ÜÇ MUM
21.02.2004
ÜÇ MUM
Sırça sarayınca yaşamaktan memnunsun belli, kelebekler gibi ışığa koşuşunsa; sadece meraktan. Yanıp kül olmak pahasınadır bu çılgınlığın.
Seni tutmak şöyle dursun, bana gelmen için daha çok parlamak aklımdaki.
Virane bir hayat benimki, kendi yıkıntılarımla baş edemezken, seninle uğraşmak kolay olmayacak. Bana tutkun yüzünden ölüp gideceksen, hiç değilse buna değdiğine inanmalısın.
Güzel yüzünde çocukça bir zevk var, hınzır bir gülümseme dudaklarına bulaşmış, gözlerin 100 vatlık ampul misali, ferinden yanıp tutuşmuş...
Madem en matemli geceleri seçtin sevmek için, seni hoyrat bir karşılama bekliyor. Al en kıyağından keder şalını, dola boynuna... Akide şekeri bekleme benden, yada kocaman beyaz bir balon... Uçurtmalarımı kaybedeli çok oldu.
Bundan böyle düştüğünde seni tutan kimse yok, kanayan ister kalbin olsun, ister diz kapakların, ben merhem olmak heveslisi değilim. Hayatla alay etmek nedir öğreneceksin.
İster bugün bırak yakamı, ister birkaç saat sonra, sana dayanacak kadar umut bıraktım, zaman uzadıkça; takatin bitecek, o vakit bu kadar merhametli olmayacağım.
Çile çekmedikçe acılar sana dokunmaz sanırsın. Özel olduğunu haykıran bütün hücrelerin bir bakmışsın ki seni terk etmiş. Yalnızlığın en kıyağı; senin seçtiğindir, sana dikte edilenler benzemez ötekilere. Güle oynaya geldin dünyaya, el bebek gül bebek büyüdün...
Şimdi karanlık gecelerde yolunu bulmak için ne yapacağını düşün. En kuytu fesatlar çıktığında yoluna ve kınadıkların başına geldikçe kime sığınacaksın?
Küçük hanım diyordum ya sana, bak; büyüdün… Gözlerindeki fer artık üç mum bile etmez!
TALAN AYŞE KANCA