20
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1612
Okunma
Savaş ERDEM
Bugün aradığımız hatta aklımıza takılan her bir şeyi internetten aramak suretiyle bulabilmekteyiz. Bu teknolojinin bir nimeti sayılmaktadır.
Sanat ve edebiyat dünyası da sesini daha fazla duyurabilme yolunda teknolojinin nimetlerinden yararlanarak ağırlığını bu yöne vermiştir. Örneğin internette arama motorlarından birisine “ şiir” diye yazdığınızda önünüze binlerce şiir içerikli site gelmekte ve dilediğiniz gibi içlerine girip gezebilmektesiniz.
Şiir sitelerine her gün yüzlerce şiir yazandan binlerce şiir yüklenmekte, deyim yerindeyse görücüye çıkmaktadır.
Yazılanın bol olduğu, buna karşın yazılan kadar okuyanın bol olmadığı bir ortamda nasıl bir çelişki olduğu meydanda.
Osman ÇAKMAKÇI’nın yazdığı satırlar geldi aklıma bir derginin bir köşeciğine sıkışmış;
“…..1990’dan sonra edebiyat dergileri kalınlaştı, uzun kuramsal yazılar ve şiirlerin toplamından oluşan üç aylık antolojilere ya da öyle kendi suyuyla akan dergilere dönüştü.Arada toplaşmak İçin çıkan dergiler oldu, bugün de var ama bunlar ancak dört ayda bir çıkıyor, bir taş atıyorsun, sesi dört ay sonra geliyor.
Bugün toplanma yeri internet oldu, çünkü orada limit yok, yazıyorsun, sonra hemen yayına veriyorsun.
Ama internette isim yok, takma ad var, takma ada ne desen boş, birbirini tanımayan insanlar şiir ( ya da edebiyat ) tartışsalar ne olacak?
İnternette toplanmak besleyici olmuyor, şarj yok, yalnızca deşarj var”
Benim düşüncem ve inancımda Osman ÇAKMAKÇI gibi. Gerçekten internette dilediğinizce, dilediğinizi yapıyorsunuz. Bu ilk etapta belki hoş gelmekte ama gerçekten böylemi?
Büyük uğraşlar vererek yazdığınız yazıları, göz nuru şiirlerinizi sitelere yüklüyorsunuz ve binlerle, milyonlarla paylaşıyorsunuz. Buraya kadar iyi. Peki bu paylaştıklarınızın kalıcılığı için ne düşünüyorsunuz?
Yazılanlar, özellikle edebi yazılanların birinci amacı geleceğe bir şeyler bırakmak değil mi? Gelecek nesiller sizleri okusun, yazdıklarınızdan gerekli bilgilenmeleri yapsın değil mi?
Yazanın bol okuyanın az olduğu bir toplumda görsellik belki tercih nedeni ama ben buna taraftar ve sıcak değilim. Benim düşüncem sanat ürünlerimizin yazılı olarak kalması, saklanması.
Her türlü zor koşullar altında yaşayabilmek ve seslerini duyurabilmek uğrunda yoğun yaşam mücadelesi veren sanat ve edebiyat dergilerimiz yayınlanmakta. Bunlar değişik yörelerimizde değişik periyotlarla yayınlanmakta. Tutkunu olanlarca alınıp saklanmakta, günlük lay lay lom yaşantısı içinde olanlarca da bir değer ifade etmemekteler.
Yayın aralığı ne olursa olsun, ebadı baskı kalitesi ne olursa olsun kültüre – sanata hizmet eden bu dergilerimize sahip çıkmak, kültür-sanat ve edebiyat ile iç içe olanların birincil sorumluluğu olmalıdır. Çünkü orada yarınlara miraslar bulunmaktadır.
Bir bilge ne demiş;
“Söz (internet) uçar, yazı baki kalır.”
www.cepsanat.com