- 1802 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
su üstü sargılı saç
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gün devrilir de Talat devrilmez miydi?
Mahzen sanıp yıllanmış cümleleri dudaklarıyla tadarken kendini bilmediği kapıların önünde buldu. Soyundu sürgülere söküldü asırlar önce ısırılmış bir dil saklıydı ta âdemden kalma diş izli meyve kadar tortuluydu odası.
Talat seyrek saçlarını parmaklarıyla yoklarken ıslandı parmakları. Hayatın kal eylemlerinde alışkanlığıydı seyrek saçları arasında cevaplar aramak! Aradığı cevapları bulamayacağını bile bile yine de dalardı derinliğin ketum sessizliğine.
Sakince tavanı süzdü hırpalanmış tahtanın cilalı göğsünden. Damlalar art arda atlayıp
Talat’ı susturdu. Anlam veremeden tavan arasına koşar adım çıktı. Tam karşıda bir şah gibi köşeye oturtulan sandığa takıldığında gözleri şaşkındı.
“Hoş geldin” diyormuş kadar ev sahibi görüntüsü vardı ortamda. Sandığın anlamsızlığı bastırdıkça korkuyordu içten içe sıkıştı parmakları seyrek saçlarında cevap mı bulamadı.
Şimdi yine bir kapı kirpiklerinden bir sızıntı az evvelki damlalara özenerek atladı ve ahşap zeminin tozlarını dağıtarak düştü. “ Talat oğlum bu düş değil “ diyerek telkinler verdi kendine.
Mat bir ses bu kadar hırpalar mıydı kulağı? “Ne işin var senin burada” hızlandı adımları.
Sandığın suntadan ve boyasız olması korkularını bastırdı. Korkulacak bir şey yok tu da zaten.
Talat karşılaşmaktan korkuyordu bilmedikleriyle belki de. Bundandı hayatın dışında kalma sebebi kim bilir Talat bilirdi bilmezden gelirdi!...
Önceden yağlanmış gibi hemen açılan sandığa gömülü camları siyaha boyanmış bir cam kutu silikonlarıyla oynanan mavi saplı tornavida bile ben yaptım der gibi baktı gözlerine. Su cam kutudan akıyordu parmakları seyrek saçlarında bir daha aradı anlamı bulamadı.
Her sabah yetmişinde bir adamın parmaklarıyla cam dibi hasreti sararken sigarasına “Bir nefes sana bir nefes bana” der yakardı yıkardı hasreti bu adam. Neden hiç üşümezdi?
Aniden duran dolmuşun koltuğuna vurunca kafasını uyandı. Ağzında en ezbere bildiği küfrü sarf etmeye hazırlanırken tam karşısında duran, orta boylu, gözlerinde şehrin bütün sırrını taşır gibi “böyle bir güzellik neden yaratılır” sorusunu sorduracak kadar alımlı, karmaşık desenler gördü. Kırmızı rujlu dudaklarıyla “otura bilir miyim” bir ses yankılandı kulağında. Bu yankıdan nefret ederdi . Delirmiş gibiydi. Sessizce yana kaydı. Sesini çıkarmadı çok fazla. İçiyor, uyumuyordu. Gerçekten tükenmişti tütün ekmişti ciğerine.
çok dağınıktı çok! Kadın onu dilenci sanmamak için zorlanıyordu. Daha öncelerden de dilenci sanılıp para vermeye kalkan adamı kovaladığını anımsar gülerdi kendine. Çaktırmadan bakınca yakalandı gözleri! Kadın hemen” bir sorun mu var” dedi kendinden emin bir tavırla “ evet “ dedi. Ukala bir sesle “Sorun neymiş algınızdaki dilenci mi sorusuna hayır deyin sorunumuz kalksın ortadan “ O şehir gözlü kadın gözlerinde şimdi gizem gezdiriyor gibiydi. Bu hissel tavrını severdi. Sırtını yaslayıp sustu. “ Bir kadın daha, bakışının anlamını saklamaktan kaçınmayıp beni yücelti gözünde” diye iç geçirdi sessizce. “Ah kadın sende sevdiğim kadının gözleri var onun yerine mi doğdun” demek geldi içinden vaz geçti. .İndi dolmuştan. Kalın kumaşlı ceketinin cebinden sigarasını aldı ve bir yudum eski hatıra çekti ciğerlerine sevdiğinin gözleri sadece susuştu…
Cam kutuda su vardı. Suyun içinde bir tutam saç ve saçın bir bölümü sargı beziyle sarılıydı. Talat öyle bir derin an’a daldı ki gözlerinde ki korkulu salgıyı saldı saklamadı.
Sargı beziyle saklanıp akvaryumun içinde izole etmenin anlamı neydi. Ölü bir kadın gibi su üstüne vurmuştu sargılı saç! Bunun da adı “ sus ” tu tabi. Talat’a kalan da sus !...
’yazı yazmak başka bir aralığın ara aydınlığına yüz dönmektir işte o ışıkla beni yanlız bırakmayan yazar ve şair mehtap ALTAN ’a desteğinden dolayı teşekürlerimi iletiyorum saygımla’
şimo
sinan şeker
YORUMLAR
~ Ş i m o ~
canım kardeşim çok güzeldi hayranlıkla okudum bende güne düştüm şimdi anladım sen şiir asmamışsın meydan bana kalmış:)
devamı gelsin kalemin nur olsun saygılarımla zaralıcan
~ Ş i m o ~
(Mahzen sanıp yıllanmış cümleleri dudaklarıyla tadarken kendini bilmediği kapıların önünde buldu. Soyundu sürgülere söküldü asırlar önce ısırılmış bir dil saklıydı ta âdemden kalma diş izli meyve kadar tortuluydu odası.)Yazının özeti. tebrikler size bu kadar derin manayı bir kaç cümleye sığdırmışsınız.
yalnız kalmış, dünyayı umursamaz ve en sevdiğini kaybetmiş bir Adam.....
~ Ş i m o ~
~ Ş i m o ~
~ Ş i m o ~
yazıda bambaşka bir tarzınız var, üstü kapalı bir anlatımınız
şiir yazan Şimo'dan daha farklı satırlar ve dokunuşlar var..
bazen merak ediyorum, hangi acılardan geçmiş olduğunuzu
saygılarımla, tebrik ederim..
~ Ş i m o ~
Destek, bir ırmağın denize dökülme cesaretine rüzgâr verebilmektir...
Yazının duygusuna, kurgusundaki öz'e dokunmadan imlâsındaki kısıklığa verilen ufak bir destektir bu...
Ve Talat hepimizin içindeki iç ses kasırgasıdır belki de!...
Saygılar...
Mehtap ALTAN tarafından 9/14/2011 12:31:17 AM zamanında düzenlenmiştir.
~ Ş i m o ~
Anlayışımda kıtlık olmasaydı anladım diyecektim sanırım aklım biryerlerde sus kalmış durmuş gün devriliyorda Talat devrilmiyormu Talat kim acaba rolü neydi yada ona verilen oyun tabi bu hikayenin yazanı vede bir desteğini esirgemeyeni var demekki sorun bende bunun adı sustu Talat değil ama ben susuyorum