- 1221 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Dünkü çocukluğum
Düşlerin ardından leylak kokulu sabahlara uyanırdık ,leylak kokulu çocukluğumun sabahlarına.
Leylak kokusuyla uyandığımızda bilirdik ki annem pencereyi açmış Feyme ninenin leylaklarının kokuları odamıza dolmuş.Şöyle derin bir nefes çekerdik ki çiğerlerimiz dolardı mutlulukla..
Okul ,evimizin bulunduğu sokağın köşesindeydi.Kahvaltı sonrası okula giderken Feyme ninenin evinin önünden geçerdik..Usulca yanaşırdık bahçe duvarından sarkan leylaklara .Doyasıya koklardık onları.Ortalığı kolaçan ederdik fırsat bulsakta koparsak diye fakat fırsat vermezdi Feyme nine .Nöbet tutardı adeta..”Sakın koparmayın onlar dalında güzel kokar. “derdi.Şimdi daha iyi anlıyorum Feyme nineyi. Artık leylaklar eskisi gibi kokmuyor ve açmıyor..
Ah leylak kokulu sabahlara uyandığım dünkü çocukluğum..çocukluğum..
Güzel anılarla dolu çocukluğum.
Bizim için perşembeleri de çok özeldi.Bir de cumaları.Perşembe oldu mu heyecanlanırdık.Babam ikindi namazına giderken annem ardından “Bey sakın unutma. “derdi.Umarım unutmaz derdik.Ezan sesi duyulur duyulmaz arka sokaktaki arkadaşlarımız da koşar, bizim sokağa gelirdi.Ayşe teyzenin Ahmet’i,Hatice teyzenin Arzu’su ve Ali’si, ben ,ablam ve kardeşim toplam on çocuk olurduk sokakta .Babamın gelmesini heyecanla beklerdik.Beklerken de ebeleme-sobeleme oynardık.
Köşeden babam elinde kese kağıdıyla göründümü sevincimize diyecek olmazdı.
Babam eve girer bir süre sonra annem elinde iki tabakla dönerdi.Birinde bisküvi diğerinde lokum olurdu.Heyecanla alır iki bisküvi arası kıstırma yapardık .Bu bizim ailede gelenek olmuştu .Ta annanemin annesindn gelen bir gelenek.O harika tadı hiç unutamam .Şimdi bende çocuklarıma yapıyorum fakat o çocukluğumun tadını bulamıyorum.
Cumaları da Hasan amcanın günüydü. Her cuma namazı sonu bir kese akide şekerleriyle dönerdi sokağa.Hem de fıstıklısından. Üşüşürdük Hasan amcanın başına.
Ah ne güzeldi leylak kokulu sabahlara
uyandığım dünkü çocukluğum.
Ne güzellikler vardı unutamadığım mahallemizde.
Hele bakkal amcalarımız bende ayrı bir iz bırakmıştır.Her birinin farklı özellikleri vardı.Müslüman Bekir amca (sanki mahallemizde sadece o müslümanmış gibi.) anlayamamışımdır çocukluğumda neden ona müslüman dediklerini ..Pinti Yakup,fareli İbrahim amca..gibi lakaplarla anardı mahalleli onları.Alınacak şeye göre annem hep farklı bakkallara gönderirdi bizleri.
Eskiden şimdiki gibi hazır yoğurtlar yoktu.Mandırada büyük beyaz tavalarda (yoğurt mayalanan tepsi biçimi kap)yapılır bakkala öyle gelirdi.Bizde kiloyla alırdık.
Çoğu zaman beni gönderirdi yoğurt almaya annem.Ablam hiç gitmezdi. Onun görevi evde anneme yardım etmekti.Kardeşim ise yolda parmak parmak yalayarak gelirdi yoğurdu.
Ah yoğurt tadındaki çocukluğum..
…
İnsanlar arasında komşuluk ilişkileri çok güzeldi ,içtendi.Yaz aylarında akşam yemeğinden sonra tüm kadınlar ellerinde oturaklar (tahtadan yapılmış alçak tabura)kapı önlerine çıkar sohbete başlarlar.Çocuklar ise her akşam olduğu gibi saklanbaç oynarlardı.Çok güzel anılarım vardır bu anılara ait.Birini sizinle paylaşayım.Yine bir akşam oyuna başlamıştık. Ben ebeydim tüm arkadaşlarım saklanmıştı.Saklanan arkadaşlarımın yerlerini bir bir buldum .Fakat Hatice teyzenin Ali’yi bulamadım. Seslendim yok ,benimle birlikte diğer arkadaşlarımda aradı bulamadık .Bizim telaşlı olduğumuzu farkeden mahallenin kadınları da aramaya başladı.Yaklaşık yirmi dakika aramışızdır.En sonunda sesini duyduk “ne bağırıyorsunuz ,beni neden uyandırdınız?”diye bize çıkışan sesini .(Ali 5 -6 yaşılarındaydı) Meğerse Ali evlerinin bahçesindeki sedirin altına gizlenmiş ve orada uyuyakalmış.Hepimiz şaşkındık .Şaşkınlığı üzerimizden attıktan sonra tüm mahalleli gülmeye başladı.O günden sonra annemler gece saklanbaç oynamamıza izin vermedi.
Ah oyun kokan çocukluğum…
…
Biliyormusunuz çok özlüyorum.Özlem gidermeye çalışıyorum şimdi yeniden döndüğüm mahallemde.
Şimdi kendi okuduğum ,bahçesinde oyunlar oynadığım ,okulumda öğretmenlik yapıyorum..Çocukluk arkadaşlarımın çocuklarına eğitim veriyorum.
Şimdi her teneffüse çıktığımda bahçede özlemle arıyorum dünkü çocukluğumu ..
YORUMLAR
Bir-kaç kez okudum. Aldı götürdü. Dinmiş bir deli yağmurun topraktaki buğusu kadar sıcak cümleler. Çıldırmış bir ıhlamur kokusu genzimi yaktı, ağaçları kağşamış eski evimizin bahçesine gidiverdim. Ninelerimizin sulu-sepken kış gecelerinde anlattığı masallar da olsaymış hepten tanıdık olacaktı.
Gönlüne sağlık....
nazlıgül
Anneannemin fasulyeleri adlı anmıda okumanızı tavsiye edebilirmiyim ..sanırım oradada bulacaksınız çocukluğunuzu bir kesitini..
Çok teşekkürler ziyaretiniz için..
ne kadar şanslısınızki çocukluğunuzun geçtiği yerde öğretmenlik yapıyorsunuz böyle çocukluk anılarını okuyunca kendi çocukluğumu hatırlıyorum ama hiç bir ortak yanını bulamıyorum ve hayıflanıyorum ben çocuk olmamışım okuyunca böyle anıları imreniyorum elimde değil o oynadığınız on kişinin yanına onbirinci kişi olarakta kendimi koydum yazı boyunca bende oynadım sayenizde
çok güzeldi yüreğinize sağlık öğretmenim
saygılarımla
nazlıgül
"Ah yoğurt tadındaki çocukluğum" :)
Sohbet tadındaki anınızı okurken, ben de eski çocukluk günlerime daldım. Yalnız bizimkisi daha farklıydı; köyde yaşıyorduk. Köyün aşağısında akan üç oluklu kaynağından çaya dökülen dereboyunca uzanan pıtraklara takılırdık. Oyuncaklarımız çamurdandı ve bostan mevsimlerinden de huğluklara koşardık.
Anı yazınız çok güzeldi fakat imlalar bazıları gözden kaçmış sanırım eğer üzerinde biraz daha çalışılırsa daha etkili ve daha çok okuyucıusuna ulaşır diye düşünüyorum.
Tebriklerimle
Yürekten kutluyorum
Selametle kalın
nazlıgül
Yorum ve uyarılarınız için teşekkür ederim .Hemen gözden geçireceğim..
O önce gizemi verip sonra da o gizemi yazıya iyice yedirerek anlatmak hatıra tadında bir tiyatro sahnesi gibi olmuştu.Sanki okumadım da tiyatro izledim...Daha fazla bir şey söyleyemeyeceğim bu senaryoya...
Tebrikler..Saygılar.!
bymutluay tarafından 9/18/2011 12:05:37 AM zamanında düzenlenmiştir.
nazlıgül
Beni de yolladın çoçukluğuma. Ama unuttuğun bir şey daha var. Sokak donudrmacıları. Hala sesi kulağındadır;
Vişne kaymak, dondurma kaymak. Tam uykudan kalkış saatimizde duyar sesini merdivenleri üçer dörder atlayarak kapının önünde bulurduk kendimizi...
Ben de keşke çoçukluk günlerime dönebilsem...
Seviglerimi yolluyorum...