DÜĞÜN
Sıcak bir Bahar günüydü,Etrafta renga renk çiçekler açmış,yeşilin her tonuyla bütün ağaçlar donanmış,dallarına konan kuşlar en güzel şarkılarını söylüyordu.Bu şehir, bu güne kadar böyle kalabalık bir merasim görmemişti.Edebalı türbesine doğru bir insan seli akıyordu adeta…Uzaktan yakından herkes O’nun için gelmişti buraya…Hiç kimse özel davetli değildi bu merasime amma gelenler hep yüreklerinden gelen sese kulak vererek gelmişlerdi,gelmeleri gerektiğinin bilincinde olarak.
Kerim olan Mevla’nın Kerem adında bir kuluydu O.Adı gibi kerem sahibiydi.Kapısına bir müşkülle gelip de müşkülü halledilmeyen yoktu.Gençti hareketliydi,nerde bir hayırlı iş var mutlaka yanında yöresinde bulunur ,nasıl katkı sağlarım diye adeta çırpınırdı.Yüzü hep gülerdi, ağzından tek kelime olsun kötü bir kelam çıkmazdı.Çok sabırlıydı hiç kızmazdı insanlara,elleri hep insanların başının üzerindeydi, mevkisi makamı ne olursa olsun bütün insanlar onun önünde şapkalarını çıkarırlardı.O bir berberdi çünkü.Yüreğindeki güzellikleri insanların başlarına yansıtırdı,maharetli elleriyle kendisine güvenenleri güzelleştirirdi.
Bu mesleğe çocuk yaşta başlamıştı. Tez zamanda işi öğrenip kendi yerini açmıştı.Müşterilerine kendisini çabuk sevdirmişti.Adı çabucak yayıldı insanlar arasında.Çok sessiz sakin birisiydi, amma efendi duruşuyla saygısıyla edebiyle yer etmişti gönüllerde, gönül ehli birisiydi, Ondan olacak ki gönülden gönüle giden yolda tanıyanı seveni çoktu.
Şeyh Edebalı’yı çok severdi Malum, Edebalı, ahi şeyhidir.Kendisi de bir esnaf olarak sanki o dergahın bu zamana yansıyan bir numunesiydi..Soyadı Dindar dı.Yaşayışı da soyadına münasip güzellikteydi.İbadetlerini hiç aksatmazdı.Dinimizin diğer hükümlerini de mümkün olduğunca hayatına uygulamaya gayret ederdi.Şeyh Edebalı türbesi ve yanındaki cami şehrin biraz dışında kaldığından sabah cemaati pek olmaz.Bu duruma çok üzüldüğünden,insanları buraya alıştırmak için çareler düşünmüş ve kendisi gibi birkaç arkadaşıyla birlikte Pazar sabahları sabah namazını bu camide kılanlara sıcak çorba ikram etmeye başlamışlar -halen devam ediyor.Pazar sabahları sabah namazından sonra geçmişlerimizin ruhuna Fatihalar okuyup birlik ve beraberliğimiz için dualar edildikten sonra çorbalar içilip dağılınıyor.-
Bir gün bütün bu güzellikleri,sevdiklerini, dostlarını,iki evladını ve eşini de burada bırakıp gitmeye karar verdi.bütün ısrarlara rağmen kararı kesindi…Karşı konulmaz bir sebep onu çekiyordu… Arkadaşlarına bir ricada bulunmuştu Şeyh Edebalı türbesinin tam karşısına bir ev yapmalarını istiyordu,Onu o kadar seven arkadaşları ricasını geri çeviriler mi hiç…Yapıvermişlerdi bir evcik. Ve o an geldi gitmeliydi artık Oraya giderken özel bir elbise giyerler, o da hazırdı.boy abdesti alıp yensiz yakasız o bembeyaz elbiseyi giydi.Tek kişilik yeşil bir arabaya bindi.Bu arabanın özel adları vardır.kimisi dört kollu der, kimisi tahta araba…Arabası evlerinin önüne varmıştı.Herkes Onu uğurlamak için hazır bekliyordu.Ta uzaklardan bile gelenleri vardı…Tam helalleşip yola çıkıyordu ki bir eksiği fark ettiler.Adet üzere bu arabaya binen kişinin kadın mı erkek mi olduğunu belirtmek için,kadınsa baş örtüsü erkekse havlu bağlarlar bunun üzerinde sadece yeşil bir örtü vardı…Alel acele bir havlu getirdiler..Havluyu tam örtecekleri sırada gözlerine havlunun üzerindeki yazı ilişti…
DÜĞÜNÜMÜZE HOŞ GELDİNİZ: