- 1607 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Yollanmamış Mektuplar_4
Biliyor musun?
Bazen dakikalar saat, saatler gün, günler yıl olur. Nefes alamaz, boğulursun sessizliğin sesinde. Öyleyim işte… Geçmiyor zaman. Beklemek kaderim mi bilmiyorum? Hoş artık neyi beklediğimi bile unutacak kadar çok zaman geçti, farkındayım aynalardaki yüzümün yansımasından anlayabiliyorum bunu. Sensiz zamanların acısı büyüyor yüreğimde. Ufak bir kıvılcımken hasret, için için yanarak volkana dönüşüyor. Patlamaya gün sayıyor lavlar. O kadar doluyum; anla işte…
Sadece elime kalemi aldığım zaman rahatlıyorum. Ben susuyorum, kalem yazıyor. Yüreğimin ve bembeyaz sayfaların üstünü örtüyor gece hüzünle. Gel diyorum sana; bazen de git… Sevdiğimi yazıyorum, ardından küskünlüğümü. Arada bir ah ediyorum. Çok nadir de olsa, yine sana kıyamıyorum. Hemen ardından, dilimden binlerce tövbe, pişmanlıkla dökülüyor. Mutlu ol istiyorum nedense… Oysa bana yaşattıkların yüzünden hak ediyorsun mutsuzluğu. Yine de kıyamıyorum işte… Anla nasıl sevildiğini, özlendiğini…
Biliyorsun kışı ve karı çok severim; beyazı da. Hani başlar ya kar yağmaya, tek tek atıştırır önce, yavaş yavaş kaplar her yeri, yürürsün üzerinde, izin kalır. Yeni kar taneleri üzerini örtene kadar. Acaba benim de izim kaldı mı sende? Yoksa buza dönmüş yüreğinde iz kalmıyor mu?
Neyse önemli değil artık. Sorduğuma bakma, sen rahat ol. Baştan beri bu böyleydi; seven, özleyen bendim. Suçlu aramıyorum. Bilemezdim, duygularımın dağlardan inen küçük dereler gibi, önce azar azar, sonra çağlayarak, ırmağa ve onun çılgınca kavuşmak için aktığı denize döneceğini. Kurduğum hayallerin, umutların yarattığın hırçın dalgalarınla yok olacağını tahmin edemezdim.
Engel olamadım sana koşan kalbime. Elimi tutarsan bırakma demiştim; bırakacaksan tutma… Sen ne yaptın? Bırakmakla kalmayıp, kırdın sana uzanan elimi kalbimle birlikte. Mutluluk vaat edip, hüzünle dibe vurmamı sağladın. Çok uzaklardan seyrettin! Göz yumdun kederime.
Bütün bunları bilmiyor olamazsın zaten, ben de öğrendim artık biliyor musun sevmemeyi. Yani senden başkasını, unutamadım çünkü başaramadım.
Bile bile ölüme gitmekmiş seni sevmek! Ateşe kavuşmak için, yok olacağını bilmeden, etrafında dönen pervaneymişim ben, kavuşunca ölen. Bak söndü ışıklarım! Zifiri kara dünyam ve ben. Hâlâ güneşim doğar, üşüyen kalbim ısınır, gelip tutarsın ellerimden diye bekliyorum umutla.
Ah! Bir anlayabilsen…
Yıldız TOKSÖZ
YORUMLAR
Ben bu mektuplari baska bir yerde okurken burada bulmam ne sevindirdi beni , nihayet yakinina geldim iste. Mektuplar neleri saklamis iicnde , neler hangi yurek hasreti yokki iicnde .Cok uzun zaman oldu mektup yazmadigim , galiba zamana uydum , ne aci bir durum ..
Ama ben yurekten seni kutluyorum ki hala degerlerimizden mektubu elinde tutmus , gonlunu yuregini akitmissin icine . Bir posta pulu eksik . Gidip alip geleyim mi zarfini bir kosu komsu kirtasiyeciden , oyle postaneye geceriz he ne dersin Cannn , sevgimle...
Merhaba,sevgiyi ne kadar güzel betimlemişsiniz...Ateşe koşan pervaneler...Aşk böyledir işte...Bağımlı yapar...sonra da yavaş yavaş yakar...Yanmanın zevkini bilemeyenler...alışık olmayanlar...ağlar,sızlar...oysa tadını bilen sevgi erbapları, yandıkça mutlu olur...Acı çektikçe huzur bulur...Paylaşmaktan mutlu oldum değerkli kalem...tebriklerimi gönderiyorum...saygı ile...
Yıldız, şu sitede bir senin mektuplarını kıskanıyorum haberin olsun. Çünkü çok güzeller. Sen yaz, ben yazayım ve sonra bunları bir kitapta toplayalım. Gerçekten duygulu ve akıcı bir mektup. İnsanın okuduğuna değiyor. Yüreğini delip geçiyor. Birçok kişi, bu mektupların İçinde kendini bulur.
Kocaman tebrikler.........sevgimle