- 1133 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Rus Ruleti
E d e b i y a t: Erkekler, daima emellerini bildikleri için yalnızlığın anlamını taşırlar.
Bir: Eyvah ki yine yalnızım! Bir kurşun yarasına sarmalanmışım ve geleceği olmayan hayalin peşinde, Rus ruletimin harbindeyim.
Benimkisi gelip geçici bir arzu dolaması, bu yüzden hep tekrarlarım. Hiç bitmiyor gibi hissediyorum ve yazıyorum. Aslında yazarken, düşünme ihtiyacımı gidiyorum. Hafif sarımsı, beyaz bir tülbendin üzerine işler gibi acının haritasını, yüreğimin dakikalarca aynı kanı pompalayışı sayesinde yaşıyorum. Kimi zannediyor ki, ne havalı, ne egoist ve de kendini beğenmiş biri! Aslında dışarıdan benliğimize karşı olan zanları takmamayı öğreten kapitalist dünyaya uyamıyoruz. Hepimiz aynı naifliğin destanını birbirimizin gözlerinden okur gibi, o ne dedi bu ne dedi diye kulaklarımızı kabartıyoruz tenlerimizin duvarlarına. Ne yalan söyleyeyim, hoşuma gidiyor. Saçmalamanın karbonsu yanı; ’Allah cezanı verecek senin pezevenk!’ Galiba mantığımın içinde bu yazının bileşkesi için bir element bulmalıydım, unuttum. Şimdi geliyorum. Soru bir:
Aforizma nedir?
Sensin; Ahmet, Ayşe, Aslı, Adem, Akın....Zehra, Zelal, Zeynep, Zakir, Zühtü, Zahid... Sensin! Örnek vermek gerekirse;
*Baba beni okula göndereceğine, elimin ayağımın doğru dürüst duracağı bir işe yollayıp; beni sanat, ticaret ya da zanaat ile doydursaydın, böyle piçler gibi yaşamazdım.
*Kadınlara iki durumda yaklaşıp, rahatsız etmeyin. Birincisi regl dönemleri, ikincisi ise aşık olduğu zamanlar.
*Kitap okumak da sanattır!
*Kütüphanesi olmayan ev, beyinsiz insana benzer.
*İnek gibi olmalı. Yemeli, ama süt de vermeli!
*Aforizmanın ne olduğunu bilmen önemli değildi. Zaten bu dünyada neyin önemi var ki; ölmekten başka!
*Aşkın sektör hali, evliliktir.
*Anne, sen melek değilsen eğer, neden her zorlu anlarımda yanımda oldun? Melekler insanlar için yardımcı olurlar derlerdi de, acaba sen görünen melek misin bana, anlamıyorum; anlat bana!
*Kimse kendini kandırmasın, herkes ’Tanrı’ olmak ister. Allah, bunu bilir ve görür. Ama kimse bir başkasının derdini çözmek için kendisi kadar hevesli olamayacağı için, tüm ’tanrılar’ yarattıklarını ve güçsüzleri yalnız bırakır. Allah da bunu bildiği için, kendini ’Tanrı’ zannedeni yalnız yapar ki, anlasın ’tanrı’ oluşunun bilincini.
*Kaç asırdır Allah olan Rab, oldu Tanrı! Ulan bir de Türkçe sevdalısıyım diye, Tanrı demeye meraklısın ya, Allah seni ’tanrı’ yapsın da, gör cezanı!
İki: Tüm yüzleri asmış, nisyan cehennemliklerinde ki ince çizgide, tekrarlardan bıkkınlığımı yazıyorum maskesi bol gecelerim de. Of, nedir Allahım bu sıkıntı içimde? Vallahi nedir Rabbim?
Allahım, terliyorum galiba! Ama sevişmiyorum kendimle bile. Aaa, evet evet, buldum galiba, buldum buldum! Haktım, hakk oldum, şak iken; şakk olanlar gibi. Peki, nerede kınım, nerede sesim?
Komşu Melahat Teyze yine açmış roman havası. Kadındaki kalçayı görenlerin gözü öyle bir açılıyor ki! Fesatçı egoların hegemonyası altında ezilirken tüm varlığımız, kendimizi ihbar edecek oto mekanizmaların inatçı sürgünlerinde susuyorum. Hepimiz Melahat teyzeyi merak ediyoruz, değil mi? Kadınlarda, erkeklerde Melahat teyzenin poposu peşinde. Ama canım, ağzını çok bozuyorsun. Sen böyle değildin ya, sana neler oldu? Ulan, her gece yatakta zavallı Rıfat amcanın bir yerleri eziliyor o kocaman göt yanında, Kalkmış benim edebimi mi tartışacağız? Sektörde kar payı arttırmak için yalaka çok tanıyorum, adres verebilirim. Benim edebimi, yatağında anlayabilirsin tek başına; ona da cesaretin yok!
Ba ba ba, içimdeki derin sancı aşk adınaymış! Meğer doktorlar tensellikten çıkıp, ruhsallığa dalmışlar. Vay be, vay be! Doktorlarda artık şaşırdı ki, reçete yerine dua edin diyor. Yahu, namaz kılıp ferahlık bulacaklar varmış. Manyak mısınız siz kardeşim? Bale yapın, resim yapın; hatta bara gidin, yok yok, zenginsen o yer seni bozar, sen en iyisi hangi cinsiyete mensup isen, ebadına uygun pijamanı giyip, özel partilere git! Orada sana özel muamele edecek kaslı erkekler ya da süt banyosu yapmış, ten, pamuk, yüzün dilber kadınlar var! Hatta istersen tost dahi yapabiliyorlarmış!
Doktorlara sesleniyorum! Reçete yerine artık hastalarınıza cevşen vermeye kalkacaksınız bu gidişle! Ayıp ediyorsunuz sizler, ah sizi gidi dinciler! Allah bizi yarattı, rızık verdi; bir de kalkıp ona dua mı edeceğiz? Ne kadar saçma ya! Ben ancak kendime tapınırım, ki Allah’ı bir kez olsun görmedim ki! O nerede, nerede ki hem?
Çarpılmadan susup, namaza, duaya laf edenlere Rabbimden ıslah edici inayetler diliyorum. Soru iki:
Allah var mıdır?
Ben hoca değilim kardeşim. Kimseye yalan yanlış bilgi olmasa da, fetva veremem. Tamam, arkadaşlarım benden fetva alırlar; ama son iki senedir intiharlarımı görünce, artık benden uzaklaşmaya başladılar. Sonumuz hayrolsun da, google amcadan gidip sorabilirsin ’Allah var mıdır?’ sorusunu. Sana bir sürü akli ve de fenni kanıtlar sunulacak. Eğer ateist biriysen, kabul etmen zor olacak. Çünkü olmaması nefsine hoş geliyor. Eğer müslüman biriysen, şaşıracaksın, nasıl olurda böyle sorular soruyorlar diyeceksin, ama içinde şüphe olacak. Müminler ise tebessüm edip, evet Allah affetsin, ıslah eylesin bizi diyecekler. Sonra deli bir çoban çıkacak, diyecek ki:
-’Ben oyu sayılmayacak kadar hor görülecek bir varlığım. Düşünüyorum da bazen, gerçekten insan değil miyim? Acaba Darwin haklı mı, maymundan mı türedik, geldik? Nedir kardeşim bu Allah var mıdır sorusu ya? Biz, insanlar olarak oyumuz bir sayılmasa da, bazılarının günlük eğlenceleri, hatta sıkıntıları bizim düşümüzde olsa, ben Allahın var olduğuna, kendimin var olduğundan daha çok inanıyorum Hiç bir bit, saçları arasında ürediği insanın varlığını tamamen görebilir mi? Hah öyle, imanınız saf olsun, aşk olsun; meşk olmasın hemen!’
Üç: Mahlaslarımızın Beşer olduğu kanaatine varınca, gecelerim de yeni maskesini dürüstlüğünde bulunca, yaşamın çilesini çeken cümlelere baston olan ilhamlarda, Rus ruletimin resmini boyuyorum bir çocuk heyecanında. Ama gece, yine gece. Tüh be!
Bu yazın denize girenleri, tatil yapanları; mutlu seks yapıp, tatmin olanlardan daha çok kıskandım desem, yeri ve zamanı olmasa da, olur. Sahilde boylu boyunca uzanıp, seyyar bir masöre para verip, sırtıma masaj yaptırıp boşalmalıydım. Ama olmadı, olmayacak da, olmamalıda! Eğer riya ise bu söylediklerim - öyle zannedilebilir- beni affedin lütfen ev sahiplerim, ben insanım. Evet evet, vallahi ya! Hatta doğmuşum kanlı canlı. Hiç de öyle maymunluk halim yokmuş küçükken. Darwin’in teorisini çürütmek için, bana hamile olan leylek, muz dahi yememiş! Bu yüzden basit bir meseleyi çözümsüz bırakmak istemediğim için susuyorum. Soru üç:
İnsanlar nasıl olur?
Hah hah, değil mi? En zor sorulardan biridir. Pire gibi evladınız ya da ufak bir çocuk yanınıza gelip size bu soruyu sorabilir. Erkekler için yine fazla bir sorun yok gibi gözüken bu mesele için, en çok da kadınlar rahatsız olur. Çünkü kanayan, çünkü dokuz ay o acıyı, kahrı çeken, çünkü... Aslında bir çocuğu karşıma alıp şöyle diyesim var:
-Bak abicim! Sana acıdığım için bu sorunu cevaplıyorum. Mal mısın oğlum sen? Seni leylekler neden, niye, nasıl getirsin? Ne oldu biliyor musun, ya da sen olmadan neler oldu hiç duydun mu? Duymadın tabi, ama ben anlatacağım sana. Sizin aile edep konusunda çok laçka, farkındayım. Dinle fazla alakaları da yok, bu yüzden adam gibi her şeyi anlatıyorum sana. İyi dinle! Annen ile baban müthiş bir aşk kurbanılar esasında. Aşk nedir diyeceksin biliyorum, ama inan cevabını kimse bilmez. Büyüklerin çoğu aptal oldukları için, bu aşk için acı çekerler. Aman, sen ilişme böyle şeylere! Bak oğlum, mal olma ve de ilk başta kendini tanı. Sen erkeksin, komşunuz nehir ise kız. Senin ’pipin’ dedikleri şey, vücuduna ait bir organ. O organın adı penis. Öyle akrabaların abarttığı gibi, çok mühim bir şey değil! İki ana vazifesi ve de yardımcı kaynakları mevcuttur. Birincisi; onunla çişii yaparsın. İkincisi ise; işte insanın olma meselesi. Nasıl deme, anlatıyorum. O organın altında bir de erkeğin yumurtalıkları bulunur. Dışarıda bulunan genelde iki yumurta, sabah kahvaltıda yediğin yumurtalar gibi değildir tabi ki. Şimdi seninkiler misket kadar, ileride daha da büyüyecekler. İşte bu yumurtalıkların belli bir yaşa gelince daha fazla efor sarf edecekler ve seni adam yapmaya uğraşmak adına hormon salgılayacaklar. Eğer sağlam ayaksan, götten para kazanmak için vermezsen, erkek olarak yaşayacaksın. Sakalların çıkacak. Bazen uykuda, bazen de kendi isteğin ile, kanallarda biriken ve seni rahatsız eden menileri dışarı boşaltacaksın. Şimdi bunun neresinde çocuk diyorsun tabi ki! Hah, nehir var ya! O da bir kadın adayı. O senden daha önce ergen olacak. Hani havuzda iken memelerini gördüğün Nehir’in, göğüs çevresinde yağlanma olacak ve de seni cezbedecek iki et parçaları olacaklar. Eğer sen de çok tavuk yersen seninde göğsünde yağlanma olabilir, dikkat et! Delikanlı adamsın, ayarı kaçırma. Evet, nehirin bir de sende olan penisi tamamlayacak bir organı var oğlum. Ona da vajina diyorlar. Hani mahallede hareket çekiyorlar ya, hah işte, öyle düşün abicim. Bak oğlum! Nehirin yumurtası içeridedir. Bu yüzden kadınlar çekingen ve de nazik yaratıklardır. Onlara kesinlikle zarar vermeyesün! İşte, senden dışarı boşa akmayacak o sıvılar. Nehirin sahip olduğu bir vajina yoluyla, kadına ait mucizevi sistem içerisinde onun yumurtalığına gidecek spermlerinden biri, kadını hamile bırakacak ve de rahim denen baraka tarzı bir sıvısal yerde, dokuz ay boyunca o yumurta insan şeklini alacak. Vallahi en basit şekli, sağ elinin baş parmağı ile işaret parmağını yuvarlak yapıp, sana uygun sol elindeki bir parmağı sağ elinde yaptığın yuvarlak içine geçirmen. Ama dışarıda yapma bunu ,bil yeter! Anladın değil mi? Biraz karışık, biraz da saçma, ama zevkli iştir abicim.’
Dört: Ben, zekasını kullanamayan bir insanım. Bu yüzden yanlış yerlerde çok zaman kaybediyorum. Bu yüzden binlerce lirayı yıllardır heba etmiş biriyim. Bu yüzden gül bahçelerini bulamayacağımı biliyor ukala bilmişliğim. Son sayfayı doldurduğunu sandığı andan beridir de; bilançosu açıklarda enflasyonların sefilliğinde, müsaadesini yineliyor uzun süre yalnızlık kefaretim. Çünkü değişmeyecek hiçbir şey birkaç sene daha!
Galiba abartıyorum, ama yok yok, gerçekten de asosyal bir insanım. Hep bir yanlış yapacağım düşünüyorum. Aslında çocukluğuma inmem gerek ve iniyorum. Öyle kısa şortlu halimlik durumum falan da yok, aklınızdan çıkarın. Sevmezdim şort filan. Bir gün benden büyük bir çocuğun külotunu görünce şortu içinden, daha da midem bulanmıştı. Neyse, işte pantolonlu, gömlekli çocukluğum içerisinde ilkokul üçüncü sınıf sonrası hayırsız bir muallimin sınıfına denk gelmiştim. Şen şakrak, cesur çocuk yerini salak, pısırık bir çocuğa bırakmıştı. Ah be teacher! Mthrfckr’lık durumları es geçiyorum inan, ama sen çocukları az ayırmadın birbirinden. Çalışkan, yapabiliyor diye...Neyse işte! O günlerden kalma asosyallik içerisinde, kendime ait herhangi bir beceri olmadığını düşünürüm hep. Mesela kimseye adamakıllı bir olayı anlatamam. Benim için olayın daha çok bende bıraktığı iz önemli olduğu için, anlatacağım şey küçüldükçe küçülür, ufalır, her neyse! Ben de herkes büyüdüm. Soru dört:
Kimlere kaliteli insan denebilir?
Sen, şişt sen, tiyatromun içine ediyorsun. Acaba bu piyes için para verir miydin, düşünüyorum. On beş dakikadır seni takip ediyorum, hem çevrendekilere beni yeriyorsun, hem de benim eğlencemin içine benim de tanıdığım kimyasal türden ediyorsun. Element olamayacak kadar gururlu, kibirli ve de insan ayırt edensin! Kimseyi adamakıllı tanımadan, kimseye adamakıllı söz hakkı vermeden, hep kendi düşünceni söyleyip, kendini haklı çıkartıyorsun. Cinsiyetinin bende zerre kadar mühimiyeti yok! İnan bana sen erkek de olsan, kadın da olsan; nefsin için çıkarcısın. Burada oturmuş, soru soranların sorularını cevaplamaya çalışıyorum; ’Bu aptal ne diyor?’ diyorsun. Senin gazın birikmiş, bağırsağında sorun var; ama illaki kaşınmak istiyorsun. Zorla belanı bulmak istiyorsun. Sonra kendini o kadar beğeniyorsun ki; mesela gerçekten söyleyebilirim ki; -b u b i r c a n l ı y a y ı n i t i r a f ı d ı r- ben takılmam insanların sözüne. Hatta bana kötü söz söyleseler daha çok sevinirim. Mesela bir şey mi yazdım, okuttum birine; bana o anda eleştirisini acı acı yapmasını isterim. Ama o kalkar, moral veriyormuş gibi yanlış bir yola sapıp; ’Ah dostum, güzel güzel, gerçekten iyisin, devam et, belki kitap çıkartırız’ gibilerinden salakça laflar etmeye başlarsa, kızmaya başlarım.
Soru sormuştum değil mi? Bakınız, eğer insanlar sizi andığı an, iyilikleriniz kötü yanlarınızı bastırabiliyorsa, siz kaliteli olmak için iyi yoldasınız demektir. Biraz düz mantıkla, kar-zarar ilişkisi gibi olsa da, mantıklı bir çevrimiçi kafa hesabı.
Ha, kaliteli uyku için öyle şatafatlı yataklar almanıza gerek yok! Yere çarşaf serin yatın, alın adam gibi uykunuzu.
Beş: Biz de bunu adam zannediyorduk, sanıyorduk! Yazık ya, vallahi de billahi de tallahi de yazık! Ne oldu, peygamberler dahi kimseyi eleştirmez iken öyle böyle, size ne oldu? Cümle de senli ortama beni koyun, aynı şey benim içinde geçerli. Bu yüzden kimseyi engellemem yaptığı şey için, sadece söylerim, ikazda nazar edecek güzellikler ararım. Hani sevgilinin dudağından öpmek gibi. Aslında dudak nedir ki, insanlar onları emerken, öperken zevk alır? Çünkü kalenin girişidir dudaklar, vücudun kapısıdır. Uzak şehirlerden gitmek istediğiniz yere giderken neden tabela görmek için ikide bir sağa sola bakarsınız ki! İşte böyle bir şey güzellik arayışı. Bu yüzden de engellemem kimseyi, herkes eğlencesini de belasını bulsun. Bana karışma, Galata dilini ağzının içine sok! Ne öpesim var onu, ne de seni sevesim. Şaka be ya!
Son kez çevirdikten sonra topunu revolverin, mermisinin kokusunu alıyorum cevherimin.
Yanılgılarda kalmışta olabilirim affedin; ’Badireleri geçici hayatın faniliğin de, dilekleri samim, güzelliğin neşesinde...Bataklıkları güle çeviren anahtara sahip benliğimin, utangaçlığına sığınıyorum. Yeniden; vefasında kalmak adına, yok’lukta inşa ettiğim hayatın var olanına kaçıyorum...
Mutluyum...!
Soru beş:
Mutluluk nedir, gerçekten var mıdır?
Eğer kendi ’tanrılık’ mesleğinden vazgeçip, Allah’a adamakıllı kul olabilirsen, öldükten sonra Ahiret’de mutluluğu yaşayacaksın. Bu dünyada mutluluklar geçici olduğu için, mutluluk yok zannedilir ve de zamana küfredilir. Bu yüzden sabretmek lazım!
Altı: Ölecektim, mermi revolverin altıncı seasına denk gelmiş. Vazgeçtim, yazmayacağım daha fazla!
BİZİ OKUYAN VE BİZE DEĞER VEREN HERKESE TEŞEKKÜR EDERİZ.
YORUMLAR
Siz...
Siz kaç kişisiniz ? ;p
Allah demek nasıl güzel ve haksa, Tanrı demekte o kadar güzeldir benim için. Niye böyle sadece bir kelimeye takılırki insanlar.
Tanrı diyene dinsiz umamelesi yapanlar dahi var.
İnadına Tanrı o zaman, içtekini göremeyenlere, tek kelimelik inançlara!
Yazı güzel, katılmadığım bazı noktaları olsada..
Tebrikler, saygı ile