- 1492 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
MOR EYLÜL ÇOCUKLARI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Günün yazısı
MOR EYLÜL ÇOCUKLARI
Renkli televizyon tabiri yoktu o dönemler, sadece televizyon derdik üstü kanaviçe örtülü sihirli kutuya.Renksiz o kutuda sadece TRT vardı izlediğimiz, istiklâl marşı okunana dek.Radyolar daha revaçtaydı.Çünki, sihirli kutu üç-beş memur maaşı değerinde ve sınırlı sayıda zenginin evlerini süslerdi. Biz ortahalli ve dar gelirli insanlara ise;baş ucumuzdaki radyomuz yârenlik ederdi.Arkası yarınlar,Türk Halk Müziği,Türk Sanat Müziği,Hafif Müzik dinletileri iyide... hergün haber saatlerinde karalar çalınırdı yüreklerimize,korkular sarardı benliklerimizi...şu şehirde, şu saatte sağ-sol gruplarının şiddetli çatışmasında, şu kadar ölü var...Falanca karakola yapılan saldırıda, şu kadar polis öldü...v.s.haberlerle büyüdük,büyütüldük yalnızlığımızla...(Suyun mecrasını değiştirdiler,şimdiki çocuklarda ayrı acılarla büyüyor,büyütülüyor...)
Yapraklar sararmış,gazeller yerle yeksan olmuş...sığ bir grilik sarmıştı ortalığı...tıpkı hayallerim, umutlarım, çocukluk sevdalarımla beraber bu eylül sabahında...On yaşında bir çocuğa sorarsanız kahramanın kim ? vereceği cevap tereddütsüz; BABA olacaktır.
Babaları, yaka- paça,sorgusuz-sualsiz götürülmüş çocukları bilmek. Nereye ? sorusunu soran ağızlara cevap, dipçik olmuş çocukları anlamak bu günün çocuklarına bol aksiyonlu karelerle süslenmiş sinema filmi tadı verebilir. "Yapma asker amca,götürme babamı" ağzımdan kan damlıyordu.Olsun önemli değildi,yeterki babam kalaydı.Yeşiller içinde verilen emirle başka bir ruha bürünmüş memed’ime, dert anlatmak ne mümkün...
"Babamı götürdüler dede,koş yetiş" diyebilmekte mümkün değil...Çünki,Polis karakolunda bir oğlu sağcılıktan diğeri solculuktan sorgulanan ve ağzından burnundan kanlar damlayan yetmişinde bir yaşlıdan beklenebilecek bir yardım değildi bu. " Allah’ım neden?" diyebildim o yaşımın algıladğı kadarıyla...Kan davası mı vardı, benim bilmediğim? Cinayet mi işlendi benim görmediğim? iki ve beş yaşlarında ki kardeşlerimle beraber ağlamaktan gözleri morarmış annemi unutamıyorum...
Hayır,hayır...o zaman neden? neden? neden?
Düğümlenmiş boğazımla zor yutkunurken, titrememi şiddetlendiren hıçkırıklarla beraber gözyaşlarımı silmek, Hamdi amcaya kalmıştı...
" Anlayamazsın oğul,anlayamazsın, ben anlayamadım sen nerden anlayacaksın..."
"Babam ne zaman gelir, Hamdi amca?"
"Allah bilir oğul,bak benim oğullarımıda aldılar içeri!...korkma, beraber üstesinden gelirler!..." gözlerinden dökülen yaşları gizliyordu.
Dedeme koştum sarıldım...dakikalarca bırakmadım.Kan damlayan yüzünü öpüyor öpüyordum...
"Dede, babam ve amcamı bırakacaklar mı?"
Göğsüne sarılıp sevdiğim pamuk sakallarını bu sefer kızıla boyanmış kanlar kaplamıştı.Damla damla yere akıyorlardı.Yüzünü bir çok ifade kaplamıştı.Endişe,korku,hüzün ifadelerini bir an için saklayan dedem,zoraki gülümseyerek sarıldı,sarıldı,sarıldı....
Yedi yıl sürmüştü zindan yılları babam ve amcamın...Ve ben hep eylüllerden nefret ettim...Eylül gelince aklıma kan ve mor gelir...çocukluğunu yaşayamamış,hayal kurmaktan,gelecek planlamaktan aciz bir gürüha mor zaman dilimidir eylül...
Ha birde kendi kurdukları planlarla,kendi halkını,hunharca öldüren ve müslümanları katil olarak lanse eden en büyük mor eylülcü ABD’dedir benim gözümde... Kahrolsun mor eylülü üreten eller ve onlara hizmet etmiş şuursuz yürekler...
Günün Ayeti
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin. Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın; ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.
Al-i İmran Suresi: 26-27
Günün Hadisi
İnsanın, her bir organı için, her gün verilmesi gereken bir sadakası vardır. İki kişi arasında adaletli davranman bir sadakadır. Binitine binerken birine yardım etmen, onu üzerine bindirmen veya yükünü onun üzerine yüklerken yardım etmen, bir sadakadır. Güzel bir söz de bir sadakadır. Namaza gitmek üzere attığın her adım bir sadakadır. Yoldan insanları rahatsız edici bir şeyi kaldırman da bir sadakadır.
Hz. Muhammed (s.a.v.)
Günün Sözü
Fikir ona derler ki, bir yol açsın, yol ona derler ki, bir gerçeğe ulaşsın. Sultan ona derler ki, kendiliğinden sultan olsun, hazînelerle askerlerle değil.
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)
Günün Duası
Ey benim Rabbim; biz kimiz ki? İmdâdıma yetiş, benim talihimi sen iyiliğe çevir, kutsuzluğu Sen kutlu yap! Allah’ım Rûhumu hayâllerden, vehimlerden, zandan kurtar! Böylece de, şu zavallı dertli gönül senin güzel huyunun, merhametinin sayesinde kanatlansın, uçsun; şu balçıktan kurtulsun!
Âmîn... Âmîn... Âmîn...
Selim ADIM/İZMİR
YORUMLAR
“.. hergün haber saatlerinde karalar çalınırdı yüreklerimize, korkular sarardı benliklerimizi”
Evet, o zamanın akşamları; güneş yanaklı, güvercin pençeli, papatya kokulu gündüzlerine inat, çatal dilli, yarasa gözlü, leopar desenli idi. Yaşayan bilir, yaşamayana ne kadar anlatılsa da yavan gelir.
Ötekilerinin gücüne gitmesin, hepsi ayrı, ayrı güzel, “ammâ u lâkin” (İbrâhîmî Feyzullah Yalçın’ın kulakları çınlasın) mevsimlerden Sonbahar’a aylardan Eylül’e başka bir muhabbetim var. Hay şansımın içine diyeceğim zira birçok cenabet eylem inadıma hep Güz’ün hep Eylül’de zuhur etmiştir. Heyhat, Eylüle ait bütün melankolik anılarımın üzerleri musibet yıldönümleri ile tozlandı yıllar içinde.
Bestekâr Selâhattin Erköse’nin bir bestesinde dediği gibi “Rûzgâr kırdı dalımı, Ellerin günahı ne”.
Sahi nedir bu Eylül’ün günahı, âdemoğlundan çektiği.
Gerçi bu günahın yerini son yıllarda daha global bir fobi aldıysa da (Bknz 11 Eylül yutturmacası) bir gün çıkar bu Eylül’ün ahları. Artık aheste mi olur rahvan mı olur yoksa tırıs mı bilemiyorum.
Tebrikler, saygılar, selamlar
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
Güne yakışan, paylaşımcı, sıcak ve dost bir kalemdi gözlerimde kalan koca sahnede. Tebriklerim yüreğinizi kaplar umarım. Tuttunabildikçe müstesna oldugu anlaşılabilen konuşmaları bırakıyordu tenha yüzlerin yerine. Çok beğendim.
Eylül Solgun, Eylül Sonbahar renginde..
Eylül Gri'leşmiş.... Eylül acı renginde..
Eylül'ün ne renk olduğu belirsiz..
Eylül her renkte..
En çok da Kan Kırmızısı...
Tebriklerimle...
Çok hüzünlendim...
O devirde yaşamadım ama yaşamış kadar oldum... O zamanlara gittim yazınızla...
Umarım herkes o zamanları görmese de yaşanmışlıkların bilincinde olur...
İbrahim ERZURUMLU
KIRMIZI EYLÜL
Vakit kırmızı Eylül
Hayat sağa sola bölünmüş
Siyah torbada beyaz gül
El attıkça gülünmüş...
Kim neden,niye kaçıyor?
Göğsümün penceresi silahta dipçik
Akıtıyor insanlığın çatısı
Karmaşa pazarında can çekişmede ...
Memleketin doğusu ve batısı
Kan süzüyor paslı eleklerde...
Elemler kucak dolusu
Sevdalar kaçamak
Sorun bugüne şükür
Yarına ne mümkün yaşamak
Kimler koydu dibine bombayı Hürriyetimin?
İlikler nefret dolmuş
Kimileri entel kimileri köylü olmuş
Kan kusmakta mideler
Fidanlar yıkılmakta ağaçsız ormanda
Cehalet kaynayan kazanmışta
Gariban halkım can çekişmiş
Planlar kazanmış...
Vurmada davula kehkeşanlar
Çalmada armoni inişli çıkışlı
Yanmada ateş hâlâ
Etfâlar kimliksiz
İmzâlar sahte
kalemler kişiliksiz....
Selim ADIM
Kıpkırmızı
Bu şiiri okumamıştım...
Ama hep Eylül'ü Kırmızı'ya benzetirim (En çok)
Ben de geçenlerde "Eylül Yanıyor" diye bir şiirimi yayınladım...
Teşekkürlerimle,
İbrahim ERZURUMLU
Yaşadıklarınız bir çocuk için gerçekten kötü şeyler. Ağlamanın bir çocuğun dünyasını nasıl kararttığını, onu nasıl derinliklerde siyah hüzünlerle sardığını bildiğim için ağlayan bir çocuk görsem içimi hep şimşek gibi delen korkuyla karışık bir hüzün kaplar. Yazınız dokunaklıydı. Yürek sesiniz hiç susmasın saygılarımla
İbrahim ERZURUMLU
Böylece "Günün Yazısı" nı da bulmuş oldu...
Bütün kederler bir yana .
Hani Erzurum otogarında kars'tan gelen yolcuya " De bağim İslamin şarti kaç?" diye soran Dadaş'a vatandaş " Beş niye ki?" deyince ,Dadaş otobüsün önünde duran Reise " Sebo ağabey beş diyir neydim? " diye sormuş ya.
Selam Erzuruma..
Dadaşlara...
Sumişkaya...
Civil Peynirine...
Mumcu Ceddesine...
Toprağına...
Selam ve saygı ile.
İbrahim ERZURUMLU
Mor eylülü çocuk olarak yaşayan ben o günlere gittim ,hüzünlendim ve de babamın akşam eve gelebildiğinde dışarı neden hiç çıkmadığını hatırladımbirkez daha.....Bir daha yaşanmaması dileğiyle......
Güzel anlatmışve bağlamışsınız ...Saygılarla....
kırk bohça tarafından 9/14/2011 8:58:00 AM zamanında düzenlenmiştir.
kırk bohça tarafından 9/14/2011 8:58:40 AM zamanında düzenlenmiştir.