisini daha da göstermeye başlamıştı. Ve ben sözlükte bulunan milyonlarca kelimeden hangisinin, bu anın ilk kelimesi olması gerektiğini bilmiyordum. Aslında orada durmamın doğru olup olmadığını da bilmiyordum. Çünkü hayatımdaki senin yerini hiçbir varlığın tutamayacağı gerçeğini, aklımın her yeri kabullenmişti. Devam etmek lazımdı kalındığı yerden, devam etmek lazımdı sokak sokak seni aramaya… Tam arkamı dönüp yürüdüğüm esnada bir ses “Gitme, kal” dedi. Bütün benzeşen özelliklerin yetmiyormuş gibi ses de senin sesindi. Dönüp bakmamla seni görmem, görmemle de gözlerimde bunca zamandır biriken onca yaşı tutmak öyle zordu ki…
Derken aniden esen soğuk rüzgârın, sırtımdaki battaniyeyi düşürmesiyle uyanmam bir oldu… Hava karanlık, saat gece yarısı olmuş ve yine uyuyakalmışım…
Hayallerini rüyalarına taşıyıp gözyaşlarıyla uyanmak insanı nasıl acıtıyor. Böyle de olsa seni bulmak, sarılıp koklayamasam da sesini duymak öyle değişilmez, öyle huzur verici ki… Öyle güzel ki…
Yarın yeni bir gün olacak ve ben bütün yüreğimle seni aramaya devam edeceğim. Yeter ki kokunu bırak gittiğin yerlerde… Yeter ki küçücük de olsa beni tut, içinde bir köşede…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.